loading
close
SON DAKİKALAR

Erdoğan’ın diploması daha ne kadar saklanacak

Can Ataklı
Tarih: 09.03.2023
Köşe: Günlük Yazılar
Kaynak: Can Ataklı - Korkusuz

Can Ataklı; 100 asker neden şehit oldu? Depremin ağır bilançosu içinde ne yazık ki vatani görevlerini yapan Mehmetçikler de vardı.

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

100 asker neden şehit oldu?

Depremin ağır bilançosu içinde ne yazık ki vatani görevlerini yapan Mehmetçikler de vardı.

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar bir süre önce askeri birliklerin de depremden zarar gördüğü söylemişti.

Akar şöyle konuşmuştu: “Şu anda 2 arkadaşımız hala kayıp. Enkaz altında olduğunu değerlendiriyoruz. Onlarla ilgili çalışmalarımızı ilgili kurumlarla, birimlerle koordineli bir şekilde sürdürüyoruz. Bazı kayıplarımız var bizim silah arkadaşlarımızdan. 100 olarak gerçekleşti bu maalesef. Yaralılarımız var yaralılarımıza da her türlü itina gösteriliyor.”

Milli Savunma Bakanı, 100 askerimizin şehit olduğunu belirtirken nedense hangi bölgelerde hangi askeri birliklerde hasar olduğunu söylemedi.

Aynı şekilde şehit olan silahlı kuvvetler mensuplarının rütbelerinden de hiç söz etmedi, sadece “100 asker” dedi.

Peki deprem onca cana ve mala mal olurken Milli Savunma Bakanı neden yeterli açıklama yapmaz?

Depremde ölen askerlerin şehit olduğunu söylüyor Milli Savunma Bakanı ama bu askerler için tören yapıldığını hiç görmedik duymadık.

Şehit askerler aslen nereli, cenazeleri ne zaman nerede kaldırıldı, tek satır bilgi bile yok.

Bu askerler bütün bölgeye yayılmış askeri birliklerde mi şehit oldu yoksa bir tek yerde mi can verdiler.

Depremle birlikte iktidar bilgi akışında ve şeffaflıkta çok ketum oldu.

Sanıyorum ilk anlarda yapılan ağır hataların üstü iyice örtülmek isteniyor.

Askerin neden alana geç sürüldüğü konusu hala karanlık.

Ortada onca iddia var, üstelik bu iddialar çok önemli kişileri hedef gösteriyor ama tek satır açıklama bile yapılmadı şu ana kadar.

Milli Savunma Bakanı, bizzat AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın talimatıyla askeri birliklerin depremden hemen sonra sahaya indiğini söylüyor ama nedense askeri gören hiç yok.

Üstelik bakana defalarca seslendik, “İlk üç gün hangi ilde, hangi bölgede, hangi birlikler kaç kişilik ekipler halinde depreme müdahale etti, bu konuda bilgi verin lütfen” dedik, yine hiç cevap verilmedi.

Başta deprem bölgesinde derin acılar içinde kıvranan vatandaşlar olmak üzere tüm ülkede oluşa öfke sonucu Erdoğan üç kez, “Depremden sonraki üç gün içinde yeterli olamadık, helallik istiyorum” çağrısı yaptı.

Bu da o çağrıların, yakarışların, isyanların doğru olduğunun bir kanıtı.

Kimse sırf provokasyon olsun, Erdoğan zora girsin diye “Devlet nerede?” sorusunu sormadı.

Devlet ilk başta gerçekten yoktu.

Ama iktidar başarısızlığın üstünü örtmek için yardım çığlıkları atan herkese ağır hakaretler etti.

Şimdi yarım ağız özür dilenmesi, deprem bölgesinde yaşayan ve sosyal medyada şikayetlerini dile getirenlere dava açılmayacağının açıklanması bu gerçeği ortadan kaldırmaz.

Milli Savunma Bakanı Akar’a bir kere daha sormak istiyorum;

Depremden hangi askeri tesisler etkilendi, hasarın boyutu ne kadar, 100 askerimizi nerede veya nerelerde şehit verdik?

Bu askerlerin şehit olduğu yerlerdeki tesislerin depreme dayanıklı olmamasının sebebi nedir, bu binalar ne zaman ve kimler tarafından yapılmıştır?

Sırf vatani görevlerini yaptıkları için depreme maruz kalan ve can veren evlatlarımızın hesabını sormayalım mı?

SOSYAL MEDYADAN

Bu kadar mı denk gelir

Cumartesi gününden bu yana sanıyorum yüz binlerce kişinin sosyal medya hesabına bu fotoğraf gelmiştir.

Fotoğraf, Ankara’nın Kızılcahamam ilçesinde çekildi.

Ama ne kadar da denk gelmiş değil mi?

Aslına bakarsanız birçok il ve ilçede parti binaları genellikle ya aynı binada ya yan yana binalarda olur.

Birbirinden çok farklı partilerin altlı üstlü parti merkezleri olduğuna çok tanık olduk.

Burada fotoğrafı daha da ilginç kılan en alttaki tekel dükkanı bana göre.

Nitekim sosyal medyada “Bu tabelalardan hangisine oy verirsiniz?” sorusuna açık ara “tekel dükkanı” cevabı verilmiş.

Güldüren de o zaten.

HOŞUMA GİDEN ŞEYLER

Eğitim mi karakter mi?

Günümüzle bir ilgisi yok yazacağım kıssanın, ama okur kendine göre bir yorum yapabilir elbette,

Padişah vezire sormuş:

–  Eğitim mi önemli, karakter mi?

Vezir düşünmeden cevap vermiş:

–  Eğitim padişahım.

Padişah memleketin her yerine tellallar çağırtmış.

–  Duyduk duymadık demeyin en iyi hayvan eğiticisine yüz kese altın.

En iyi hayvan eğiticisi padişahın huzuruna çıkarılmış. Padişah hayvan eğiticisine sormuş:

-Bir kediye tepsiyle servis yapmayı ne kadar zamanda öğretebilirsin?

-Altı ayda öğretirim padişahım.

Altı ay dolmuş, huzura alınmış. Padişah;

-Öğrettin mi?

-Öğrettim padişahım.

Saray erkanı toplanmış, kedi elinde tepsi servis yapmaya başlamış, tam vezirin önüne gelmiş, padişah yine vezire sormuş;

-Vezir! Eğitim mi önemlidir, karakter mi?

Vezir padişahın sorusuna cevap vermeden önce cebinde hazır tuttuğu fareyi yere bırakmış. Kedi tepsiyi attığı gibi farenin peşinde koşmaya başlamış.

Vezir cevap vermiş;

-Karakter padişahım.

Bu kıssa ile elbette eğitimin önemsiz olduğu vurgulanmıyor.

Ancak eğitim, bazı temel karakterleri değiştirmekte o kadar da başarılı değil. Bu da bir gerçek.

Bİ SORALIM BAKALIM

Erdoğan’ın diploması daha ne kadar saklanacak

Yılan hikayesine dönen konulardan biri de Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı için gerekli olan üniversite diplomasının bir türlü ortaya çıkmaması.

Yıllardır kim bilir kaç başvuru oldu ama kimse Erdoğan’ın gerçek diplomasına ulaşamadı.

Marmara Üniversitesi Rektörlüğü, artık mevcut olmayan bir okul adına kendisi bir diploma düzenleyip açıkladı, hepsi bu.

En son Halkın Kurtuluş Partisi’nin başvurusu da mahkeme tarafından reddedildi.

Mahkeme, diplomanın kişisel veri olduğu ve kişinin rızası olmadan paylaşılamayacağını açıkladı.

Burada dikkat çeken nokta şu: Diploma kişisel veri olabilir ve kişinin rızası olmadan açıklanamayabilir.

Buna karşı Erdoğan cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturuyor ve bu makama seçilebilmesi için üniversite diplomasını ibraz etmesi zorunludur.

Bu durumda diploma kişisel veri olmaktan çıkmaz mı?

Cumhurbaşkanı seçilebilmek için “olmazsa olmaz” koşullardan biri diploma olduğuna göre “kişisel veri” hakkının arkasına sığınmak doğru olabilir mi?

Ayrıca konu bu kadar tartışılırken Erdoğan neden “rıza gösterip” diplomasını açıklamaktan çekiniyor acaba?

Diploma konusu muvazaalı mı yoksa Erdoğan her zamanki tavrı ile “Sana ne ya, sana mı hesap vereceğim yaaa?” tavrını mı sürdürmektedir?

DEDİKODU

Muharrem İnce, CHP yolunda

Meral Akşener’in bir an için de olsa “masayı devirme” hamlesi başka ittifaklarda da depreme neden oldu.

4 partinin kurduğu ittifak, bu sırada fire verdi ve Memleket Partisi Genel Başkanı Muharrem İnce buradan ayrıldı.

Akıllara gelen ilk ihtimal, “Muharrem İnce’nin Akşener tarafından aday gösterilebileceği” yönündeydi.

Ancak Akşener’in Millet İttifakı’na dönüşü ile bu ihtimal ortadan kalktı.

Muharrem İnce’nin “CHP’ye döneceği” tahmini yapmıştım bu gelişme üzerine.

Ancak bazı siyasetçiler “Bu mümkün değil, İnce istese bile CHP’ye dönemez artık” yorumunu yaptılar.

Ben aynı kanıda olmadığımı, “Muharrem İnce gibi toplumda ciddi bir karşılığı olan bir siyasetçinin böyle bir aşamada açıkta kalmaması gerektiğini, İnce’nin CHP’ye dönüşünün önemli bir katkı sağlayacağını” belirttim.

Şimdi aldığım duyumlara göre Muharrem İnce ile CHP arasında bir temas kurulmuş.

Özellikle Genel Başkan Kılıçdaroğlu’nun “Sofrayı büyütmeliyiz” sözlerinin ardından Muharrem İnce’ye de el uzatıldığı söyleniyor.

Buna göre üzerinde hiç düşünülmemesi gerekir bu konunun, İnce mutlaka CHP’ye dönmelidir.

Belki kimileri “İnce; CHP ve yönetimi için ağır sözler söyledi, çok suçladı, geri dönüş nasıl olur?” diyebilir.

Siyasette olur bazen böyle şeyler, Muharrem İnce CHP’nin bir önceki cumhurbaşkanı adayıdır, partinin kendisine bir vefa borcu vardır, üstelik İnce demokrasiye geçileceğinin sözünün verildiği bir parlamentoda çok aktif rol alabilecek yetenektedir.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları