loading
close
SON DAKİKALAR

Bu dava, hukukla alay ediyor!

Mehveş Evin
Tarih: 04.07.2012

Mehveş Evin yazıyor; PEN’e göre Türkiye, “siyasi tutuklu” sayısında Çin’i, İran’ı çoktan sollamış!...

Uluslararası PEN Başkan Yardımcısı Eugene Schoulgin, Ragıp Zarakolu ve Büşra Ersanlı’nın da yargılandığı KCK davası için bu yorumu yapıyor:

“Avrupa, Türkiye’de hukukun olmadığını görmeye başladı. KCK davası, bunun en açık örneği. Hukukla alay ediliyor.”
Pazartesi başlayan davanın ertesinde, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti lokalinde düzenlenen basın toplantısındayız. 
Schoulgin, davayı hem PEN, hem Uluslararası Yayıncılar Birliği adına izlemiş. “Yabancı gözlemciler için bu dava, Türkiye’de terörist sözcüğünün ne kadar yanlış kullanıldığını anlamak için tipik bir örnek” diyor.

Türkiye’de McCarthycilik adına yeni bir dönemin başladığını belirten Schoulgin, özellikle son iki yılda her şeyin hızla kötüleştiğini, toplumun en yapıcı, yaratıcı bireylerinin hayatlarının bu davalarla mahvedildiğine dikkat çekiyor... Ersanlı ve Zarakolu gibi, ülkenin daha modern, olgun, liberal olması için çaba harcayan isimlere teşekkür etmek yerine hapse gönderildiğini de sözlerine ekledi.

Siyasi tutuklu rekoru

Rakamlar konusunda herkesten başka ses çıkıyor ancak PEN’e göre Türkiye, “siyasi tutuklu” sayısında Çin’i, İran’ı çoktan sollamış! Schoulgin’i daha sonra arayıp sordum, rakamlarla ilgili şu açıklamayı yaptı:

“Her şeyden evvel, siyasi tutuklu derken şiddete karışmış olanları katmıyoruz. Bizdeki verilere göre yaklaşık 8 bin siyasi tutuklu var. Bunun 1107’sinin yazar, gazeteci, editör olduğunu, yani sadece yazdıkları nedeniyle yargılandıklarını tespit edebildik. Kaldı ki her gün bu rakamlar değişebiliyor. İnsan Hakları Örgütü (HRW) ve Amnesty International’ın Çin ve İran verileriyle karşılaştırınca, daha yüksek bu rakam.”

Schoulgin, şiddete karışmamış ya da PKK’ya maddi desteği kanıtlanmamış tutukluları kastettiğinin altını çiziyor: “Kürt meselesinin çözülmesi isteniyorsa, bu konuda konuşabilmenin ve yazabilmenin serbest olması gerektiğine inanıyoruz. Bu anlamda KCK tanımını da sorguluyoruz.”

Avrupa anlayamıyor

Schoulgin, bu davaları izleyerek Türkiye’nin durumunu Avrupa’da daha fazla duyurmaya çalışacaklarını da söyledi. 
“Peki nasıl gündeme getireceksiniz, uluslararası camia ne yapabilir?” diye sordum.

PEN’in ikinci başkanı, gözlemlerini uluslararası medyayla paylaşacağını, pek çok gazetede KCK davalarının yer alacağını söyleyerek, “Dış basında bu davaların yeterince yer almamasının sebebi, ne olup bittiğini anlamakta zorlanmaları” dedi.

Nasıl yani? Schoulgin’in Avrupalı bakış açısına dair verdiği örnek belki anlatır: “Silivri’de kapının önündeki protestoları gören bir gözlemci, ‘bak izin almışlar, kendilerini ifade edebiliyorlar’ diye bana işaret etti. Ona ‘Evet, ama onların da bir sonraki sefer içeride olmayacağının garantisi değil bu’ diye cevap verdim! Zaten mahkemede yöneltilen suçlamaları dinleyince şoke oluyorlar.”

“Sizce Türkiye’deki medya nasıl işliyor bu davaları?” diye sorunca da “Gazeteler görevlerini pek yerine getiremiyor, yeterince araştırmıyor. Ancak köşe yazarları, şaşırtıcı derecede açıklıkla yazabiliyor” cevabını verdi.

Tıpkı “protesto” örneğinde olduğu gibi, onların da daha ne kadar daha yazabileceği, bir sonraki furyada başlarına neler geleceği belirsiz tabii, diyemedim...

Fiili sıkıyönetim

KCK’dan tutuksuz yargılanan Türkiye Yayıncılar Birliği Yayınlama Özgürlüğü Komitesi Başkanı Ragıp Zarakolu şöyle dedi: “Fiili bir sıkıyönetim, OHAL ortamı oluşmuş vaziyette. Terörle Mücadele Yasası (TMY) artık gerçekten ‘terör’ ile mücadele yasası olmaktan çıkmış, bir sansür ve temel hakları çiğneme özgürlüğü yasası haline gelmiştir. ÖYM’ler ise artık geçmişin İstiklal Mahkemelerine, Yüksek Adalet Divanlarına, Sıkıyönetim Mahkemelerine dönüşmüş vaziyette.”

Merkez medya nerede?

- Toplantı geç başladı, çünkü Silivri’deki davayı izlemeye giden gözlemcilerin aracı soyulmuş! Tuhaf olan, Uluslararası Yayıncılar Birliği (IPA) Yayınlama Özgürlüğü Komitesi Başkanı Bjorn Smith- Simonsen ve Hapisteki Yazarlar Komitesi Direktörü Sara Wyatt’ın kullandıkları araçtan nakit paranın değil, laptop ve dosyaların yok olması...

- Soyulan gözlemciler karakolda beklerken, toplantının sonuna Eugene Schoulgin yetişebildi. Ne yazık ki vakti kısıtlı pek çok gazeteci onu dinleyemedi. Oysa “düşünce, ifade ve yayınlama özgürlüğü” başlıklı bir toplantı, bu konuda derdi olan tüm habercileri oraya çekmeliydi!

- Zaten ertesi gün sadece Birgün, Evrensel, bianet ve diyarbakırhaber, toplantıyı haberleştirdi. Her gün iktidarın baskısından şikâyet eden ve kendine muhalif diyen gazetecilerin de, KCK, Ergenekon, odatv gibi davaları kayıtsız şartsız destekleyen gazetecilerin de orada bulunması gerekirdi. Çünkü bu dava, hepimizin mesleğini ilgilendiriyor.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları