loading
close
SON DAKİKALAR

Millet cephesinin önlenemez yükselişi

Şükran Soner
Tarih: 11.03.2023
Kaynak: Şükran Soner - Cumhuriyet

Şükran Soner; Tanrı’nın işi, rastlantı, kader değil.. Ekonomik gidişteki olumsuz dibe çekilişin katkılarını.. Deprem yıkımları ile siyasal yıkımların çakışması arasındaki kopmaz dinamikleri yok sayabilir miyiz?

Yanlış anlaşılmasın, siyasetin uzun soluklu çabaları ile oluşturulan “Millet” cephesinin geneli üzerinden siyasi kadroların kusursuz çalışmalarının ortaya çıkardığı bir sonuç olarak kabul edilmesi gerektiği üzerinden bir tez söz konusu olamaz. En güçlü dinamiğini, bu ülkede yaşayan tüm insanlar, yetmez canlılar, doğa üzerindeki yıkımı üreten, katlayan, yeni yeni olumsuzlukların üst üste yaşanıyor olmalarında arayabiliriz. Yılları unutun, aylara, günlere, saatlere sığmaz yeni yeni yaşam tehditleri ile yüz yüze kalıyoruz..

Ayı geçiren deprem felaketinin ardından, yaşam karabasanının en aza indirgenebilmesi için, toplumsal yaralarımızı sarma seferberliklerimizin örneklerinin patlamasında, yaşanabilir koşullar yaratabilmede bir arpa boyu yol alamamamızın, toplumsal yıkım yaratma sonuçlarını hafife alabilir miyiz? Dünün sıcak gündemi üzerinden sıralanan haberlere yüzümüz kızarmadan bir göz atabiliyor muyuz? En yoksul, yoksun koşullarında Cumhuriyetin ilk yıllarında aşmayı başardığımız, insanımız, canlılarımızın yaşamına dönük yokluklar, salgın hastalıkların kuşatması altındayız.

***

Körfez depremimizden bugüne sözde alınmış önlemler, çalışmalar ile, üstüne üstlük bizden alınarak yaratılmış kaynakların sınırı yokken, dünün sabahında gözümü açtığımda ilk görselli izlediğim haber, İstanbul’da çok yakın deprem alarmı üzerinden kiralık oturduğu evin dibinden yoklama yapmaya kalkışan bir vatandaşımızın isyanla uyarı eylemi oluyor. Betona elini dokundurduğunda dağıldığına tanıklık eden vatandaş, panikle evini boşaltırken, camına koskocaman astığı bir afişle, ölmemek için hemen boşaltılması uyarısı ile, vatandaşlık görevini yapıyor.

Arkasından gelen haberlerde depreme dayanıksız acil boşaltılma sıralamasına giren kamu binalarının sıralanması yapılıyor. Öncelik hastaneler, okullar üzerinden. Hepsi de yıllardır biliniyordu. Ancak şimdiden kaç on bine varacağını tam bilemediğimiz, sonrasında bizi dünyanın en geri kalınmış insanlık dışı yaşam koşullarına sürükleyen, yeni yeni sorunları üreten, çaresizliklerimizi yüzümüze vuran, acıları içinde kıvranılan büyük depremin sıcağından doğmuş trajik  haberlerin ardı arkası kesilemiyor.. Dişimizi kıracak bir tek suçların bedelinin ödenmesi örneğini duyabiliyor muyuz?

***

Tek adam rejimi üzerinden, iktidar erkleri zincirinin işleyişinden doğan, can yakan gelişmelerin, artık çok açık, çok çıplak çıkmakta olan haksızlık, hukuksuzluk, yolsuzluk, vurgun ittifakları üzerinden doğmakta olduklarının gerçeklerinin kamuoyunun önüne saçılmaları elbette Tanrı’nın işi, rastlantı, kader değil.. Ekonomik gidişteki olumsuz dibe çekilişin katkılarını..  Deprem yıkımları ile siyasal yıkımların çakışması arasındaki kopmaz dinamikleri yok sayabilir miyiz?

Yaraları, acıları dağlanmış yaşam içgüdüsü ile ayakta durmaya çalışan depremzede, uzatılan mikrofondan, olabilirliği akla gelemeyecek, derdini anlatıyor. Uyduruk, insanlık koşullarından uzak çadıra elektrik veren şirket sayaç takmış, elektrik parasını istiyor. Bir diğeri ne bulabileceğini bilemediği gece yarısından önce girdiği kuyrukta sıra gelene kadar hiçbir şey bulamamaktan, çocuklarının aç kalmaları kaygısıyla, soğuk vurgunu bir arada titreyerek konuşuyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçim tarihini 14 Mayıs olarak imzaladığı kararın görüntülü yayımlanmasından sonra yaptığı ilk konuşmasında da uzun uzun deprem yaralarının nasıl başarılı sarıldığı üzerinden açıklamalar yaptı (!) Dünyada sömürge bilinen en yoksul ülkelerde bile görülmemiş deprem yıkımı, suçları üzerinden hesaplaşmaya ilişkin tek bir sözcük gelmedi.

Söz sırası artık seçmende..

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları