loading
close
SON DAKİKALAR

HDP'li Gergerlioğlu: Ankara Barosu işkenceye karşı kem kümlü bir açıklama yaptı

HDP'li Gergerlioğlu: Ankara Barosu işkenceye karşı kem kümlü bir açıklama yaptı
Tarih: 29.01.2022 - 12:59
Kategori: Gündem

Hakların Demokratik Partisi (HDP) Kocaeli Milletvekili Dr. Ömer Faruk Gergerlioğlu, Cezaevi Hak İhlalleri ve Gündem Değerlendirme Basın Toplantısı yapmıştı.

Ankara Barosu işkenceye karşı kem kümlü bir açıklama yaptı

Biz kaç gündür Ankara Emniyet Müdürlüğü’nde gözaltındaki kişilerin işkence altında olduğuna dair bilgiler alıyoruz, iddialar alıyoruz bununla ilgili Ankara Barosu İnsan Hakları Merkezi bir açıklama yapmak için bir rapor çalışması yaptı ancak bu rapor çalışması nedense yayınlanmadı, Ankara Barosu bir açıklama yaparak “Bir rapor çalışması yaptık da bunu suç duyurusuna götüreceğiz. Gerekenler yapılacak.” Gibi kem kümlü bir açıklama yaptı. Değerli arkadaşlar yeri gelince hepimiz demiyor muyuz; işkence insanlık suçudur, en ağır suçtur, işkencede zamanaşımı yoktur diyoruz. En ağır suçtur diyoruz. En ağır suçu tespit etmişsen böylesine kem kümlü açıklama yapılır mı değerli arkadaşlar! Ankara Barosu’ndaki hukukçu arkadaşlara sesleniyorum; ya bu açıklamayı yapmasaydınız ya da doğru dürüst bir açıklama yaparak Ankara Emniyeti’nde neler olup bittiğini net bir şekilde açıklasaydınız. Böylesine “Yapacağız, edeceğiz.” Diye mırıl mırıl bir açıklama olabilir mi Allah aşkına! Ankara Barosu İnsan Hakları Merkezi’nin yapmış olduğu gözaltındaki insanlar ile görüşmeler sonrası raporunu bekliyoruz! Bu raporun açıklanmasını bekliyoruz çünkü bu tür raporlar kayıtlara girmelidir! “Ben rapor çalışması yaptım, suç duyurusu yaparız, bakarız, ederiz.” Değerli arkadaşlar bunlar tarihe geçecek belgelerdir! O suç duyurularının takipsizlik ile sonuçlanacağını bilmiyor mu Ankara Barosu Başkanı ve Yönetim Kurulu’ndaki arkadaşlarımız. Çokta iyi biliyorlar, hangi işkence, kötü muamele başvurusu bu ülkede takipsizlikle sonuçlanmadı! Binlerce fail-i meçhul var, binlerce cezasızlık vakası var. El insaf! Raporu açıklama. “Efendim biz suç duyurusu yapacağız, duruma bakacağız, gereğini yaparız. Merak etmeyin.” Olacak iş mi bunlar?

İHD İstanbul Şubesi’nin 3 aylık cezaevleri hak ihlali 20 cezaevini araştırmışlar, binlerce ihlal var.

Biz binlerce hak ihlali ile uğraşıyoruz. İHD İstanbul Şubesi’nin 3 aylık cezaevleri hak ihlali 20 cezaevini araştırmışlar, binlerce ihlal var. Bütün bunların ortasında bir baro başkanlığı bir açıklama yapıyor, mırıl mırıl bir açıklama. İHD Raporu’nun çok ayrıntısına giremeyeceğim, 20 cezaevinde yaşanan binlerce ihlal var, 3 ayda 3 bin 118 ihlal var. İşkence uygulamaları var, darplar var, askeri nizamda sayım dayatması var, Korona tedbirleri alınmıyor, birçok çıplak arama vakası var, çıplak aramayı kabul etmeyen ağız içi aramasını kabul etmeyen insanlar giysileri parçalanarak darp ediliyorlar. Bu dosyalar kapatılıyor, takipsizlik veriliyor! İşte bakın hemen örneği geldi Ankara Barosu’na bunu hatırlatıyorum. Çıplak arama yapılmak istenmiş, elbiseleri parçalanmış, darp edilmiş cezaevinde adam tüm belge, bilgilerle savcılığa gitmiş, savcılık takipsizlik vermiş. Ankara Barosu bu işler böyle oluyor maalesef. Raporu açıklayacaksın raporu! Suç duyurularının akıbeti apaçık ortada! Bunu ben size hatırlatmayayım, siz hukukçusunuz ben hekimim! İHD Raporu’nda tecrit artıyor diyor, ağır bir tecrit daha da artıyor. Denetimli serbestlikler, koşullu salıverilmeler verilmiyor, tahliyeler yapılmıyor. Mahpuslara düşmanca davranışlar, istihbarat elemanlarının, polisin yasaya aykırı mahpuslarla görüşmeleri hücrelere baskınlar, aile avukat görüşlerinde yaşanan sorunlar, görüşe 2 ziyaretçi alınma kısıtlaması, görüşe girecek kişinin görüşme yeteneğine sahip olması şartı ve kişilerin herhangi bir soruşturmadan dolayı görüş hakkının engellenmesi, düşmanca davranışlar, hücrelere baskınlar, aramalar had safhada. Silivri’den yine birçok başvuru gelmiş ve idare mahpuslar ile görüşmemiş! 2 No’lu Silivri Cezaevi’nden 5 No’lu Cezaevi’ne sevk edilen 22 kişinin hiçbir eşyasının alınmasına izin verilmemiş, mağdurlara dilekçe hakkı ve yönetimle görüşme hakkı tanınmamış. Tekirdağ’da yine aynı şekilde intihar eden Vedat Çem Erkmen isimli mahpus vardı, sonra mahpuslar açlık grevine başladılar ve itiraz edenler süngerli odaya alınıyor, gardiyanlar tarafından hakaret, küfür, çıplak arama, darp, zorla kıyafetlerinin çıkarılması vb. birçok şey yapılıyor! Tekirdağ 1 No’lu Cezaevi’nde yine bir kişi ölüme terk edildiğini söylüyor, ihlallere ilişkin birçok başvuru yapmış İHD, büyükelçiliklere başvurmuş, Sağlık Bakanlığı, Tabip Odası, Belediye ve birçok yere yapmış. Bu konuda biz de bundan sonra birçok baroya başvuru yapacağız. Barolara başvurularımızı da yapacağımızı buradan ifade etmiş olalım değerli arkadaşlar.

İhlaller çok fazla yetiştiremiyoruz, elimizden geldiği kadarıyla bunları hızlıca işlemeye çalışacağız. “Hasan Uyanık kardeşim 8 yıldır 4 ayrı cezaevine sürgün edildi ve Kayseri Bünyan Cezaevi’nden Erzurum’a sevk edilmiş. Bu sırada apar topar eşyalarını almadan sevk edilmiş. Erzurum’da hakaretler ile karşılanmış, çıplak arama yapılmış, küfür, hakaretler tekli hücreye konmuş, sonrasında hücrede tek kişi olmalarına rağmen sürekli ayakta sayım dayatması.” Düşünün infaz koruma memuru geliyor hücrede tek kişi var, buna rağmen “Ayağa kalk.” Muamelesi yapılıyor, ya görüyorsun o sayım o kişinin orada olup olmadığına, ölüp ölmediğine dair bir sayımdır, askeri düzene gerek yok orada. Var mı yok mu sayımdır bu ama zulmetmek ve hak çiğnemek için bu tür ayakta sayım dayatmaları yapılır. Bu ihlali de buradan duyurmuş olalım.

Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu görevini yapmadığı için biz mecburen burada insan hakları ihlallerini önlemek için basın toplantıları yapmak durumunda kalıyoruz.

Değerli basın mensupları bugünkü basın toplantımıza başlıyoruz. Yine oldukça önemli gelişmeler var ve bunları insan hakları perspektifinden yorumlamaya çalışacağız. Birçok önemli hak ihlalinin burada gündem ederek giderilmesi için uğraş vereceğiz neden bunları yapacağız? Bu Meclis’in bir İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu var fakat işini yapmıyor, tek bir ihlal kararı çıkartmıyor, dostlar alışverişte görsün muamelesinde bulunuyor, cezaevlerine gidiyor, raporlar çıkarıyor, hiçbir anlamı olmuyor, o raporlardaki vurgular hakkında, cezaevleri ihlalleri hakkında hiçbir cezaevi değişiklik yapmıyor, Meclis İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu görevini yapmadığı için biz mecburen burada insan hakları ihlallerini önlemek için basın toplantıları yapmak durumunda kalıyoruz. Bu yaptığımız çalışmadan sonuçta alabiliyoruz, uğraş veriyoruz, biz gayret ediyoruz, sonuç almaya çalışıyoruz. Bir kısmında alıyoruz, bir kısmında almak için uğraşa devam ediyoruz, burada birilerinin de utanması gerekiyor. Yapması gerekirken yapmayan görevlilerin utanması gerekiyor hem bu dünyada hem öte dünyada vereceği hesaplar için tedirgin olması gerekiyor.

Pasaport tahditlerini nasıl Anayasa’ya aykırı bulmuşsan bunu da Anayasa’ya aykırı bulmalısın. Apaçık bir şekilde insanların özgürlüğüne aykırı bir durumdur

Değerli arkadaşlar bugün önemli bir gelişmeyle başlıyoruz. Yıllardır söylediğimiz hak ihlalleri konusunda ne kadar haklı olduğumuz ortaya çıktı! İşte bakın Cumhuriyet Halk Partisi’nin yasa ile ilgili 7086 Sayılı OHAL Kapsamında Bazı Tedbirlerin Alınması Hk. Kanun Hükmünde Kararname’nin kabul edilmesine dair kanun 6 Şubat 2018’de kabul edilmişti, bununla ilgili Anayasa Mahkemesi’ne gitmişti Cumhuriyet Halk Partisi, onun yetkisi vardı ve Anayasa Mahkemesi’nden karar çıktı. Bu karara göre diyor ki: “İrtibat, iltisak nedeniyle konulan pasaport tahditlerine dayanak teşkil eden düzenleme Anayasa’ya aykırıdır. Kişi hakkında kesinleşmiş mahkûmiyet olmadıkça terör örgütlerine üye mensup olduğuna karar verilmesi masumiyet karinesinin ihlalidir.” diyor. Bu ülkede 6 yıldır pasaportlar uyduruk nedenlerle iptal edildi. İnsanların Anayasal seyahat özgürlüğü iptal ediliyor. Yakınlarının seyahat özgürlüğü iptal ediliyor tamamen bir Deli Dumrul düzeni var! İçişleri Bakanlığı kafasından uygulamalar yapıyor, on binlerce insanın pasaportuna tahdit koyuyorlar, insanlar seyahat edemiyorlar, insanlar hasta oldukları halde yurt dışına gidemiyorlar, eğitim almak için yurt dışına gidemiyorlar, seyahat özgürlüklerini kullanamıyorlar ve bir suçlu, bir terörist muamelesi görüyorlar. Bunu yıllarca yürütme yaptı, İçişleri Bakanlığı yaptı, Sedat Peker hakkındaki iddialara tek bir cevap veremeyen Süleyman Soylu yaptı, en sonunda da Anayasa Mahkemesi iptal etti! Şu hale bakın! Yıllardır binlerce kişi için ihlal yapıyorsunuz, böyle uyduruk pasaport tahditleri olmaz dedik binlerce kişi için, İçişleri Bakanlığı keyfine göre muameleler yaptı, en sonunda da Anayasa Mahkemesi bütün bu muamelelerini Anayasa’ya aykırı olduğunu bu yasanın Anayasa’ya aykırı olduğuna hükmetti. Görüyor musunuz şu ülkenin halini? Tamamen bir Deli Dumrul düzeni! Polis devletini bile geçmiş, bir mafya devletine doğru giden bir anlayış ile karşı karşıyayız! Böyle bir şey olabilir mi? Nasıl bir anlayıştır bu? Olacak bir şey mi? Kafasına esmiş! Mafya babaları ile kol kola! Kafasına göre yasaklar koyuyor, Anayasa’yı çiğniyor, sonrasında da “İçişleri Bakanıyım.” Diye ortalıkta geçiniyor! Böyle saçmalık olabilir mi? Anayasa Mahkemesi takır takır bu güvenlik soruşturması yasasını iptal ediyor, pasaport tahditleri ile ilgili yasayı iptal ediyor, üye ifadesine verilen ifadeyi iptal ediyor! Olacak işler değil gerçekten ama maalesef ki burası Türkiye ancak Anayasa Mahkemesi kararıyla bazı şeyler ortaya çıkıyor, bazıları da ortaya çıkamıyor! Bu Anayasa Mahkemesi kararı aslında eksik çünkü bu yasanın ibaresindeki “Üyeliği, mensubiyeti.” İbaresinin Anayasa’ya aykırı olduğuna oybirliği ile karar vermiş, kalan kısmın Anayasa’ya aykırı olmadığına ve iptal talebinin reddine oybirliği ile karar vermiş. Yargı kararı ile üyelik mensubiyet belli olur demiş. Peki oradaki ibaredeki irtibat, iltisak nasıl belli oluyormuş? Tamamen afaki bir şekilde! Düşünün ihraç ediyor, niye ihraç ettin? “Ben onun hakkında iyi şeyler düşünmüyorum. Terörist olduğunu düşünüyorum!” Bunun hukukta bir yeri var mı arkadaşlar? “Kurum kanaatim benim.” Ey Anayasa Mahkemesi; üyeliğin yargı ile ancak somutlaştırılabileceğini söylüyorsun, peki irtibat iltisakı nasıl kabul edebiliyorsun? Anayasa Mahkemesi’ne buradan soruyorum, olacak iş mi? Bunu nasıl kabul edebiliyorsun? Ben size bir çamur atayım, ondan sonra çamur atayım, sonra temizle bakalım deyin! Sen kendini temizle! Sen kendini temizledikten sonra da “Hayır ben senin hakkında kalan izden dolayı iltisak düşünüyorum. Hadi bakalım seni ihraç ediyorum.” Bu Anayasa Mahkemesi’ne gidiyor. “Buna bir şey demiyorum.” diyor. Öyle şey mi olur? Pasaport tahditlerini nasıl Anayasa’ya aykırı bulmuşsan bunu da Anayasa’ya aykırı bulmalısın. Apaçık bir şekilde insanların özgürlüğüne aykırı bir durumdur, güvenliğine aykırı bir durumdur çok net! Anayasa Mahkemesi’nin pasaport ile ilgili bu kararını tebrik ediyorum ama üyelik ve mensubiyet dışındaki kararlarını, yasadaki bu ibareleri doğru bulmasını da eleştiriyorum, kınıyorum!

Türkiye, AİHM’de de en çok ifade özgürlüğü ihlaline hükmedilen ülke!

Anayasa Mahkemesi’nin önemli açıklamaları var! 2012-2021 arası bir döküm yapmışlar. 26155 bireysel başvuru istatistikleri var, bu ülkedeki Anayasa Mahkemesi’nin istatistikleri son derece önemli değerli bizim için. Gidilebilecek son mahkeme! Yerel mahkemelerin, Yargıtay’ın kararlarına karşı en son kararı veren mahkeme, oldukça yüksek oranda ne bulmuş? %77 oranında adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini bulmuş! Bu 9 yıllık süreç içinde. 26155 başvurunun 20084’ünde adil yargılanma hakkı ihlali bulmuş. Birçok başka hak ihlalleri de var. Mülkiyet hakkı, özel hayatı, aile hayatının korunması, ifade özgürlüğü, yaşam hakkı, kişi hürriyeti tüm bunlar hepsini sayamayacağım ama buralarda en önde gelen adil yargılanma hakkı %76.8 neredeyse %77 ihlal edildiğini söylüyor. Yine en az bir hakkın ihlal edildiğine karar verilen kaç karar var? Toplam 26000’e yakın başvuruda 2013’ten itibaren Türkiye’deki yargının durumunu özetleyen tablo! % 0.3 oranında ihlal bulmuş 2013 yıllarında, bireysel başvuru sayıları açısından, en az bir hakkın ihlal edildiğine karar verilmesi açısından 2013-2014 gittikçe yükseliyor ve 2019’dan sonra iyice pik yapıyor, 2020, 2021. Nasıl bir pik yapmış ve % 45 oranında en az bir hakkın ihlal edildiğine karar verilen bir ülke durumuna gelmişiz. 11830 başvuruda en az bir hak ihlal edilmiş! Türkiye AİHM’de de en çok ifade özgürlüğü ihlaline hükmedilen ülkeymiş! Bu da yine istatistiklerde ortaya çıkıyor! AİHM’in yaptığı istatistiklerde Türkiye en çok ifade özgürlüğü ihlaline hükmedilen ülke oluyor!

Hiç yüzü kızarmadan Sn. Abdulhamit Gül habire bize “İnsan hakları eylem planı hazırlıyoruz.” Diyor.

Değerli arkadaşlar AİHM’der ki Avrupa Kent Konseyi Türkiye Raportörü Sayın Nacho Sanchez Amor’un bir açıklamasını gündem etmek istiyorum. İşte Anayasa Mahkemesi kararları ortada.%77 oranında adil yargılanma hakkı ihlali ortada. 9 yıllık bir özetten bahsediyorum, çok önemli bunlar! 6 yıldır pasaport tahditleri ile ilgili Anayasa Mahkemesi’nin kararı ortada. AİHM’in ifade özgürlüğü ile ilgili Türkiye’nin birinci hak ihlali yapan ülke olduğu açıklaması ortada. Bütün bunlardan sonra hiç yüzü kızarmadan “İnsan Hakları eylem planı hazırlıyoruz.” Diyen bir Adalet Bakanı var karşımızda Abdulhamit Gül! Hiç yüzü kızarmadan Sn. Gül habire bize “İnsan hakları eylem planı hazırlıyoruz.” Diyor, biz de burada, genel kurulda her gittiğimiz yerde kendisini eleştiriyoruz, soru önergelerimize de cevap vermiyor. Binlerce soru önergemizin %80’ine cevap vermiyor, 3 bine yaklaştı, %80’ine cevap vermiyor, veremiyor, verecek cevap bulamıyor Sn. Abdulhamit Gül. Bütün bunlardan sonra sadece bu eleştirilerimizi yapmadığımıza dair çok çarpıcı bir söz söyleyeceğim şimdi. Bütün bu Türkiye’nin ilerlemelerini izleyen, raporlayan, not eden ve AB’ye alınsın, alınmasın konusunda görüş bildiren kimdir? Avrupa Konseyi Türkiye Raportörü Sn. Nacho Sanchez Amor’dur. Peki Amor geçen gün ne dedi? “İnsan Hakları Eylem Planları hazırlayıp duruyor diyor Türkiye iktidarı, bize gönderiyor bunları. Ey Türkiye iktidarı bize aşk mektupları yollamayın. Pratik icraatler gönderin. Bıktık usandık bunlardan. Hiçbir anlamı olmayan insan hakları eylem planları, adeta aşk mektubu.” Süslü püslü cümleler sonrasında bir tweet atan tutuklanıyor, gece yarısı insanlar gözaltına alınıyor, “Her türlü haksızlık, hukuksuzluk sizde sonra bize aşk mektubu gönderiyorsunuz.” Diyor Sn. Amor. Bakın ben demiyorum Sn. Amor diyor bunu. Gerçekten ülkenin hali böyle perişan bir halde.

Türkiye cezaevlerindeki hali görün!

Şu anda size başka bir grafik göstereceğim. Bu grafik çok önemli. Türkiye cezaevlerindeki hali görün! Çok ciddi bir araştırma, bunu Ceza Tevkifevleri Genel Müdürlüğü ben yapmadım. Biz diyoruz ki; ülkede adalet yok, onlar adaleti getirmek yerine cezaevlerini arttırmakla meşguller. Bakın yıllara göre açılan cezaevi sayısı arkadaşlar. 2006’da 7 imiş, 2021’e geldiğinde bakın nasıl pik yapıyor geçen seneye göre! 2019-2020’ye göre 2020’de 23 imiş açılan cezaevi sayısı 2021’de Türkiye dünya rekorunu kırmış 68 yeni cezaevi açılmış. İnsanlar cezaevine doldurmaktan bıkmıyorlar, usanmıyorlar. Doldur babam doldur! Adaleti zerre düşünmüyorlar. İnsanları cezaevine doldurmakla meşguller, fabrika yap desen, aklından geçmiyor, cezaevi yapıp kendi yandaşlarına memur olarak dolduruyor, hem de muhaliflerini mahpus olarak gönderiyorlar.

Yolsuzluk Algıları Endeksi’nde 180 ülke arasında 96. Sıradayız!

Yine bir başka Türkiye yolsuzluk algı endeksinde son 10 yılın dibinde arkadaşlar. Bakın daha yeni açıklandı, işte burada. Uluslararası bir endeks. Biz kafadan konuşmuyoruz her söylediğimiz bilgi belgeli. Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün 2021 Yolsuzluk Algıları Endeksi’nde 180 ülke arasında 96. Sıradayız! 2012’den bu yana 42 basamak geriledik arkadaşlar. İnsan hakları alanındaki felaketi gösteren bir hal bu! Neden? Bakın burada çok önemli bir değini var. Yolsuzluk algı endeksinde 2012’nden bu yana puanı önemli ölçüde düşen 23 ülkeden 19’unun ise insan hakları puanında da düşüş yaşanması dikkat çekiyor. Yolsuzluk neden vardır bir ülkede? İnsan hakları, demokrasi yoktur o yüzden yolsuzluk olur. Bütün yolsuzluğun olduğu ülkeler insan hakları olmayan ülkelerdir ve biz de 2013’ten bu yana 42 sıra geriye düşmüşüz, 180 ülke arasında 96. Sıradayız. Bakın Uluslararası Şeffaflık Örgütü Başkanı demiş ki Delia Ferreira Rubio:”  Otoriter yaklaşımlar, kuvvetler ayrılığı ilkesini yok ederek yolsuzlukla mücadele çabalarını bir elitin kaprislerine bağımlı hale getirir.” Bizim ülkemizden bahsediyor. “Yolsuzluktan arınmış bir topluma giden tek sürdürülebilir yol, insanların özgürce konuşabilmelerini ve iktidara hesap sorabilmelerini sağlamaktır. Denge ve denetlemedir.” diyor.

“Cezaevi ziyaret ederken işkence çeksin ki aklı başına gelsin.”

Bir başka önemli konuda insanları cezaevine tıktığınız yetmedi, şurada gördüğünüz gibi mümkün olduğu kadar mahpuslara ailelerinin oturduğu illerden uzak yerlere gönderiliyor. Cezaevine atmakla nefreti, kini bitmiyor. Diyarbakır’dakini Karabük’e gönderiyor, Ağrı’dakini İzmir’e Şakran’a yolluyor. “En uzağa gitsin ki ailesi gelip onu ziyaret edemesin. Ziyaret ederken işkence çeksin ki aklı başına gelsin.” Bu da şu anda çok ağır bir şekilde bir insan hakları ihlali olarak bizim karşımızda değerli arkadaşlar. Kabul edilecek bir durum değil bu ama maalesef ki bu hal böyle devam ediyor.

“Bu kişi Masonik, FETÖcü, Marksist Cephe üyesidir.”

Şu fotoğrafı size göstereceğim. Ne kadar üzücü değerli arkadaşlar! Akademisyen Barış Işık Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde, kendisi bir kişiye yapılan bir saldırıyı eleştirmek için bir basın açıklamasına katılmış, üniversite kendisi hakkında ne demiş biliyor musunuz? Bir açıklama yapmış demiş ki: “Bu kişi Masonik, FETÖcü, Marksist Cephe üyesidir.” Aynen böyle bütün örgütlerdenmiş akademisyen arkadaşımız ve koşturmuş üniversite suç duyurusunda bulunmuş, suç duyurusuna savcılık tabi ki takipsizlik vermiş, yargıdan dönmüş, bu saçmalıkta burada bitmiş. Düşünebiliyor musunuz? Türkiye’de işte böyle insanları etiketleyerek, damgalayarak bir yargısal idari düzen oluşturuldu. Anayasa Mahkemesi’ne de buradan sormak lazım. Ey Anayasa Mahkemesi CHP’nin başvurduğu yasayı kısım kısım olumlu değerlendirmişsin maalesef bir kısmını olumsuz değerlendirmişsin, reddetmişsin, bir kısmını kabul etmişsin. Böyle olmaz! Bakın insanlara bu kadar kolay terörist yaftası vurulabiliyor! Hem de bir terör örgütü üyeliği değil farklı birkaç tane çorba edilip “Her bir örgüttendir.” Deniliyor , iş trajikomik boyuta geldi el insaf. Böyle hukuk devletinde bu tür saçmalıklar olabilir mi? Çıkıyor üniversite: “Bu adam her türlü örgüttendir.” Diyor, sonra görevinden uzaklaştırılıyor ve daha sonra savcılık diyor ki: “Böyle bir şey yoktur.” Bütün bu üniversitenin açıklamalarında şahıs Barış Işık’ın tüm sendikal faaliyetleri illegal faaliyet olarak gösterilmiş, tamamen afaki birtakım değerlendirmeler yapılmış.

Cizre’de 3 gün önce zırhlı polis aracının çarptığı Abdulgaffar Dayan maalesef hayatını kaybetti.

Dün yıllardır söylediğimiz acı bir gerçek ile ilgili tekrar yeni bir kaza yaşandı! Cizre’de 3 gün önce zırhlı polis aracının çarptığı Abdulgaffar Dayan maalesef hayatını kaybetti. Kürt meselesinin güvenlikçi yaklaşımlarla çözme taktiği sonuç vermiyor! İşte böyle sokak aralarında kocaman zırhlı araçların dolaştığı yerlerde ya sokak aralarında dolaşan 7 yaşındaki Miraç Miroğlu’lar zırhlı araçların altında eziliyor aslında ezilen insanlık oluyor ya hayatlarını kaybediyor ya da Abdulgaffar Dayan gibi masum insanlar zırhlı araçların altında kalıyor. Biz o yüzden çatışmacı anlayışlardan uzak durup siviller bundan zarar görüyor diyoruz. Bunlar bitsin artık ve halkta normal bir yaşama dönsün!

Cemile Çağırga’nın annesi cesedi zarar görmesin diye onu buzdolabında tuttu kokmasın diye.

Bakın bunlar yeni hadiseler değil. Cemile Çağırga daha öncesinde çatışmalar esnasında hayatını kaybedip, annesi tarafından cenazesi buzdolabında saatlerce tutulan bir kız çocuğu, hiç unutamadığımız birisi. Annesi cesedi zarar görmesin diye onu buzdolabında tuttu kokmasın diye ve o şekilde saatlerce kızı ile beraber yaşamak zorunda kaldı.

Türk Tabipler Birliği (TTB) nöbetini destekliyorum.

Bir başka önemli gelişmeyi duyurmak istiyorum. Dün Türk Tabipler Birliği’nin açıklamasındaydık. Mobbinglere, kötü sağlıksız iş koşullarına, düşük ücretlere ve 7200 Ek Gösterge’nin verilmemesine ağır çalışma koşullarına karşı Türk Tabipler Birliği bir nöbet etkinliği başlattı. Şu anda nöbetteler, biz de bu nöbetin 26 Ocak günü aralarındaydı, sağlık çalışanlarının hakları verilmeli, hekimlerimiz ya istifa ediyorlar ya da yurt dışına gidiyorlar, artık tükenmiş durumdalar, bu ülkeden umutları kalmamış durumda, bu ülkenin en nitelikli beyinleri maalesef ki bu ülkede artık durmak istemiyor. Oldukça ağır çalışma koşulları ama bunun yanında düşük ücretler ve mobbingler sağlıkta şiddet, katsayıların arttırılmaması, pandemi şartlarında çalışma ve pandemide ölenler için bir Covid’in meslek hastalığı sayılmaması gibi nedenlerden dolayı hekimlerimiz son derece rahatsız, bir hekim vekil olarak arkadaşlarımın yanındayım, meslektaşlarımın yanındayım, nöbete de katıldım, onlarla beraber oturdum ve bu nöbeti de desteklemeye devam edeceğim değerli arkadaşlar.

Öncesinde de bahsetmiştik, Sercan Zorba Leyla Güven açlık grevi yaptığında ağzını dikerek nasıl bir ifade özgürlüğü hak ihlaline uğradığını kamuoyuna duyuran bir mahpustu. Bu kişi şimdi Bartın Cezaevi’nden Çorum’a sevk edilmiş. Çorum Cezaevi’nde bu sevk ve darplardan dolayı psikolojisi bozulmuş ve açlık grevine girmiş. Şekerli su verilmiyormuş. Bize başvuran kardeşi diyor ki: “Kimsemiz yok, lütfen bize yardım edin, zulüm içinde zulüm yaşıyor kardeşim. Daha önce de Leyla Güven için yaptığı açlık grevinde dudaklarını dikmişti, siz yardım etmiştiniz yeniden yardımınızı bekliyoruz.” Demiş.

Marmara Üniversitesi Rektörlüğü’nün uygulamaları var. Marmara Üniversitesi öğrencileri bize ulaşmış, öğrenci arkadaşlarımızın sesi olmak istiyoruz. Bakın kötü hava koşulları, kar nedeniyle sınavlar ertelenmiş fakat öğrenciler mağdur edildiklerini söylüyorlar. Online sınav yapılsın. “Sınav tarihi erteleniyor ve bizim sınava gitmemiz gerekiyor ama hepimiz biletlerimizi almıştık, bir daha o biletler iptal olacak burada kalacağız, tüm tatilimiz berbat olacak.” Diyorlar, 31 Ocak-13 Şubat tarihleri arasına alınmış sınavlar ama “Biletler iptal olacak, yeni bilet alacağız, bir sürü sıkıntı yaşayacağız, dinlenme zamanımız azalacak ve yine erasmusa gidecek olanlar gidemeyecek.” Diyorlar ve “Yine önemli hak kayıpları yaşayacağız. Bütünlemeye kalırsak not ortalamamızda kayıp olabilir. Tüm bunlardan dolayı online sınav olsun.” diyorlar. “Madem hava koşulları böyle bizi sınav salonuna değil online sınava tabi tutun böylece mağduriyetimiz giderilsin.” Diyor öğrenci arkadaşlarımız sesleri oluyorum.

Fatma Er Antalya Döşemealtı Cezaevi’nde 2016 Kasım ayından beri sıkıntılar yaşıyor ve denetimli serbestliği verilmiyor. 1/10 infaz indirimi de verilmemiş. Ocak ayında Covid-19 tedbirleri kaldırılmış, öncesinde Covid-19 tedbirleri kapsamında 1/10 verilmediği söylenmiş, Covid tedbirleri de kaldırılmış. Verin kardeşim, cezaevinde insanları tutmaktan zevk mi alıyorsunuz? Ben buradan sesleniyorum; 1/10 indirimlerine niye bu kadar alerjiksiniz? 1 yıldır zaten uygulamadınız? Ceza Tevkifevleri Genel Müdürlüğü sizi daha da mı mahcup edelim, 1 yıldır uygulamadınız, 1 yıl geçmiş “Uygulayacağız.” Diyorsunuz hal ortada! Biz tüm bunları yakından takip ediyoruz, ne yapıp etmediğinizi çok iyi biliyoruz, bilmeyen bir vekil değilim. A’dan Z’ye tüm hali takip ediyorum, binlerce başvuru geliyor bize. Sizden daha iyi biliyoruz mahpusların neler yaşadığını!

2 gün önce Türkiye’de Ankara’da Sağlık Bakanlığı önünde bir skandal yaşandı arkadaşlar. Olacak iş değil! 20.Y.Y.’da Almanya’da Nazi uygulamaları vardı, 21. Y.Y.’da Türkiye’de Cumhur-Zulüm ittifakının uygulamaları var. Ne mi yaşandı? Her şeyi ile söylüyorum; Malatya’dan bir KHK ile ihraç edilip, özel hastanede çalışan bir hekim arkadaşımız Ankara’ya geldi, bu kötü hava koşullarında. Kar, kış, 4 saat rötar yemiş uçak, zor bela geldi Sağlık Bakanlığı’nda evrak işi var, girecek işi halledecek. Kapıya geliyor, T.C. Kimlik No’suna bakıyorlar. “Yasak giremezsin.” “Niye ? Önceden giremezsin.” “Hayır yeni uygulama. KHK’lılar giremiyor.” KHK ile ihraç edilmiş, kamu kurumuna, kendi bakanlığına uzman hekim, Sağlık Bakanlığı’na giremiyor arkadaşlar. Şu rezalete bakar mısınız? Siz Sn. Amor’a Avupa Konseyi Türkiye Raportörü’ne bol bol aşk mektubu yollayın daha. Uyduruk uyduruk insan hakları eylem planları yollayın. Hayali insan hakları eylem planları yollayın! Ben buradan Sn. Amor’a sesleniyorum, bu ülkede bırak insan hakları eylem planını, bir uzman hekim Sağlık Bakanlığı’nın kapısından içeri sokulmuyor! Sn. Amor böyle bir ülkeyi mi AB’ye alacaksınız? Zaten kendisinin teklifi; AB’ye girişin askıya alınması yönünde! Biliyor Türkiye’nin durumunu! Biz girmesin demiyoruz, girsin ama bu halle mi girecek? Bu kadar anti-demokratik, faşizan uygulamalar ile, Nazi uygulamaları ile mi girecek Sn. Amor buradan size duyuruyorum bu uygulamayı, Türkiye bunları yaşıyor Sn. Amor.

Bakın Bülent Öztürk Kayseri Bünyan Cezaevi’nde fiziki şiddet uygulanıyor, T2’den T1’e sürgün edildi.

Dilşad Özkök Çanakkale 2. Ağır ceza mahkemesinde terör örgütüne üye olma suçu ile yargılandı. İddialara bakın neden dolayı ceza almış ve bu ceza da Yargıtay’da onanmış. Bir kişiyi terörist olarak ilan ediyorsunuz ya hani Anayasa Mahkemesi bile güya “Yargı kararı getir.” Diyor. Bir kişinin Terör örgütü üyesi olduğu ile ilgili yargı kararlarını Türkiye’de gülünç durumda. Bakın üyeliğine dair karar hangi gerekçelerle verilmiş:  “Aker eşarbı beğenmek, darbeden önce kendini feshetmiş ve devlet izniyle kurulmuş olan bir dernekte sadece 1 yıl yöneticiler arasında yer almak.” Legal bir dernekte yönetici olmuş, terörist ilan edilmiş. “Hakkında soruşturma olan kişiyle Facebook’tan arkadaş olmak.” İnsanı terörist yapıyor Türkiye’de. Hakkında bir arkadaşınızın soruşturması var Facebook’da onunla arkadaşsınız pat terörist oluyorsunuz. Sn. Amor bunu siz de duyun! “Yurt dışı seyahati yapmak” bir yerlere gitmek, birileri tarafından mimlenmek için yeterli gerekçe oluyor. İşte Türkiye bu, biz Türkiye’nin özetini bu basın toplantılarında sunuyoruz.

Ahmet Dizlek Kocaeli Kandıra Cezaevi’nde 2 yıl mide kanseri teşhisi olmasına rağmen ameliyat edilemedi. Devreye girdik, tıp fakültesi, cezaevi defalarca telefon görüşmeleri sonunda bu insan, bu hastanın ameliyatını yaptırabildik. Bakın ben hekim olarak biliyorum, dosyaları inceledim. Skandal! Olacak iş değil! Saçınızı başınızı yolarsınız! 2 yıl boyunca teşhis olmasına rağmen ne cerrahi ne radyoterapi ne kemoterapi var. En sonunda ite kaka ameliyatını yaptırıyorsunuz mahpusun ve şimdi kemoterapisi gecikiyor şu anda! Nerenizden tutsak elimizde kalıyor! Biz yine Kandıra Cezaevi’ni arayıp, Ahmet Dizlek’in kemoterapi durumunu da soracağız, takip edeceğiz. Bunlar hasta mahpusların durumu, gerçekten çok vahim durumdadır değerli arkadaşlar.

Tekirdağ 2 No’lu F Tipi Cezaevi’nde; açlık grevi var, ağır baskılar, tecrit, dayak, ayakta sayım vb. Tufan ilbaş, Hüseyin Karadaş, Mehmet Süleyman Ucakan ve diğer ismini bilmediğimiz iki kişi açlık grevinde. Adalet Bakanlığı’na soruyoruz haberin var mı Sn. Abdulhamit Gül? Ölümlerini mi bekliyorsunuz? Ne yapıyorsunuz? Bir an evvel haklarının iade edilmesi ve açlık grevinin bitmesini bekliyoruz.  

Bu çok önemli konu ile ilgili biz birçok başvuru aldık, yayınlıyoruz, geçtiğimiz hafta da bununla ilgili Aydın ilimizden bir açıklama yapmıştık, Mehmet Akif Ersoy Ortaokulu’nda Diyarakır Bismil Şentepe Mahallesi’nde Kürtçe dersi seçmek için okula gitmiş aile. Seçmeli Kürtçe dersini seçseniz bile bir anlamı yok çünkü hoca yok! Kardeşim ben Kürtçe seçmeli dersi seçmek istiyorum “ Hayır hoca yok.” “Okulun kayıtsızlığı konusunda şikayetçiyiz. “Not alalım sonra bakarız.” Dediler. Hiçbir dönüş yapılmadı. Kürtçe seçmeli dersi seçen öğrencilerin kayıtlarının sisteme yapılıp yapılmadığı konusunda endişeliyiz!” Güya bir başvuru var ama o başvuru kayıtlara geçiyor mu vatandaş bundan emin değil! Türkiye’nin hali bu!

Soner Nayman Gebze Mitingi sonrası haksızca gözaltına alınıp, haksızca tutuklanan, haksızca, zalimce, vicdansızca darp edilen Soner Nayman tahliye edildi. “Pardon” denildi. Kardeşim niye tutukladın o zaman? Niye bir ton dayak atıp, yumruklayıp, 50-60 yumruk bir amir tarafından, bir başka polisler tarafından onlarca tekme tokat yumruk küfür, “Hayatını kanserden kaybetmiş anneme küfür etmeyin.” Diyen kişinin özellikle annesine sin kaflı küfürler. Burası devlet kurumu değil mi? Orası güvenlikle ilgili birim değil mi? Vatandaş orada kendisini güvende hissetmeyecekse nerede hissedecek! Savunmasız hiçbir şey yapmayan bir kişiye küfür, darp hakaret nerede var? Kocaeli Valisi niye açıklama yapmıyorsun? Kocaeli Emniyet Müdürü, Kocaeli TEM Şube Müdürü defalarca mı soracağız size! Kulağınızın üstüne yatıp duruyorsunuz! Bu ne rezalettir! Soru önergemizle de soruyoruz. Hiçbir kişinin hakkının ayaklar altına alınmasına razı değiliz. Soner Nayman’ın hakkını sonuna kadar sormaya devam edeceğim.

Gaziantep E Tipi Kapalı Cezaevi’nde yine dayak, işkence, darp infaz koruma memurları diyor ki mahpuslara: “Bize memur bey demeyeceksin dayı diyeceksiniz yoksa dayağı yersiniz.” Şuraya bakın! Cezaevleri derebeyliğe dönmüş. Sn. Amor uluslararası alandanda siz duyun, cezaevleri derebeyliğe dönmüş, infaz koruma memurları istediği kadar hakaret küfür kimse hesap sormuyor. Emniyete gitsen Soner Nayman’ın gözaltına alındığı gibi kimse hesap sormuyor vur Allah vur! Cezaevine gidiyorsun vur Allah vur! Küfür, hakaret, tekme, tokat nasıl olsa hesap soran yok! Savcılıklar takipsizlik veriyor Maşallah! Ama bir gün bunların hesabı sorulur! Hem ulusal hem uluslararası anlamda sorulur! Bakın Türkiye’ye Anayasa Mahkemesi %77 adil yargılanma hakkı ihlali var diyor bu ülkede! AİHM ifade özgürlüğü ihlalinde dünya şampiyonusunuz diyor daha diğer özgürlük ihlallerinde de ön sıralardayız. Ülkenin hali bu!

Yasin Kalyon bir mahpus, 3 yıldır Yargıtay’ı bekliyor, babası ile görüştüm, köylü bir amca diyor ki: “Bilseydik Ömer bey çocuğumu okutmazdım. Böyle uyduruk nedenlerle hapise attılar, köyde çiftçilik yapardı oğlum niye okuttum ki pişmanım.” Diyor babası. Şu hale bakar mısınız? Çocuğunu okuttuğu için pişman ana babalar ile dolu şu ülke! Memur olmuş birileri bundan rahatsız olmuş uyduruk gerekçelerle atmış içeri Yargıtay’da 3 yıldır bekliyor dosya! Adil yargılanma hakkı ihlali de Anayasa Mahkemesi %77 diyor! Şu ülkede adalet mi var?

Munip Elcilha Suriyeli bir genç. Bir video paylaşmış, “Sen teröristsin, suçlusun.” Diyerek Gaziantep Geri Gönderme Merkezi’ne götürülmüş. Geri Gönderme Merkezi’ni arıyoruz bilgi verin. “Bilgi veremeyiz.” Diyorlar, Genel Müdürlüğü arıyoruz telefonlara çıkmıyorlar! Hayati tehlikesi olan bir insanı Suriye’ye mi göndereceksiniz? Ölümünün yolunu mu hazırlıyorsunuz? Sn. Göç Müdürlüğü, Sn. Gaziantep Geri Gönderme Merkezi, Sn. İçişleri Bakanlığı? Gitsin Munip Elcilha gönderin Suriye’ye burada fakir zavallı ailesine bakan Munip Elcilha’yı gönderin buradaki ailesi perişan olsun ondan sonra da adamı orada öldürsünler, hem maddi hem manevi perişan bir aile ile karşı karşıya kalalım.

İsmail Çay Afyonkarahisar Cezaevi’nde denetimli serbestliği bitmiş yine bırakmıyorlar, bunu da buradan söylemiş olalım.

Biz biliyoruz ki buradan söylediğimiz en ufak hak ihlalinin bile cezaevlerinde çok büyük karşılığı var bu yüzden bıkmadan usanmadan bu ihlalleri söylemek zorundayız.

Tekirdağ 2 No’lu F Tipi Cezaevi’nde Mesut Eren yine bir sürü hakarete maruz kalmış, çıplak aramaya uğramış, darp edilmiş ve bu zulümler devam ediyor.  

Faysal Çukurova Bandırma Açık Cezaevi’nden tahliye edilmiş açık izninde. “Git açık iznin bitince Denizli Saray Açık Cezaevi’ne.” “Ben oraya gidersem perişan olurum. Niye beni oraya gönderiyorlar? Bir ceza daha mı vermek istiyorlar? Ailemin geçimini sağlamaya çalışıyorum. Ailem gidip gelecek bir sürü sıkıntı yaşayacağım. Ailemi zar zor geçindiriyorum, Allah korusun geri çağırsalar gücüm yetmiyor gitmeye. 2 öğrenci okutuyorum.” Diyor Faysal Çukurova. Onun da bu isteğini gündem etmiş olalım.

Amasya E Tipi Kapalı Cezaevi’nde çok önemli bu başvuru. Bir kadın ve kızı mahpusu ziyarete gidiyor. Kadın eşini, kız çocuğu babasını. Cezaevine zaten bin bir zorlukla gidiyor, cezaevine girişte mahrem ve çıplak arama yapılıyor. “Pediniz var mı? Çıkarın!” deniliyor. “Yok dememize rağmen cinsel organımıza çirkin bir şekilde temasta bulunarak eliyle arama yaptı ve çocuklarımın ve benim göğüslerimize hem bakma hem de dokunma şeklinde taciz eder gibi muamele etti ve ben orada uyarmama rağmen çocuklara yapmamasını söylememe rağmen devam etti.” “Bize söylenen bu şekilde yapmam gerekiyor.” Dedi. “Benim çocuğumun bu nedenden dolayı psikolojisi bozuldu ve şu anda onu bir psikoloğa götürmek durumundayım. Psikolojik olarak 2 gündür bende kendime gelemiyorum, gardiyanın ismi Eda soy ismini bilmiyorum. Gereğinin yapılmasını istiyorum.” Diyor, ben de buradan kamuoyuna duyuruyorum. Bu ne rezalettir? Cezaevi girişleri kadınları, insanları taciz etme yerleri mi? Defalarca söyledik, çıplak arama rezaletini kaç bin defa söyledim, kaç bin defa inkar ettiler! Yalan attılar, işte yaşananlar bu! Biz bu gerçeği apaçık ortaya çıkardığımız için cezalandırıldık, cezaevine atıldık vb. her şey yapıldı ama bu rezalet devam ediyor! Biz boyun eğmedik. Çıktık yine bu rezaletleri anlatmaya devam ettik ama onlar bu rezillikleri yapmaktan bıkıp usanmıyorlar! El insaf! Şu hal nedir? Küçücük kız çocuğunu şu utanç içinde, şu psikolojik bozukluk içinde tutuyorsunuz. Binlerce kişiye bunu yaptınız, en sonunda Anayasa Mahkemesi ihlal kararları verdi defalarca, yine de umurunuzda değil devam ediyorsunuz! Kaç defa sizi eleştireceğiz anlamak mümkün değil bunları okudukça insan öfkeleniyor!

Sağlık hakkı başvurusu. 35 yaş üstü anne adayı, hamile bir kadın. Vatandaş hastaneye gidip geliyor habire hastaneden “Özele git, şu pahalı tetkiki yap.” Vatandaş diyor ki: “Sürekli yüklü ücret ödemek durumunda bırakılmaktan canım çıktı. Yaş ile ilintili riskli gebelik söz konusu denilerek habire kan testleri, devlet ücreti karşılamıyor, özel hastanelere git, detaylı ultrason istiyorlar bu da ücrete tabi, bu çarpıklığın nedeni nedir?” diyor. Sağlık Bakanlığı’nı buradan tekrar uyarıyoruz, özel hastanelere rant elde etme yeri midir Sağlık Bakanlığı hastaneleri? Sağlık Bakanı’nın da özel hastaneleri var hesap versin bakalım ne dolaplar dönüyor? Vatandaşın dediği apaçık ortada, ben milletvekiliyim milletin sesi olmaya çalışıyorum.

Şener Ok Gebze İlçe Tarım Orman Müdürlüğü’nde 6 yıl mobbing yapılmış, daha sonra kendisi de bütün soruşturmalardan aklanmış ve müfettişler incelemiş, suç duyurusu yapmış Şener Ok amirlerinin görevi, nüfusu kötüye kullanmak suretiyle kişiyi hürriyetinden yoksun bırakmak, özel hayatın gizliliğini ihlal suçunu işlediğini söylemiş.

Cezaevlerinden çok yoğun ve vahim başvurular alıyoruz. Gökhan Yıldırım az evvel bahsetmiştik, Tekirdağ F Tipi Cezaevi’nden bize başvurmuş ne diyor? “Açlık grevindeyim, ölüm orucuna çevirebilirim, iftiracılar ile verilen cezalar iptal edilsin hasta tutsaklar ve Ali Osman Köse tahliye edilsin. Yozlaşmaya karşı mücadele cezalandırılmasın, ağırlaştırılmış infaz yasası tutuklular lehine değişsin.”

Afyon Cezaevi’nden Şeyh Davut Başkan daha öncesinde de ona yapılan ihlalleri gündem etmiştik. Kayseri Cezaevi’ndeydi, ağır ihlallere uğramıştı, Afyon Cezaevi’ne nakledilmiş orada da ağır ihlallere uğruyor, bir insanın hayatı böyle geçiyor! “Aileme yakın yere nakledin derken Kayseri’den Afyon’a sevk ettiler.” Düşünün Diyarbakır’a sevk edeceklerine sevk istiyor, nakil istiyor “Sen mi nakil istiyorsun? Tamam daha da uzak yere nakledelim.” Şu muameleye bakın! “Ayakta sayım dayatıyorlar, ölüm orucunda onurumla ölürüm daha iyi.” Ölüm orucuna girmiş. “Hayattayken sesimi duyun.” Diyor. Bir mahpus o cezaevinin koğuşlarından haykırıyor! “Hayattayken sesimi duyun, can onurdan kıymetli değildir.” diyor. “Bakanlık öldükten sonra sesimi duyacak herhalde.” Diyor, Adalet Bakanı Sn. Abdulhamit Gül duy lütfen şu sesleri!

Hasta mahpus Aysel Tuğluk hala hapiste. O kadar kamuoyu feryat ediyor hala hapiste, son derece zor durumda ve halen onun için bir şey yapılmıyor.

Şu anda zulmen zindanda tutulan Selçuk Kozağaçlı Covid müspet çıkmış! Allah korusun hayati tehlike yaşayabilir! Zulmen tutuluyor, boş yere tutuluyor cezaevinde, çok değerli bir hukukçu, bir de üstüne Covid olmuş başka hastalıkları da var, öldürecek misiniz Allah aşkına ne yapacaksınız? Bir şeyler söyleyin!

Çok ciddi üzücü bir başvuru. Bana mektubu geldi. Gürbüz Dönmez mektubu burada. 80 yaşında bir mahpus. 80! Artık hayati fonksiyonları yürütemez 80 yaşındaki insanlar. Ne diyor? “ 80 yaşındayım, 60 yıldır KOAH hastasıyım, kalabalık koğuş çok sağlıksız, üst kata yardımsız çıkamıyorum, prostat kanseriyim, Covid riskinden ameliyat olamadım, hayatım yatak ve WC arasında geçiyor, ömrümün son demi bir hapishane köşesinde geçmekte.” Şakran Cezaevi’nden Gürbüz Dönmez bunu söylüyor. Mektubu bu. Şahıs bu. Ağır hastalıkları var ve bu şahsın öncesinde de bir cezaevi görüşünden fotoğrafı. Bu şahsın öncesinde de bir başka hikayesini takip etmiştik. Evini bir derneğe vakfetmiş, “Ben öldükten sonra evim derneğin olsun.” Demiş ama o dernek KHK ile kapatılınca evini elinden almışlar! 76 yaşındaki eşi şu anda 50-60 yıllık evlerinde kiracı olarak oturuyor. Şu hali görüyor musunuz arkadaşlar! Hal bu ve bu insanı 80 yaşında içeri atmışsın, prostat kanseri, perişan bir durumda, çile çektiriyorsun insanlara!

Ahmet Ziya Kireç Bünyan Cezaevi’nden yazmış. "Kronik böbrek hastası uygun diyet verilmedi, sağlıksız koğuşta yıllarca kaldım ve diyalizlik oldum. Diyalize gidip gelmem bir çile, Menemen R' ye sevk isteğimi de kabul etmediler. Çok kötüyüm ama Adli Tıp Kurumu infaz erteleme vermedi. Ölüme terk edildim burada.” Diyor. Bakın bundan haberiniz var mı? Binlerce böyle insan var, ölüme terk edildiğini düşünüyor çünkü hakikaten ağır hasta, kronik böbrek hastası bakımı olmadığı için böbrek hastalığı ilerlemiş ve diyalizlik olmuş, iyice kötü ölmek üzere hakikaten hekim olarak anlıyorum oldukça kötüye gitmiş infaz erteleme de verilmiyor. “Ölüme terk edildim.” Diyor.

Şu anda Katip Çelebi Üniversitesi Yeşilyurt Devlet Hastanesi’nin yoğun bakımında entübe bir şekilde yatıyor bu kişi. 23 gün olmuş. Peki tahliye edildi mi diye soruyorsunuz? Edilmedi! Şunu bilmiyoruz; Allah bilir yoğun bakımda yatağa kelepçelidir kaçmasın diye! Yoğun bakımda, entübe, uyuyor! Bu insanın bir an evvel infaz erteleme alıp hapisten çıkması lazım! Başında jandarmalar bekliyor yakınları göremiyor jandarmalardan dolayı bu halde halen mahpus tutuyorlar! Yoğun bakımda yatsa da mahpus! İnfaz erteleme verin bu insana daha nesini bekliyorsunuz? Ölmesini mi bekliyorsunuz? Ölüm döşeğinde infaz erteleme veriyorlardı şimdi ölüm döşeğinde de vermiyorlar! Yusuf Bekmezci’nin durumu ortada. Dosyası ile ilgili bir durum mu var? Neden? El insaf! Zaten 82 yaşında bir insan bu da. Az evvel 80 yaşında Gürbüz Dönmez’den bahsettik, 80 yaşındaki insanları cezaevinde tutarsan olacağı budur! Ağır bir sürü hastalığı var dedik aylarca, bu kişi burada duramaz, infaz erteleme alması gerekir dedik, siyasi nedenlerle vermediler, ardından adam yoğun bakımlık oldu. Şimdi de infaz ertelemeyi vermiyor! Gerçekten bu nasıl bir zalimliktir anlamak mümkün değil!

Tarsus da 20 dakika olan telefon görüşmesi 10 dakikaya inniş. “Görüntülü görüşme size yok.” denilmiş. Hem 20 dakikayı 10 dakikaya indir hem görüntülü görüşme verme. Niye? Siyasi mahpus!

Aksaray T Tipi Kapalı CİK’te koğuşlar çok kalabalık 23 kadın kalıyor. Koğuşlar çok soğuk, kaloriferler ısıtmıyor. Yaklaşık 1, 1,5 aydır sıcak su sorunu devam ediyor çözülmedi. Telefon görüş süresi 20 dakikadan 10 dakikaya düşürülmüş. Kantin de yetersizmiş.

Afyon Cezaevi’nden çok üzücü bir başvuru aldık. Maalesef birçok cezaevi de aynı. Diyorlar ki Afyon’un soğuğunu bilirsiniz, ağır, keskin, kuru bir soğuğu vardır. “Kaloriferler birkaç haftadır yanmıyor.” Diyor mahpuslar. Mahkumlar yetersiz battaniyelere sarılmışlar ısınmaya çalışıyorlar.” Afyon Cezaevi’nin durumu da bu.

Peki Bolvadin Cezaevi? Diyor ki Selim Güzeller: “2016'da tutuklandım, tutuklanmasam düğünüm olacaktı, nişanlım ayrılmadı ama nişanlımla bile görüşmem engelleniyor, önceden görüşüyordum, yeni uygulamaymış!" diyor. Nişanlısı arkadaş kontenjanından görüşüyormuş. “Yok efendim onun da bir dosyası varmış görüştürmeyiz.” Kesinleşmiş bir şey var mı? Yok! “Hakkında soruşturma varmış, görüştürmeyiz.” İşte OHAL. OHAL böyle bir şey! Anayasa yok ortada. “Kafama esti. İrtibatın var, iltisakın var, attım seni, ezdim seni.” OHAL budur arkadaşlar! Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın demeyin, size de dokunur! Bakın yüzbinlerce kişiye dokundu, size de dokunur. Hiç kimse bana dokunmaz demesin. Hukukun olmadığı bir yerde hiç kimse güven altında değildir!

Murat Canım Silivri Cezaevi’nden bize göndermiş. Diyor ki: “Vicdanını haraç, mezat satanların bedelini sadece ben değil, Anadolu halklarının tamamı ödüyor. Bugün hukuk cinayetlerinin tamamı yalancı tanık beyanlarıyla işleniyor, engizisyon gibi, Çamuru atıp, " sen temizle" diyorlar."

Haşim Gezer’den çok önemli bir mektup aldım. Kandıra Cezaevi’nde büyük ihlaller sonucu intihar eden Garibe Gezer’in abisi Haşim Gezer Elazığ Cezaevi’nden bana mektup yazdı. Bana teşekkür etmiş duyarlılığımızdan dolayı. Diyor ki: “Garibe Gezer'in abisiyim. Bana tel de erkek gardiyanlar tarafından tacize uğradığını, teklide kaldığını, yarı çıplak sürüklendiğini söyledi, tel kayıtlarında vardır. Baksınlar.” Telefon kaydı tutulur, kayıtlarda, arşivde. “Dilerim ülkeye hak, hukuk, adalet gelir, başka Garibe’ler ölmesin.” Diyor Garibe Gezer’in kardeşi Haşim Gezer.

Ramazan Turan Hilvan Cezaevi’nden diyor ki: “ Müdür, Savcı kendilerini karargahta general zannediyor, bizleri de askeri görmektedir, diş doktoru aylar sonra geldi, aylardır yok. O da dolguyla giderilecek ağrılar için hep çekim öneriyor.” “Ne uğraşacaksın mahpustur çek gitsin.” Sen Hipokrat yemini etmedin mi? Ayıptır hekim bey! Hilvan Cezaevi’ne gelen diş hekimi arkadaşı uyarıyorum ayıptır Hipokrat yemini etmediniz mi? Kurtarılabilecek bir diş “Mahpus hastadır.” Diye çekilir mi? Bir açıklama yapın Hilvan Cezaevi diş hekimi! “ "Mekap" marka ayakkabı yasak, bu trajikomik, gözlem kurulu keyfi kararlar alıyor." Diyor.

Sincan 1 No’lu F’de Erhan Metin diyor ki: “14 kişi standartlardaki koğuş ranzalarla 28’e çıkarılmış. 28’e çıkarılmış, yetmemiş orada 36 kişi kalıyoruz. 8 kişi de bu soğuk havalarda yerde betonda yatıyor. Hijyen yok, temiz hava yok, yasal ve insani şartlar yok bu kalabalık koğuşta.”

Hilvan 1 Cezaevi’nden Lokman Ayabe ne diyor? “Ülkede kriz var denilerek günlük 2 ekmek 1'e düşürüldü, koşullu salıverilme uyduruk gerekçeyle verilmiyor, kargomuz verilmeyince kantine zorlanıyoruz, mektuplarımız engelleniyor, koğuş soğuk, revire çıkmamız sıkıntılı, diş Doktoru yok." Diyor.

Hilvan Cezaevi’nden "Diş sevkimiz yapılmıyor, dilekçelerimiz hasıraltı, mektuplarımız geciktiriliyor, infazlar yakılıyor, 1.5 saatlik kapalı görüş 55 dakikaya düşürülmüş durumda, yemek kalitesiz ve az, spor, sohbet, kurs, atölye etkinlikleri yok, kantin fahiş fiyat." Diyor.

Alp Altınörs Sincan 2 No’lu F Tipi Cezaevi’nde benim de yan koğuş arkadaşımdı. Hiç olmayan uygulamaları yapmaya devam ediyoruz biz de bunları kabul etmemeye devam ediyoruz. Alp Altınörs cezaevi arkadaşım bana demiş ki mektubunda: “Gece koğuş aramaları yapılıyor.” Gündüzler çuvala mı girdi? Sincan 2 No’lu F Tipi Cezaevi el insaf! Arama yapacaksın gece saat 23.00’da insanlar uyumaya hazırlanırken kalkıp patır kütür içeri giriyorsun, “Arama var.” Ne iştir? Zulmetmek için mi varsın? “Biz onlara eşya değil insan olduğumuzu hissettirmeye çalışıyoruz! Hiçbir suç unsuru taşımadığı AİHM kararıyla açık olan 3 tweet için 1 yıl 3 aydır hapisteyiz. Devlet Bahçeli’nin talimatıyla gün yüzü göstermek istemiyorlar bize." Cezaevinde hem zulmen 1 yıl 3 aydır içeride tut bir de gecenin yarısında yok “Arama yapıyoruz.” Ha bire sayım!

Elazığ 1 No’lu F Tipi Cezaevi’nden Taner Özsoy: "4 cm önünde duran ve ne söylediğini anlayabilen birine avazı çıktığı kadar çığlık atıyor infaz koruma memurları, karşılığa kışkırtmaya çalışıyorlar.” diyor. Şu hali bir tasavvur edin zihninizde gözünüzde!  “Ne yapsalar şikayet edecek yerimiz yok. "Buranın Allah'ı benim" dercesine nefret dolular. Çıldırmak üzereyim." diyor Taner Özsoy, Elazığ 1 No’lu F Tipi Cezaevi’nden. Şu hale bakın! Cezaevi değil zindan yani! Ortaçağ zindanı! Ellerinde Allah bilir insanları kamçılayan Ortaçağ zindanlarının görüntülerini hissediyorum ben bu tablolarda. Bir değil binlercesi aynı şeyi söylüyor bize.

Didem Baydar Ünsal Şakran Cezaevi’nden diyor ki. “Usulsüzce tekli hücrede ağır tecritteyim, eşim Aytaç Ünsal'ın gönderdiği karikatürler bile "sakıncalı" diye verilmiyor, kitap, dergi kısıtı had safhada, sorunlarımız için müdürle görüşmemiz engelleniyor."

Hasta mahpuslar hayatını kaybeden mahpuslar için yüzlerce gündür verdiğimiz soru önergelerine cevap verilmiyor ve bunları fikri takiple takip ediyorum. Garibe Gezer, Mustafa Kabakçıoğlu, Nesrin Gençosman takip ettiklerimiz arasında Adalet Bakanı’na tekrar sesleniyorum soru önergelerimize cevap ver, sessizlikle geçiştirme biz bu işin peşindeyiz, bırakmıyoruz peşinizi sizi kovalıyoruz, kaçamazsınız diyoruz.

Garibe Gezer belli ki psikolojik sorunlardan dolayı intihar ederek hayatını kaybetti.

Mustafa Kabakçıoğlu tek kişilik bir hücrede beyaz plastik bir sandalyede böyle hayatını kaybetti ve bunun açıklaması yapılamıyor!

Nesrin Gençosman bir zatürre hastasıydı, genç hastaneye götürüldü, ilaçlarını alamadı, gencecik 30 yaşında bir Kur an kursu öğretmeniydi ve yoğun bakımda hayatını kaybetti. Adalet Bakanlığı bunların hiçbirine cevap vermiyor.

Dün gelen bir vaka çok üzücü. Elif Çelik Demir anasınıfı öğretmeni, 42 yaşında 3 çocuk annesi, 672 KHK ile ihraç.  6 yıl 3 ay hapis cezası almış Yargıtay onadı, dün cezaevine girdi! “Karadeniz, Ereğli’de üç gündür süren uzun yıllardır görülmemiş bir kar yağışı varken gecenin bir vaktinde evinden alınıp geceyi emniyette geçirdi!” bu fotoğraftaki tüm gülen anne ve çocukların gülüşleri soldu arkadaşlar!

Kürtçe dersler ile ilgili, Kürtçe’nin seçmeli ders olması için gerek Kürtler, gerekse Türkler kampanyalar yapıyor, biz de buna destek veriyoruz. Kürtçe seçmeli ders konusunda Kürt halkına da çağrı yapıyoruz. Hepimiz duyarlı olalım bu konuya diyoruz.

Önemli bir yasa teklifi verdik. Doğu Türkistan’da 5 Temmuz 2019’da bir katliam ile hayatını kaybedenler için her 5 Temmuz’un Türkiye’de Ulusal Anma ve Yas Günü Soykırımı tellin günü olması için Meclis’e yasa teklifi verdik ve bununla ilgili Meclis’te de bir konuşma yapacağım eğer kabul edilmezse. Cumhur İttifakı’nı bu konuda duyarlılığa çağırıyorum tüm Uygur Türkleri’ne hassasız diyenleri bu konuda duyarlılığa çağırıyorum. Yasa teklifimiz açık, Uygur Türkleri ile aynı hissiyatta olduğumuzu göstermek için 5 Temmuz’u Ulsal Anma ve Yas Günü ilan edelim diyoruz değerli arkadaşlar.

Burada basın toplantımızı bitiriyoruz hepinizi saygı ile selamlıyorum.

Kaynak : wwww.istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları