loading
close
SON DAKİKALAR

'İngilizce'yi kebapçıda öğrendim'

'İngilizce'yi kebapçıda öğrendim'
Tarih: 11.02.2012 - 21:48
Kategori: Magazin

Yusuf’un tipinin, şarkılarının, sesinin genç kızları mest ettiğini de biliyorsunuz.

Yusuf’un tipinin, şarkılarının, sesinin genç kızları mest ettiğini de biliyorsunuz. Ama bu aykırı delikanlının geçmişi hakkında fazla bilginiz olmadığına bahse gireriz. Biz onun geçmişini deştik, kimselerin bilmediği şeyleri öğrendik: İngiltere’de nasıl yalnızlık çektiğini, yabancı bir ülkede Türk olma halini, kebapçılık sayesinde İngilizce öğrendiğini, vinç operatörlüğünden kamyon şoförlüğüne kadar ilginç işlerde çalıştığını, İtalyan yemeklerini sevdiği için bir restorana girip bulaşıkçılığa başladığını ama bu arada pizza yapmayı da öğrendiğini... Detaylar Yusuf Güney’den...

Geçmişini anlatır mısın bize?

Annem Gümüşhaneli bir ev kadını, babam Trabzon doğumlu pideci ustası. Üç kardeşiz. Trabzon doğumluyum. 14 yaşıma kadar orada kaldım. Babam iş için Hollanda’daydı o zamanlar. Sonra İngiltere’ye gidince bizi de aldırttı, Londra’ya yerleştik.

  Alışabildin mi oralara? 

Hayır. İngiltere’de ilk bir yıl boşlukta kaldım. Yol yordam öğrenmek için çevremi tanımaya çalışıyordum. Otobüse biner, en son durakta iner, oralarda gezinip aynı otobüsle eve gelirdim. Hiç de kaybolmadım. İlk bir yılım Londra’yı tanımakla, keşfetmekle geçti. 

“Burada ne işim var” dedin mi bazen? 

Evet ama mecburduk. İngilizcem olmadığı için okula gidemiyor, derdimi kimseye anlatamıyor, ne yapacağımı şaşırmış halde dolaşıyordum. Oradaki akrabalarımızın ve devletin desteğiyle yaşamaya çalışıyorduk. Şöyle anlatayım: Maddi yönden iyiydik, manevi yönden yoksulduk.

‘Sıkıntılar bende hırs yaptı’

  Okul sorunu nasıl halloldu?

Bir koleje yazıldım ama lisan büyük sorundu. Zamanla okul arkadaşlarımla diyaloğu ilerlettim, İngilizceyi konuşmaya başladım. Sabırlı değildim, bazı şeyler hemen olsun istiyordum. Okulda elde edemeyince çalışarak elde etmeyi düşündüm. 

Ama mezun oldun, değil mi?

15 yaşımda okulu bitirdim. Başımı iki elimin arasına alarak bir muhasebe yaptım. Hiç kimsenin desteğini almadan ne yapacağıma karar vermek zorundaydım. Babamdan harçlık almak, akrabalarımızın yardım etmesi, dışarıdaki insanların bize bakışı, aile içindeki sıkıntılar müthiş hırs yaptı bende. Bir de küçük bir arabanın hayalini kuruyordum. Aklıma kebapçılık yapan amcam geldi. Onun yanına gidip mesleği öğrenebilirdim. İngilizce’yi en iyi şekilde öğrenmenin yolu, kebapçı dükkanından geçer. Çünkü insanlarla hep diyalog halindesiniz. Nitekim İngilizce’yi kebapçıda öğrendim. ‘Kebapçı İngilizcesi’ diye bir şey vardır orada

Vinç kullandım 

Kebapçılığı sevdin mi? 

Önceleri evet. Kendim pişirip yiyor, para biriktiriyor, her gün çalıştığım halde kafamı dinliyordum, hayatla alakamı kesmiş gibiydim. Sonra düşündüm. Kendime “Yusuf, yapmak istediğin iş bu mu? Hayata bu işle mi devam etmek istiyorsun?” diye sordum. Çünkü bir yandan “Hayatım bundan ibaret olmamalı” diyordum. Bir şirkette vinç operatörlüğü yapan John ile tanıştım. Ona sordum, cesaret verdi. Kursa yazıldım, bir hafta sonra ehliyeti aldım, 17 yaşımda vinç operatörü oldum. 

Niye böyle bir işe girdin?.. 

Parası güzel, yorucu değil: Haftanın iki günü tatil. Daha ne olsun! Hayalini kurduğum küçük arabamı aldım, kendime ait evim var, para biriktiriyorum, hatta aileme destek veriyorum, hayatım birden düzene girdi... Kendime güvenim artmıştı. Ama iş yerinde kazandığım başarı yüzünden insanlar beni çekememeye başladı. 2 yıl sonra ailemin yanına döndüm. 21 yaşımdayken kamyon ehliyeti alarak bir şirkette şoförlüğe başladım.

‘Bulaşıkçı diye girdim pizza yapmayı öğrendim’ 

Bu kez kamyonlara mı merak sardın?

Aynen öyle oldu. Emir almayı sevmediğim için tam benlik işti. Haftanın beş günü yollardayım, 5 bin kilometre yaparak mal dağıtıyorum, otellerde yatıp kalkıyorum, İngilizcem gayet güzel... Performansım iyi olunca patron bir gün bana “Bırakıyorsun kamyonu, giyiyorsun takım elbiseyi, al bu da arabanın anahtarı, bugünden itibaren iş bağlantılarına gidiyorsun” dedi. Altıma son model araba verdiler. Hayatımdan çok memnundum. Haftanın dört günü çalışıyordum. Boş zamanım çok olunca İtalyan yemeklerini öğrenmek istedim. Bir restorana bulaşıkçı olarak girdim. Aşçılığı ve pizzacılığı öğrenmeye başladım. Maksadım para kazanmak değil, meslek öğrenmekti.

‘Bende meslek öğrenme hastalığı var’

 Öğrenmeyi kafana koyduğun başka meslek kaldı mı?

Bende meslek öğrenme hastalığı oluştu. Dayım baklava ustasıydı mesela, sanatını öğrenmeyi kafama koydum. Bayramlarda ve bazı gecelerde ona yardıma giderek baklavacılığı da öğrendim. Şimdi “Kaç tane mesleğin var senin?” diye soranlara “10-15 mesleğim var” cevabını veriyorum, kimse inanmıyor

‘Şarkı söylerken utanırdım’

 Şarkı söylemeyi düşünmüş müydün o zamanlar?

Kendimce beste yapıyordum ama şarkı söylemeyi hiç düşünmemiştim. Utanırdım çünkü. Taa ki Rafet El Roman ile tanışana kadar. 

Rafet El Roman’ın sana desteği nasıl?

Şöyle söyleyeyim: Yüzde 80 manevi, yüzde 20 maddi destek. 

Rafet El Roman’la beraberliğin nereye kadar gidecek?

Gittiği yere kadar. Bu yılın sonunda resmi anlaşmamız bitecek. Ondan sonra oturup konuşacağız. Ya Rafet’le ya da kendim devam ederim. Araya kimseyi sokmam. Aramızda ticaretten öte, manevi, yıkılmaz bir bağ var. 

Tutumlu musun? 

Yerine göre tutumluyum, yerine göre harcarım. Allah herkesin gönlüne göre versin.

  Yatırım yapıyorsundur inşallah. 

Şu an bir evim var. Aileme bir ev, babama da bir dükkan almak istiyorum. İlerde de kendime bir restoran açarım belki.

  Sevgilin var mı? 

Yok. Keşke olsa! Keşke aşık olsam! Belki bir gün olur. Ama aşık olmak için de birini aramıyorum. Çıkarsız olan ilişkiye her zaman varım. 

Şöhret seni değiştirdi mi? 

Kesinlikle hayır. Şurada 3 yıl öncesine kadar beni hiç kimse tanımıyordu, şimdi tanıyor. Alışveriş yapmak için pazara da gidiyorum, metroya, otobüse de biniyorum.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları