İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu: Bu oyunda biz yokuz!

İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin TBMM grup toplantısında konuştu: Bu süreci siz planladınız. Beştepe, Balgat, İmralı, Kandil, DEM, Hüda-Par kendi kendinize çalıp oynayın. Bu oyunda biz yokuz" ifadelerini kullandı.
İYİ Parti Genel Başkanı Dervişoğlu, terör örgütü elebaşı Öcalan'ın, TBMM'de kurulması planlanan komisyonla görüşme talebine tepki göstererek, "Şuna bak şuna! Sanki İmralı adasına tatile gitmiş namussuz. Bir komisyon kuruldu da bizim mi haberimiz yok? Minareyi çalıp, kılıfını meclise mi hazırlatacaksınız? O katili meclise getiremediniz, meclisi onun ayağına mı götüreceksiniz?" diye sordu. "Türk milletinin iradesini, Öcalan canisine ve onun örgütü ile uzantılarına ipotek ettirmeyiz" diyen Dervişoğlu, "İhanet projelerinizi yaşama geçirmek için kurmayı planladığınız komisyon üzerinden evet-hayır oylarını dayanak gösterip ihanetinizi meşrulaştırmanıza yol ve izin vermeyiz! Bu süreci siz planladınız. Beştepe, Balgat, İmralı, Kandil, DEM, Hüda-Par kendi kendinize çalıp oynayın. Bu oyunda biz yokuz" ifadelerini kullandı. Dervişoğlu, asgari ücretin ve en düşük emekli maaşının 29 bin 850 TL olması gerektiğini ekledi.
İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu, partisinin TBMM grup toplantısında konuştu.
Silivri cezaevinden tahliye olan Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ’a geçmiş olsun dileklerini ileten Dervişoğlu, “Biz, hukuka uygun olmayan bir tutuklamanın aylarca süren hak mahrumiyetinin tahliye ile neticelenmesine değil, Ümit Özdağ’ın Silivri’den kurtulmasına seviniyoruz. Tekrar aramıza hoş geldin diyoruz. Siyasi tarih, bu tutuklamayı birçok yönüyle ele alıp sorgulayacaktır. Ne için yapıldığını, neye hizmet ettiğini, kendi içinde hangi stratejileri barındırdığını hiç şüphesiz değerlendirecektir. Gözaltına alındığı gün mahkemeye çıkmadan önce Çağlayan Adliyesi’nin önünde söylediklerimi tekrarlıyorum. Ne planlanıyor olursa olsun, milliyetçilerin ayrışmasına ve birbiriyle yarışmasına değil, milliyetçilerin birleşip Türk milletini birleştirmesine vesile olacaktır. Hürriyet lütuf değildir. Hürriyet, keyfe keder bir iş değildir. Hürriyet piyango hiç değildir! İşte tam da bu yüzden, bu devran son bulmalıdır. Onu da hep birlikte yapacağız. Kurulan tuzakları bozacak, zalim devlet zihniyetinden arınıp, adil devletin temellerini atacağız” dedi.
“23 yıllık iktidarın en büyük yıkımı milli eğitim”
2024-2025 eğitim öğretim yılının bu hafta sona ereceğini hatırlatan Dervişoğlu, “23 yıllık iktidarın yarattığı en büyük üç yıkım alanı nedir derseniz, şüphesiz en başa milli eğitimi koyarım. Bu eğitim dönemine nasıl başladığımızı hatırlayalım. Atanamayan yüzbinlerce öğretmenle başladık. Sebebini kimsenin bilmediği ama arkasındaki gerekçeleri herkesin tahmin ettiği şekilde, daha dönem bitmeden tayin edilen, hatta sürgüne yollanan öğretmenlerle başladık. Bu ortamda, atanacak kadar şanslı olanların ise bu maaşlarla öğrencilere nasıl faydalı olacakları sorusuyla başladık. Okullara sabun, temizlik malzemesi ve temizlik görevlisi koyamadan eğitim dönemine başlayan bir bakanlıkla karşı karşıya kaldık. Oturduğu bölgede çocuğunu göndereceği nitelikli okul bulamadığı için boğazından kesip, varını yoğunu çocuklarının okul masrafına harcayan velilerle başladık” ifadesini kullandı.
“Hayır! İşte orada duracaksınız!”
İktidarın eğitime dair anayasal görevlerini yerine getirmediğini savunan Dervişoğlu, “Önce her bir maddeyi, her bir fıkrayı ihlal ediyorlar. Sistematik ihlallerle, Anayasa’yı uygulanamaz hale getiriyorlar. Anayasamızı ve anayasal haklarımızı, vazgeçilmez, devredilemez haklarımızı bize unutturuyorlar. Devletin bireyle, toplumla yaptığı sözleşmeyi ortadan kaldırıyorlar. Ahdi ve akdi çiğniyorlar. Sonra da yeni anayasa istiyorlar. Hayır! İşte orada duracaksınız! Biz nefes aldıkça bu ahdi de akdi de çiğnetmeyeceğiz. Bunu çiğnetmeyecek neferler vardır. Onlar da işte buradadır.” şeklinde konuştu.
İktidarın, “Türkçe’den başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez” şeklindeki Anayasa maddesine de gözünü diktiğini dile getiren Dervişoğlu, “Ana dilde eğitim safsatası ile Türkçe’nin eğitim dili olmasının önüne geçmek isteyenlere izin vermeyeceğimiz dost – düşman tarafından bilinmelidir” diye ekledi.
“Asgari ücret hem çalışanı hem de işvereni zorluyor”
Asgari ücretin yeniden güncellenmesi gerektiğini altını çizen Dervişoğlu, “Bu güncelleme ihtiyacını İYİ Parti olarak ilk defa biz ifade ettik. 2025 yılı için bizim asgari ücret talebimiz 28 bin TL idi. Yüzde 21’lik enflasyon hedefinde bir sapma olursa, bu rakam Temmuz ayında güncellenmeli demiştik. Bugün enflasyon hedefi, önce yüzde 24’e, sonra da yüzde 29’a çıkmıştır. Arada neredeyse yarı yarıya bir sapma mevcuttur. Asgari ücret hem çalışanı hem de işvereni zorlamaktadır. Bu ekonominin hiç kimse için refah üretememesinden kaynaklanmaktadır. Konuşulacak her rakam çalışan için yetersiz, işveren için ise fazla gelmektedir. O halde yapılması gereken şey bellidir. Devlet vatandaşını bir bütün olarak düşünmelidir. Ücretliye en az insanlık sınırında bir hayat fırsatı vermelidir. Üreticinin, sanayicinin, esnafın da bu yükle zaten zor bela çevirdiği çarkların durmasına da müsaade etmemelidir. Bu lütuf değil haktır. Bu asıl toplumsal bekamızdır. Devlet, bu ücret artışını acilen ve behemahal gerçekleştirmeli, işverene de bu konuda somut destek vermelidir” dedi.
“Kazanın doğurduğuna inanıyorsun da öldüğüne neden inanmıyorsun?”
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'e yüklenen Dervişoğlu, “Arttırılan vergilerle, adeta tuzak kurar gibi kesilen cezalarla sarayın ve iktidarın Hazine’de açtığı deliği yamamaya çalışan Tahsildar Mehmet Efendi! Kazanın doğurduğuna inanıyorsun da öldüğüne neden inanmıyorsun? Asgari ücret enflasyon yaratır bahanesini sen milletin külahına anlat!
2015-2016; 2018-2019 yıllarında asgari ücret artmış ama enflasyon düşmüştür. Yani iddianızın tam tersi olmuştur. Milletinden refahı esirgeyen bir ekonominin ise hiç şahlandığı, büyüdüğü görülmemiştir” değerlendirmesini yaptı.
“Asgari ücret ve en düşük emekli maaşı 29 bin 850 TL olmalıdır”
Asgari ücretin yasal bir zorunluluk olarak yılda iki defa güncellenmesini isteyen Dervişoğlu,
“İkincisi ise, bu rakam belirlenirken hem işçi hem işverenin hali birlikte düşünülmelidir. İşverenin üzerindeki yük, devlet tarafından omuzlanmalıdır. Vergi muafiyeti mi, doğrudan destek mi? Hepsini yapmaya, imkanlar ve yasalarımız müsaittir. Bizim hesabımız ve önerimize göre de asgari ücret bugün en az 29.850 TL olmalıdır. Önerimiz budur. Ayrıca bu rakam en düşük emekli maaşı da olmalıdır” açıklamasını yaptı.
“Orta oyununu görüyor musunuz?”
İsrail ve İran arasındaki gerilime değinen Dervişoğlu, “Bizim iktidar İsrail’e ve operasyonlarına karşı olduğunu söylüyor, doğru mu? Doğru. Peki aynı iktidar ve ortakları, PKK’nın silah bıraktığını, terörsüz Türkiye hedefinin gerçekleşeceğini söyleyip katillere kahraman muamelesi yapıyor, doğru mu? O da doğru. Peki, PKK’nın İran kolu PJAK’ın elebaşısı ne diyor biliyor musunuz; ‘İsrail'in İran'a yönelik olası saldırılarını destekliyoruz.
İran'a yönelik operasyona katılmaya hazırız. Bölgede hakimiyeti kurmak için gerekeni yaparız’ diyor. Orta oyununu görüyor musunuz?” diye sordu.
“İşte bu şantaj siyasetidir”
“Cumhur koalisyonu ortağı” dediği DEM Parti’den yaşananlarla ilgili yapılan “Kendi ülkesindeki farklılıkları yok sayan bir anlayış işte bugün İsrail yarın başka hegemonik emperyalist ülkelere davetiye çıkarır. Bu davetiyeyi onların elinden almanın en iyi yolu demokratikleşmektir. İran'a da bir an önce kendi meselelerini demokratik yol ve yöntemlerle müzakereyle çözülmesini belirtmek istiyorum.” şeklindeki açıklamaya işaret eden Dervişoğlu, “İşte bu şantaj siyasetidir! Emperyalizmle kucak kucağa, kol koladır.
Ya aracıdır ya amacıdır. Ya kuklasıdır ya da kuklacısıdır. Terörsüz Türkiye ise bunun başka bir görüntüsüdür. Bizim iktidar güya İsrail’e karşı. Karşı ama İsrail’in taşeronu terör örgütüyle kol kola! Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu demek geçiyor insanın içinden” değerlendirmesini yaptı.
“Bu süreç, bizim açımızdan kalkışmadır”
Ortada devasa bir şantaj siyaseti olduğunun altını çizen Dervişoğlu, “Bu şantaj siyaseti hem içeride hem dışarıda yürütülüyor. Türkiye’yi sözde devlet aklı kisvesiyle yöneten güruh,
istihareye yattıktan sonra bir sabah aniden Apo katiline sarılarak uyanıyor. Şimdi de İsrail’in İran’a yönelik haksız ve hukuksuz saldırısıyla orkestralarına yeni bir enstrüman eklediler.
İsrail davulu! Hedef: İktidarda kalalım. Yöntem: Bu yolda bize kim yardım ediyorsa yardım alalım. Süreç: Kime el uzatmak gerekiyorsa uzatalım. Başta tüm bu katliamların ve hukuksuz saldırıların sorumlusu ABD ve İsrail, bölgedeki tüm taşeron örgütler PKK, PYD, YPG, PJAK. Hepsi buna dahildir, ortaktır. İstiyorlar ki, Cumhuriyeti de verelim, ulus devletten de vazgeçelim, Türk vatandaşlığını çözelim ve bu diyetle de iktidarda kalalım.
Evet bize bunu dayatıyorlar. Bu yüzden bu süreç, bizim açımızdan kalkışmadır. Yapılanlar da ihanettir. Bunun bizim dilimizde başka bir karşılığı yoktur. İsrail’in hakimiyetini ve kayıtsız şartsız güvenliğini amaçlayan küresel oyunun adı Büyük Ortadoğu Projesidir. Büyük Ortadoğu Projesi demek, küçültülmüş Türkiye demektir. Buna yol vermeyeceğimiz ve direnme hakkımızı kullanacağımız açıktır. Darbeye direnmek nasıl bir anayasal haksa, ihanete direnmek de anayasal hakkımızdır” dedi.
“Ben, birinci vazifeyi yerine getiriyorum”
Aylardır yaptığı uyarı ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin, terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’a yaptığı çağrıyla başlayan sürecin tesadüf olmadığının altını çizdiğini hatırlatan Dervişoğlu, “Gerek bölgemizdeki son gelişmeler gerekse ülke olarak tecrübelerimiz, Türkiye’nin büyük bir tuzağa çekilmek istendiğini gösteriyor.
Bana, ‘Tekere çomak sokuyor’, ‘Bozgunculuk yapıyor’ hatta daha ileri gidip ‘Kandan besleniyor” diye bir ahmak tekerlemesini piyasaya sürenler de oluyor. Öncelikle şunu belirteyim; Allah’a şükür kansız değiliz ki, kan isteyelim. Besleme değiliz ki kandan beslenelim! Bozgunculuğa gelince; ben, Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, Gençliğe Hitabe’de tevdi ettiği ‘Birinci vazife’yi yerine getiriyorum” diye ekledi.
“Bozgunculuk, bir katile kurucu önder diyecek kadar küçülmektir”
Dervişoğlu, “Lozan’ı yırtıp atmayı amaçlayan, Cumhuriyetimizin tapu senedine kasteden her adımın yolunu kesmeye, planlarını bozmaya, tekerlerine çomak sokmaya devam edeceğim. Bunun adı bozgunculuk değil, vatanseverliktir. Bozgunculuk; Lozan’a saldıranlarla kol kola girmektir. Bozgunculuk; Türkiye’nin üniter devlet yapısını hedef alanlara, hamilik yapmaktır. Bozgunculuk; büyük Türk milletinin yoluna mayınlar döşeyen bir katile, kurucu önder diyecek kadar küçülmektir. Çomak sokuyor dedikleri teker;
milletimizin üzerine doğru ilerleyen bir silindirdir. Çomak sokuyor dedikleri teker;
devletimizi çiğnemek üzere kurgulanmış bu orta oyunudur. Bu gerçeği görüyor ve bir kez daha haykırıyorum; Lozan’a dil uzatanların, üniter devlet yapımızı hedef alanların,
milletimizin varlığına ve birliğine kastedenlerin, milletimizin yoluna mayınlar döşeyenlerin tekerine çomak sokmaya devam edeceğiz! Bizim için tek bir kurucu önder vardır,
O da, büyük Türk milletinin kahraman evladı Gazi Mustafa Kemal Atatürk’tür” dedi.
“Bizim komisyonumuz Türkiye ve Türk milletidir”
Terör örgütü elebaşı Öcalan'ın, TBMM'de kurulması planlanan komisyonla görüşme talebine de tepki gösteren Dervişoğlu, "Şuna bak şuna! Sanki İmralı adasına tatile gitmiş namussuz. Bir komisyon kuruldu da bizim mi haberimiz yok? Minareyi çalıp, kılıfını meclise mi hazırlatacaksınız? O katili meclise getiremediniz, meclisi onun ayağına mı götüreceksiniz? Bakın açık ve net olarak ifade ediyorum: Türk milletinin iradesini,
Öcalan canisine ve onun örgütü ile uzantısı partilere ipotek ettirmeyiz. İhanet projelerinizi yaşama geçirmek için kurmayı planladığınız komisyon üzerinden evet-hayır oylarını dayanak gösterip, ihanetinizi meşrulaştırmanıza yol ve izin vermeyiz! Bu süreci siz planladınız. Beştepe, Balgat, İmralı, Kandil, DEM, Hüda-Par kendi kendinize çalıp oynayın.
Bu oyunda biz yokuz! Bizim komisyonumuz Türkiye ve Türk milletidir.” diye ekledi.
Dervişoğlu’nun konuşmasının tamamı şu şekilde:
Büyük Türk milleti,
Sayın milletvekillerimiz ve saygıdeğer dava arkadaşlarım,
Kıymetli misafirler, sevgili gençler ve değerli basın mensupları,
Ekranları başında bizleri izleye sevgili vatandaşlarım.
Grup toplantımıza hoş geldiniz, şeref verdiniz.
Hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.
Öncelikle, Sayın Ümit Özdağ’a
Bir kere daha geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.
Ancak, ifade etmeliyim ki,
Biz, hukuka uygun olmayan bir tutuklamanın,
Aylarca süren hak mahrumiyetinin tahliye ile neticelenmesine değil,
Ümit Özdağ’ın Silivri’den kurtulmasına seviniyoruz.
Tekrar aramıza hoş geldin diyoruz.
Siyasi tarih, bu tutuklamayı birçok yönüyle ele alıp, sorgulayacaktır.
Ne için yapıldığını, neye hizmet ettiğini, kendi içinde hangi stratejileri barındırdığını,
Hiç şüphesiz değerlendirecektir.
Arkadaşlar,
Hürriyet lütuf değildir.
Hürriyet, keyfe keder bir iş değildir,
Hürriyet piyango hiç değildir!
İşte tam da bu yüzden, bu devran son bulmalıdır.
Onu da hep birlikte yapacağız.
Kurulan tuzakları bozacak,
Zalim devlet zihniyetinden arınıp,
Adil devletin temellerini atacağız.
Değerli dava arkadaşlarım;
O bilindik cümle öbeği,
Bu hafta yaşanan olaylardan görüyoruz ki, hiç olmadığı kadar geçerlidir.
Evet, “Etrafımız ateş çemberidir.”
Neredeyse kafamızın üstünden füzeler ve savaş uçakları geçiyor.
Ancak ben bugünkü sözlerime,
Bu hafta sona erecek olan
2024-2025 eğitim öğretim yılı vesilesiyle,
Eğitim davamız ile başlayacağım.
Çünkü bu üstümüzden geçen füzelere, savaş uçaklarına,
İstihbarat ve iletişim ağlarına bakarken,
İki ülke arasındaki teknolojik farkı görmemiz gerekiyor.
Dünyanın gittiği yönü ve bu yönün ülkelere,
Milletlere, toplumlara ve bireylere etkisine bakmamız gerekiyor.
İnkişaf, terakki, modernleşme, kalkınma, çağdaşlaşma,
Ne derseniz deyin;
21. yüzyılın ilk çeyreği geride kalmışken “bugün biz neredeyiz, yarın nerede olacağız? sorusunu sormadan,
Yapılacak siyasetin bir anlamı yoktur.
Bugün de yarın da değerli olan soru budur.
Yanıt ise,
Nesillerimizi, çocuklarımızı nasıl yetiştireceğimize ilişkindir.
En büyük, en önemli ve en vazgeçilmez milli davalarımızdan biri budur.
Aziz milletim,
23 yıllık iktidarın yarattığı en büyük üç yıkım alanı nedir derseniz,
Şüphesiz en başa milli eğitimi koyarım.
İki gün sonra yaklaşık 20 milyon öğrencimiz ve 1 milyon 200 bin öğretmenimiz
Bir yılı daha geride bırakacakken,
Bu eğitim dönemine nasıl başladığımızı hatırlayalım.
Atanamayan yüzbinlerce öğretmenle başladık.
Sebebini kimsenin bilmediği ama arkasındaki gerekçeleri herkesin tahmin ettiği şekilde,
Daha dönem bitmeden tayin edilen, hatta sürgüne yollanan öğretmenlerle başladık.
Bu ortamda, atanacak kadar şanslı olanların ise,
Bu maaşlarla öğrencilere nasıl faydalı olacakları sorusuyla başladık.
Yine hatırlatmak isterim,
Okullara sabun, temizlik malzemesi ve temizlik görevlisi koyamadan
Eğitim dönemine başlayan bir bakanlıkla karşı karşıya kaldık.
Oturduğu bölgede çocuğunu göndereceği nitelikli okul bulamadığı için,
Boğazından kesip, varını yoğunu çocuklarının okul masrafına harcayan velilerle başladık.
Hep Anayasa’dan bahsediyorlar ya,
En önemli, en hayati,
En kritik anayasal görevlerini kasten yerine getirmeyen bir iktidarca yönetiliyoruz.
Anayasa Madde 42 ne diyor?
“Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz.”
-Bugün Türkiye’de fiilen yüzbinlerce öğrenci bu hakkından yoksundur!
Ne diyor Anayasa?
“İlköğretim, kız ve erkek bütün vatandaşlar için zorunludur ve devlet okullarında parasızdır.”
-Türkiye’de bugün parasız eğitim fiilen ortadan kalmıştır. Boğazından bir lokma arttırabilen her veli, bu parayı çocuğunun eğitimi için harcamaktadır.
- Özel okul, istisna değil kural olmuştur.
-Devlet okullarında bile her harcama kalemini devlet değil, veliler karşılamaktadır.
Ne diyor Anayasa?
“Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılâpları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, devletin gözetim ve denetimi altında yapılır.
Bu esaslara aykırı eğitim ve öğretim yerleri açılamaz.”
- Türkiye’de bugün egemen olan anlayışın bilimle alakası olmadığı ortadadır.
- Müfredat, deneme tahtasıdır.
Her yıl yenilik adı altında, temel bilimler, matematik,
Fizik, kimya, biyoloji ve yabancı dil eğitimi erozyona uğramaktadır.
Ne diyor Anayasa?
“Devlet, maddî imkânlardan yoksun başarılı öğrencilerin, öğrenimlerini sürdürebilmeleri amacı ile burslar ve başka yollarla gerekli yardımları yapar.
Devlet, durumları sebebiyle özel eğitime ihtiyacı olanları topluma yararlı kılacak tedbirleri alır.”
Bugün Türkiye’de bilindiği kadarıyla ilköğretim çağında en az 500 bin öğrenci okula gidememektedir.
Bu durumun çoğunluklu sebebi ekonomiktir.
Nüfus artış hızımız bu haldeyken,
Kendi sebep oldukları bu çöküşte 3 çocuk diye tavsiye verenlerin,
Yarattığı felaket tablosunun bir diğer yüzüdür bu.
Ne diyor Anayasa?
“Eğitim ve öğretim kurumlarında sadece eğitim, öğretim, araştırma ve inceleme ile ilgili faaliyetler yürütülür. Bu faaliyetler her ne suretle olursa olsun engellenemez.”
-Bugün Türkiye’de andımızı okumak bile soruşturma sebebidir, yasaktır.
Hattı zatında üniversitelerimizin hali içler acısıdır.
Bina dikmekle, bilim ve akıl sütunları dikmek aynı şey değildir.
Hocalarımız, iktidarın verirken utanmadığı maaşlarla,
Bırakın araştırmayı, gündelik yaşamlarını bile idame ettirmekte zorlanmaktadır.
Türkiye’nin en güzide üniversiteleri,
İktidar sopası altında, fiili kayyımlarla arpalığa çevrilmiştir.
Buna itiraz eden hocalarımız ise,
Sürekli soruşturma tehditleriyle baskılanmakta, susturulmaktadır.
En çok konuşması gereken mecralar,
Üniversiteler ve hocalarımız, konuşamamaktadır.
Bu sebeple meydan,
Hikmeti ve kıymeti kendinden menkul, eli değnekli kimselere kalmaktadır.
İşte bu noktaya kadar, iktidar, bilerek ve isteyerek,
23 yıldır sistematik olarak anayasal görevlerini yerine getirememekte,
Dahası Anayasa’yı kasten ihlal etmektedir.
Bu maddenin henüz değinmediğim son fıkrası da şudur:
“Türkçe’den başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına ana dilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez.”
Şimdi gözlerini diktikleri yerse budur!
Umarım, neden yeni Anayasa istediklerini anlatabiliyorum.
Önce her bir maddeyi, her bir fıkrayı ihlal ediyorlar,
Sistematik ihlallerle, Anayasa’yı uygulanamaz hale getiriyorlar.
Anayasamızı ve anayasal haklarımızı,
Vazgeçilmez, devredilemez haklarımızı bize unutturuyorlar.
Devletin bireyle, toplumla yaptığı sözleşmeyi ortadan kaldırıyorlar.
Ahdi ve akdi çiğniyorlar.
Sonra da yeni anayasa istiyorlar.
Hayır! İşte orada duracaksınız!
Biz nefes aldıkça
Bu ahdi de akdi de çiğnetmeyeceğiz!
Bunu çiğnetmeyecek neferler vardır!
Onlar da işte buradadır!
Kıymetli dava arkadaşlarım,
Peki tüm bunların altında ne yatıyor?
Hep anlattığım gibi,
Yolsuz bir devlet istiyorlar.
Yoksul bir Türkiye istiyorlar.
İnsanımız,
Her yeni güne, boğazından geçecek bir lokma ekmeğin derdiyle başlasın,
Onun uğruna da her şeye “evet” desin istiyorlar.
İkincisi ise korkak bir Türkiye istiyorlar.
Konuşamayan bir Türkiye istiyorlar.
Kim hakkı olanı isterse, susturulsun,
Millet de ibreti alem için onlara bakarak sesini çıkartmasın istiyorlar.
Anlattığım gibi bir zihniyettir bu.
Devletin imkan, ayrıcalık, ödev ve görevlerinin hepsini
Millete, topluma, vatandaşa hizmet için değil,
İktidarda kalmak için kullanan,
Korkak ve yoksul bir tebaaya çevirmeye kullanan bir zihniyettir.
Kölelik zihniyeti, zulüm zihniyeti, sömürge zihniyetidir bu!
Biliyorum, diyorsunuz ki, ortalık yangın yeri,
Sen eğitimden bahsediyorsun!
Evet, çünkü geleceğimizi aydınlatması gereken o meşale,
Maalesef, çocuklarımızın ve hepimizin geleceğini yakmaktadır.
Eğitimdeki yangına, mutfaktaki yangına,
Nesillerimizin yangınına çare bulunmazsa, bulamazsak,
Dışarıdan gelecek başka bir yangına hacet kalmayacaktır.
7 yıldır kararlılıkla sürdürülen ekonomik kriz,
Mutfaktaki sönmeyen yangın,
Ve onun en önemli parçası sadakaya dönmüş maaşlar!
Ülkemizde maalesef asgari ücret,
Bu yoksulluk ve korku siyasetinin en temel araçlarından birisidir.
Çünkü Erdoğan Türkiye’sinde, asgari ücret, artık istisna değil, kuraldır.
Bu kural da çalışan nüfusumuzun %80’i ya asgari ücretle çalışıyor
Ya da asgari ücret sınırında maaş alıyor.
Bugün 22.105 liralık bir asgari ücret vardır.
Ocak ayından bu yana çalışanlar alım gücünü yarı yarıya kaybetmiştir.
Mayıs ayı itibariyle asgari ücret, açlık sınırının ortalama 3500 lira altına düşmüştür.
Maaş düzeyi böyle giderse,
Yıl sonuna kadar asgari ücret ile açlık sınırı arasındaki fark,
Tam 8 bin TL’ye ulaşacaktır.
Bakınız, burada artık bir insanlık dramından bahsediyorum.
Asgari ücretlerin yeniden güncellenmesi ve belirlenmesi çok ama çok elzemdir ve acildir.
Bu güncelleme ihtiyacını İYİ Parti olarak ilk defa biz ifade ettik.
2025 yılı için bizim asgari ücret talebimiz 28 bin TL idi.
Yüzde 21’lik enflasyon hedefinde bir sapma olursa,
Bu rakam Temmuz ayında güncellenmeli demiştik.
Bugün enflasyon hedefi, önce %24’e, sonra da %29’a çıkmıştır.
Arada neredeyse yarı yarıya bir sapma mevcuttur.
Aziz milletim,
Asgari ücret hem çalışanı hem de işvereni zorlamaktadır.
Bu ekonominin hiç kimse için refah üretememesinden kaynaklanmaktadır.
Konuşulacak her rakam çalışan için yetersiz, işveren için ise fazla gelmektedir.
O halde yapılması gereken şey bellidir.
Devlet vatandaşını bir bütün olarak düşünmelidir.
Ücretliye en az insanlık sınırında bir hayat fırsatı vermelidir.
Üreticinin, sanayicinin, esnafın da bu yükle zaten zor bela çevirdiği çarkların
Durmasına da müsaade etmemelidir.
Bu lütuf değil haktır. Bu asıl toplumsal bekamızdır.
Devlet, bu ücret artışını acilen ve behemahal gerçekleştirmeli,
İşverene de bu konuda somut destek vermelidir.
Arttırılan vergilerle, adeta tuzak kurar gibi kesilen cezalarla,
Sarayın ve iktidarın Hazine’de açtığı deliği yamamaya çalışan Tahsildar Mehmet Efendi!
Kazanın doğurduğuna inanıyorsun da öldüğüne neden inanmıyorsun?
Asgari ücret enflasyon yaratır bahanesini sen milletin külahına anlat!
2015-2016; 2018-2019 yıllarında asgari ücret artmış ama enflasyon düşmüştür.
Yani iddianızın tam tersi olmuştur.
Milletinden refahı esirgeyen bir ekonominin ise hiç şahlandığı, büyüdüğü görülmemiştir.
Sözün özü,
İYİ Parti’nin bu konudaki önerisi açıktır.
Asgari ücret, yılda iki defa güncellenmelidir, bu yasal bir zorunluluk olmalıdır.
İkincisi ise, bu rakam belirlenirken hem işçi hem işverenin hali birlikte düşünülmelidir.
İşverenin üzerindeki yük, devlet tarafından omuzlanmalıdır.
Vergi muafiyeti mi, doğrudan destek mi?
Hepsini yapmaya, imkanlar ve yasalarımız müsaittir.
Bizim hesabımız ve önerimize göre de
Asgari ücret bugün en az 29.850 TL olmalıdır.
Önerimiz budur.
İktidar, devlet aklı diye hayaller satacağına,
Gerçeklerle ilgilensin!
İktidar buyursun, meclisi teröristlerle kucaklaşmasına araç edeceğine,
Devletin, vatandaşıyla kucaklaşacağı şekilde yani asıl vasfıyla kullansın.
Getirsinler teklifi destekleyelim!
Aziz milletim!
Adeta aylardır, geliyorum diyen çatışma nihayet gelmiştir.
Bir terör hükümetince yönetilen İsrail’in
Gazze’de yürüttüğü sistematik soykırım devam ederken,
Şiddet, yıkım ve kan, İran kentlerine sirayet ettirilmiştir.
İran hükümetinin üst düzey yetkilileri
Çok sofistike yöntemlerle suikasta uğramıştır.
Tesisler bombalanmaktadır, insanlar ölmektedir.
Anlaşılmaktadır ki, diplomasi, akıl, insanlık ve makuliyet ölçütleri
Dünyayı terk etmektedir.
İYİ Parti olarak,
Herkesi aklı selime, diplomasiye ve sulha çağırmaktayız.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni yöneten iktidardan da,
Bu yolda amasız ve fakatsız bir çaba içinde olmasını talep etmekteyiz.
Bölgemizde meydana gelen İsrail odaklı bu süreçte
Devlet ile terör kavramı arasındaki sınırın ortadan kalmış olması,
Sivil ve askeri hedef ayrımlarının bulanıklaşması,
Geleneksel diplomasi araçları ve kanallarının çalışmaması,
Gelecek açısından da karanlık bir tablo yaratmaktadır.
Daha önemlisi ise,
Dünya ülkelerinin tek adamlarca, hukuk tanımaz iktidarlarca tasallut altına alınması, dünyayı ve bölgeyi bu duruma getirmiştir.
Milletini değil, koltuklarının devamını düşünen bir anlayış kalıbı içerisinde,
Dünya, her geçen gün daha da tehlikeli bir hale gelmektedir.
Rejimi korumayı, vatanı korumak ile bir gösteren
Rejimin savunmasını, vatan savunması diye kılıflayan anlayışlar vardır.
Ama rejimler ve şahsi iktidarlar, vatan pahasına korunamazlar.
Bunun neticesi ne olursa olsun o ülkeler ve milletler için yıkımdır.
Burada tek mağdur ve tek kaybeden insanlardır, masumlardır, kısaca insanlıktır.
Unutulmasın,
Bugün İran ile İsrail arasında yaşanan çatışmada da görünen şey budur.
İsrail hükümetinin gözü dönmüş terörizmiyle, molla rejiminin iç ve dış siyaseti aklanamaz.
İran rejiminin halkına baskısı ve bölgede uyguladığı yayılmacı siyaset de
İsrail vahşetini haklı çıkartamaz.
Bölgemizde de Türkiye’mizde de
Artık siyaset şantajlarla yapılmaktadır.
Bu yolda, örgütler, partiler, iktidarlar
Enerji, tarım, ulaştırma sektörleri,
İstihbarat, hukuk…
Her yol kullanılmaktadır.
Bakın, ortadaki garipliklere bakın.
Bizim iktidar İsrail’e ve operasyonlarına karşı olduğunu söylüyor, doğru mu?
Doğru.
Peki aynı iktidar ve ortakları, PKK’nın silah bıraktığını,
Terörsüz Türkiye hedefinin gerçekleşeceğini söyleyip,
Katillere kahraman muamelesi yapıyor, doğru mu?
O da doğru.
Peki, PKK’nın İran kolu PJAK’ın elebaşısı ne diyor biliyor musunuz;
“İsrail'in İran'a yönelik olası saldırılarını destekliyoruz.
İran'a yönelik operasyona katılmaya hazırız.
Bölgede hakimiyeti kurmak için gerekeni yaparız" diyor.
Orta oyununu görüyor musunuz?
Eşzamanlı olarak, cumhur koalisyonu ortağı da,
Türkiye için yaptığı açıklamaların neredeyse aynısını İran için yapıyor:
“Kendi ülkesindeki farklılıkları yok sayan bir anlayış işte bugün İsrail,
yarın başka hegemonik emperyalist ülkelere davetiye çıkarır.
Bu davetiyeyi onların elinden almanın en iyi yolu demokratikleşmektir.
İran'a da bir an önce kendi meselelerini demokratik yol ve yöntemlerle,
Müzakereyle çözülmesini belirtmek istiyorum.”
İşte bu şantaj siyasetidir!
Emperyalizmle kucak kucağa, kol koladır.
Ya aracıdır ya amacıdır,
Ya kuklasıdır ya da kuklacısıdır.
“Terörsüz Türkiye” ise bunun başka bir görüntüsüdür.
Bizim iktidar güya İsrail’e karşı,
Karşı ama İsrail’in taşeronu terör örgütüyle kol kola!
“Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu” demek geçiyor insanın içinden.
Evet, ortada devasa bir şantaj siyaseti var.
Bu şantaj siyaseti hem içeride hem dışarıda yürütülüyor.
Türkiye’yi “sözde devlet aklı” kisvesiyle yöneten güruh,
İstihareye yattıktan sonra bir sabah aniden,
Apo katiline sarılarak uyanıyor.
Şimdi de İsrail’in İran’a yönelik, haksız ve hukuksuz saldırısıyla,
Orkestralarına yeni bir enstrüman eklediler.
İsrail davulu!..
Hedef: İktidarda kalalım.
Yöntem: Bu yolda bize kim yardım ediyorsa yardım alalım.
Süreç: Kime el uzatmak gerekiyorsa uzatalım.
Başta tüm bu katliamların ve hukuksuz saldırıların sorumlusu ABD ve İsrail,
Bölgedeki tüm taşeron örgütler. PKK, PYD, YPG, PJAK
Hepsi buna dahildir, ortaktır.
İstiyorlar ki, Cumhuriyeti de verelim, ulus devletten de vazgeçelim,
Türk vatandaşlığını çözelim ve bu diyetle de iktidarda kalalım.
Evet bize bunu dayatıyorlar.
Bu yüzden bu süreç, bizim açımızdan kalkışmadır.
Yapılanlar da ihanettir.
Bunun bizim dilimizde başka bir karşılığı yoktur.
İsrail’in hakimiyetini ve kayıtsız şartsız güvenliğini amaçlayan küresel oyunun adı Büyük Ortadoğu Projesi’dir.
Büyük Ortadoğu Projesi demek, küçültülmüş Türkiye demektir.
Buna yol vermeyeceğimiz ve direnme hakkımızı kullanacağımız açıktır.
Darbeye direnmek nasıl bir anayasal haksa,
İhanete direnmek de anayasal hakkımızdır.
Sevr’i kabul etmedik, bunu mu kabul edeceğiz?
Aziz milletim,
Aylardır bir uyarıda bulunuyorum.
Türkiye’de bir sabah bir siyasi parti genel başkanının,
Canibaşını Meclis’e davet etmesi ile başlatılan sürecin,
Tesadüf olmadığının altını çiziyorum.
Gerek bölgemizdeki son gelişmeler gerekse ülke olarak tecrübelerimiz,
Türkiye’nin büyük bir tuzağa çekilmek istendiğini gösteriyor.
Bana, “Tekere çomak sokuyor” diyenler oluyor.
Bana, “Bozgunculuk yapıyor” diyenler oluyor.
Hatta daha ileri gidip,
“kandan besleniyor” diye bir ahmak tekerlemesini piyasaya sürenler de oluyor.
Öncelikle şunu belirteyim;
Allah’a şükür kansız değiliz ki, kan isteyelim,
Besleme değiliz ki kandan beslenelim!
Bozgunculuğa gelince;
Ben,
Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün,
Gençliğe hitabede tevdi ettiği “Birinci vazifeyi” yerine getiriyorum.
Lozan’ı yırtıp atmayı amaçlayan,
Cumhuriyetimizin tapu senedine kasteden her adımın yolunu kesmeye,
Planlarını bozmaya, tekerlerine çomak sokmaya devam edeceğim.
Bunun adı bozgunculuk değil, vatanseverliktir.
Bozgunculuk;
Lozan’a saldıranlarla kol kola girmektir.
Bozgunculuk;
Türkiye’nin üniter devlet yapısını hedef alanlara, hamilik yapmaktır.
Bozgunculuk;
Büyük Türk milletinin yoluna mayınlar döşeyen bir katile,
“Kurucu önder” diyecek kadar küçülmektir.
Çomak sokuyor dedikleri teker;
Milletimizin üzerine doğru ilerleyen bir silindirdir.
Çomak sokuyor dedikleri teker;
Devletimizi çiğnemek üzere kurgulanmış bu orta oyunudur.
Bu gerçeği görüyor ve bir kez daha haykırıyorum;
Lozan’a dil uzatanların,
Üniter devlet yapımızı hedef alanların,
Milletimizin varlığına ve birliğine kastedenlerin,
Milletimizin yoluna mayınlar döşeyenlerin, tekerine çomak sokmaya devam edeceğiz!
Bizim için tek bir kurucu önder vardır,
O da, büyük Türk milletinin kahraman evladı Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK’tür.
Evet, İYİ Parti bu oyunu bozacaktır!
Müsavat Dervişoğlu ve kader arkadaşları bu ihanete geçit vermeyecektir!
Görüyoruz ki, her gün yeni bir cüretle karşımıza çıkıyorlar,
İmralı’daki katil, siyasi partilerle, gazetecilerle, kanaat önderleriyle
Hatta yabancı aktörlerle görüşmek istiyormuş.
Millet Meclisi’nde kurulması planlanan komisyonla buluşmak istiyormuş.
Şuna bak şuna!
Bir komisyon kuruldu da bizim mi haberimiz yok?
Minareyi çalıp, kılıfını meclise mi hazırlatacaksınız?
O katili meclise getiremediniz, meclisi onun ayağına mı götüreceksiniz?
Bakın açık ve net olarak ifade ediyorum:
Türk milletinin iradesini,
Öcalan canisine ve onun örgütü ile uzantılarına İPOTEK ETTİRMEYİZ!
İhanet projelerinizi yaşama geçirmek için kurmayı planladığınız komisyon üzerinden,
Evet-Hayır oylarını dayanak gösterip,
İhanetinizi meşrulaştırmanıza yol ve izin vermeyiz!
Bu süreci siz planladınız.
Beştepe, Balgat, İmralı, Kandil, DEM, Hüda-Par kendi kendinize çalıp oynayın.
Bu oyunda biz yokuz!
Bizim komisyonumuz Türkiye ve Türk milletidir.
Bu saatten sonra da,
“Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır!”
Yaşasın Türk milleti!
Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti!
Ne mutlu Türk’üm diyene!
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları