loading
close
SON DAKİKALAR

Kılıçdaroğlu'ndan TESEV yorumu

Kılıçdaroğlu'ndan TESEV yorumu
Tarih: 12.02.2012 - 00:11
Kategori: Siyaset

Ulusal Kanal'a konuk olan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, gazetecilerin sorularını yanıtladı

-“Özel yetkili mahkemeler siyasal iktidarı sopa olarak kullandığı mahkemelerdir. Özel yetkili mahkemeler aslında özel olarak görevlendirilmiş mahkemelerdir. Bu ülkenin Anamuhalefet Partisi!nin Lideri olarak ben buralardaki yargıçların tarafsızlığına ben inanmıyorum. Bu mahkemeler adalet dağıtmazlar….”

Şimdi gelelim meselenin bir başka cephesine. İlker Başbuğ kimin zamanında Genelkurmay Başkanı oldu? Bu iktidar döneminde. Aradan 1,5 yıl geçti, darbe yapmakla, silahlı terör örgütü kurmakla suçlanıyor. Eğer siz bu kişiyi buraya getirdiyseniz, sorumlu aranacaksa o sadece İlker Başbuğ olmamalı. Atayanlarında sorumluluğu var o zaman.”

-“Bir daha, başka bir cepheden de bakalım. En son anayasada düzenleme yapıldı. Bakanlar, Başbakan, Genelkurmay Başkanı yüce divanda yargılanır hükmü var. Anayasa hükmü bu. O zaman yüce divanda yargılanması lazım.”

-“Bu süreçte belli dosyalar, olaylarla, kişilerle ilgili dosyalar Özel yetkili mahkemelerin çekmecesinde duruyor, eğer AKP bir alanda sıkışırsa, çekmeceden bir dosya çıkarılıyor, getiriliyor, insanlar içeri alınıyor, gündem değişiyor ve ondan sonra herkes o gündemin arkasından gidiyor.”

-“Biz CHP olarak darbelere karşıyız. Hiç kimseye özel bir ayrıcalık getirilmesini de istemiyoruz. Rütbesi, makamı, mevkisi ne olursa olsun eğer bir kişinin suçu, kabahati, kusuru varsa bağımsız yargıda yargılansın. Ama herkes için adalet istiyoruz. Bir Başbakan kalkıp, “Ben geldiğimde ayağa kalkmamıştı, şimdi Silivri’de” dedi . Aynı Başbakan “Ben bu davanın savcıyım” da dedi. Tablo bu.”

-“Demokrasi parça parça elimizden alınıyor. Isıtılmış kurbağa gibi parça parça, toplumun her kesimi alıştırıldı. Ve öyle bir noktaya geldik ki CHP’den bir farklı ses çıktığı zaman, vay efendim siz niye AKP’ye benzemiyorsunuz? Bak onların hiçbirisi konuşmuyor. Bir kişi konuşuyor hepsi dinliyor uslu uslu. Sizde onlara benzeyin. Bu ne demektir biliyor musunuz? Demokrasiyi CHP’de de yok et demektir. Bir anlamda AKP’nin getirdiği faşizmi bizim kanalımızla da meşrulaştırmak istiyorlar”

Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu Ulusal Kanal’ın canlı yayınında ve  Halil Nebiler’in moderatörlüğü’nde, Cumhuriyet Gazetesi’nden Mine Kırıkkanat, Hürriyet  Gazetesi’nden Yalçın Bayer, Vatan Gazetesi’nden Can Ataklı’nın sorularını şöyle yanıtladı;

Halil NEBİLER- Efendim iyi akşamlar, gündem özelde birlikteyiz. Gündem o kadar yoğunki uzun bir gündem özelle birlikte olacağız anlaşıldığı kadarıyla. 7 dakikalık bir gecikmeyle girdik bir teknik sorun nedeniyle oldu. Sizlerden öncelikle bunun için özür dilerim. Efendim gündem özelin konuğu bu akşam Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Ana Muhalefet Partisi lideri Sayın Kemal Kılıçdaroğlu. Efendim hoş geldiniz.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Hoş bulduk.

Halil NEBİLER- Sayın Kılıçdaroğlu’na sorular yöneltecek gazeteci arkadaşlarımız. Ki hepsi de Türk basınının usta kalemleri. İyi bir program olacak gibi geliyor bana sanki. Yalçın Bayer Hürriyet Gazetesi yazarı, hoş geldiniz Sayın Bayer. Mine Kırıkkanat Cumhuriyet Gazetesinden hoş geldiniz. Can Ataklı Vatan Gazetesinden, hoş geldiniz efendim. Şimdi tabi teamül gereği böyle durumlarda önce bayanlar denir değil mi? Mine hanıma söz vermem gerekiyor ama önce ben bir soru sormak istiyorum. Ardından biraz hareketlen olur, program devam eder.

Sayın Kılıçdaroğlu öncelikle tekrar teşekkür ediyorum geldiğiniz için sağ olun, var olun. Şu soruyla başlamak istiyorum. Bilindiği gibi bu sabah, sabahın ilk saatlerinde eski Genel Kurmay Başkanı emekli Orgeneral İlker Başbuğ çıkarıldığı mahkemede tutuklandı ve Silivri’ye cezaevine gönderildi. Şuanda Türkiye dünyanın en sıcak bölgesinde. Bu ortamda bu ilk tutuklama değil. Genel Kurmay düzeyinde ilk tutuklama elbette bu operasyonlarda. Ama Türk ordusunun 50’nin üzerinde generali şuanda cezaevinde muvazzaf ya da emekli. Bu tutuklamaları nasıl yorumluyorsunuz ve daha da net bir soru Cumhuriyet Halk Partisi dünyanın en sıcak bölgesinde bulunan Türkiye’de Türk ordusunu savunacak mı, koruyacak mı? Bu konuda bir düşüncenizi almak istiyorum.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Şöyle söyleyeyim. Tabi bir ülkede Genel Kurmay Başkanının tutuklanması, eski emekli diyelim Genel Kurmay Başkanının tutuklanması çok dikkati çekmeyecek olay değil. Herkesin dikkati çeker, bütün dünyanın dikkatini çeker. Nitekim pek çok uluslararası haber ajansı, AB’nin Genişlemeden Sorumlu Başkanı bu konularda açıklamalar yaptılar. Ama izin verirseniz ben bu konuya şu cepheden girmek isterim. Eğer hukukun üstünlüğüne inanıyorsak, bir ülkede demokrasinin var olduğunu kabul ediyorsak o zaman bizim kim olursa olsun adil yargılamadan yana tavır koyması lazım. Bu eski Genel Kurmay Başkanı da olabilir, gazetecide olabilir, üniversitede hocada olabilir, bir başkası da olabilir. Eğer bir ülkede hukukun üstünlüğü varsa, adil yargılama varsa, yani mahkemede adalet tecelli edecekse hiç korkmamak gerekiyor. Peki bu süreç gerçekten bizim korkmamamız gereken, hukukun üstünlüğüne inanılan bir ülkede yaşıyoruz, o nedenle de korkmuyoruz. Nasıl olsa adalet tecelli edecek diye bir düşünceyi bizim aklımıza getirir mi? Açık kendi açımdan söylüyorum Türkiye’de hukukun üstünlüğü diye bir kavram sadece kitaplarda vardır. Onun dışında fiili hayatta hukukun üstünlüğü diye bir şey yoktur. Yargı büyük ölçüde siyasallaştırılmıştır. Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu siyasi otoritenin emrine girmiştir. Özel yetkili mahkemeler siyasal iktidarı sopa olarak kullandığı mahkemelerdir. Toplumun arzu ettiği kesimini, bu gazeteci olur, emekli asker olur, fiili asker olabilir, polis olabilir. Nitekim bakın, yani baktığınız zaman kitap yazan polislerde hapiste şuanda. Üniversite hocaları hapiste, dekanlar, rektörler hapiste. Baktığınız zaman siz hukukun üstünlüğünden bahsedebilir misiniz? Ve özel yetkili mahkemeler aslında özel olarak görevlendirilmiş mahkemelerdir. Buralardaki yargıçların tarafsızlığına ben inanmıyorum. Bu ülkenin ana muhalefet partisi lideri olarak ben inanmıyorum. Çünkü bu mahkemeler adalet dağıtmazlar. O mahkemelere yapılan atamalar sağlıklı değil. Düşünün ben yargılanıyorum yargılandığım için bana haksızlık yapan yargıçlar aleyhine dava açıyorum ve ben bu davayı kazanıyorum ama benim davama bakan mahkemeler yine o davadan ayrılmıyorlar. Buna dava denmez artık. Bu dava kan davasına dönmüştür. Yargıç ben seni mahkum edeceğim diyor sen ne yaparsan yap. Tarafsız değilsin. Hiç önemli değil diyor ben davaya bakmaya devam edeceğim.

Şimdi bu anlayışta bir süreç var. O açıdan hukukun üstünlüğünün olmadığı, adaletin sağlıklı dağıtılmadığı bir ülkede bu tür tutuklamalar olacaktır. Bugün Sayın İlker Başbuğ tutuklanmıştır yarın bir başkası da tutuklanabilir.

Şimdi gelelim meselenin bir başka cephesine. Sayın İlker Başbuğ kimin zamanında Genel Kurmay Başkanı oldu? Bu iktidar döneminde. 2002’den itibaren aşama aşama kendi kuralları içinde yükseldi, getirildi Genel Kurmay Başkanı yapıldı. Sonra zamanı geldi emekli oldu, aradan 1,5 yıl geçti efendim işte darbe yapmakla, silahlı terör örgütü kurmakla suçlanıyor. Şimdi bakınız eğer siz bu kişiyi buraya getirdiyseniz o zaman eğer bir tek sorumlu aranacaksa o sadece İlker Başbuğ olmamalı. Atayanlarında sorumluluğu var o zaman. Bu ülkenin Başbakanı çıkıp konuşmalı. Şuana kadar benim bildiğim kadarıyla Sayın Başbakan hiç konuşmadı.

Halil NEBİLER- Hayır.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Genişlemeden Sorumlu Avrupa’nın yetkilisi konuşuyor Sayın Füle, bizim ülkemizde Başbakan konuşmuyor. Bir AKP milletvekili de, yetkilisi de bugün açıklama yapmış. Diyor ki, İlker Başbuğ tutuklandığına göre demek ki demkrasi isşliyor.Ben Sorunu hukuk açısından görüyorum, Türkiye’de hukukun olmadığını görüyorum. Bu çerçevede olaya bakmamız gerektiğini düşünüyorum.

Bir başka cepheden bir daha bakalım. En son anayasada düzenleme yapıldı ve gidildi halk oylamasına. Dendi ki, Bakanlar, Başbakan, Genel Kurmay Başkanı yüce divanda yargılanır. Anayasa hükmü bu. Sayın İlker Başbuğ görevdeyken mademki darbe yapmaya kalktı, görevdeyken mademki silahlı terör örgütü kurdu o zaman bunun yüce divanda yargılanması lazım. Hayır. Özel yetkili mahkemede yargılanacak, özel yetkili yargıç bunu tutuklayacak ve hapse atacak. Peki biz o anayasa mahkemesi hükmünü niye getirdik? Herhalde falan yere imza attın, görevi kötüye kullandın, git yüce divanda yargılan mı demek için. O açıdan baktığımız zaman olayın pek çok defosu var. Hukukun çalışmadığı, işlemediği bir süreç içinde bu gidecektir. Şahsen beni hiç şaşırtmadı. Daha önceki tutuklamalar nasıl geldiyse bu tutuklamalarda gelecektir. Bundan sonrada gelecektir tutuklamalar. Bu süreçte belli dosyalar, belli kişilerle ilgili dosyalar Özel yetkili mahkemelerin çekmecesinde duruyor, eğer AKP sıkışırsa bir alanda çekmeceden bir dosya çıkarılıyor, getiriliyor, içeri alınıyor, gündem değişiyor ve ondan sonra herkes o gündemin arkasından gidiyor. Biz eğer olayı hukukun üstünlüğü bağlamında ele alır, bu çerçevede değerlendirir, bu çerçevede yorumlarsak bana göre bu Türkiye’de ses getirir. Yoksa bir Genel Kurmay Başkanı tutuklandı eski Genel Kurmay Başkanı. Neden tutuklandı? Darbeden tutuklandı. Siz bunu kimseye anlatamazsınız. Ama Türkiye’de hukukun olmadığı, Türkiye’de özel yetkili mahkemelerin siyasi otoritenin emrinde olduğu, siyasi otoritenin verdiği kararlar üzerine de bunların onay verip kişileri hapse attırdığını çok net söylerseniz o zaman dünyanın dikkati buraya çekilir. Ya bir dakika ne oluyor bu ülkede denir. Birbirini hiç tanımayan insanlar aynı davadan hapisteler. Düşünün, hiç tanımıyorlar, hayatlarında yan yana bile gelmemişler ama aynı davadan yargılanıyorlar bunlar. Olacak şey değil. O açıdan biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak darbelere karşıyız, asla istemiyoruz. Hiç kimseye özel ayrıcalık getirilsin bunu da istemiyoruz. Rütbesi, makamı, mevkisi ne olursa olsun eğer bir kişinin suçu, kabahati, kusuru varsa bağımsız yargıda yargılansın. Bunda da hiçbir tereddüdümüz yok. Ama herkes için adalet istiyoruz. Herkes için. Adaleti herkes için istersek biz bu sorunu aşarız. Eğer adalet bunların dediği gibi olacaksa, yani iktidarın dediği gibi olacaksa bir Başbakan kalkıp ne söyledi? Ayağa kalkmamıştı diyor zamanında ben geldiğimde.

Halil NEBİLER- Engin Alan için değil mi efendim?

Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi Silivri’de diyor. Ne demektir? Sen ayağa kalkmazsan kusura bakma bende seni Silivri’ye gönderirim. Kim gönderiyor? Yetkili ağız söylüyor, bu ülkenin Başbakanı söylüyor bunu. Ve yine aynı Başbakan çıktı ben bu davanın savcıyım dedi. Başka bir yerde bizim savcı aramamıza da gerek yok. Ben bunu söyledim diye siyasi iktidarın sopası olarak kullanıyor dediğim için iktidar kanadından bazı bakanlar vay efendim nasıl böyle konuşuluyor. Yani tablo açık. Bu kadar açık bir tabloyu biz görmemezlikten mi geleceğiz? O nedenle bizim bu olayın üzerinde durmamız gerekiyor. Ama hukukun üstünlüğü açısından durmamız gerekiyor. Bugün bazı gazetelerde, haber ajanlarında söylenenler, yazılanlar var. Efendim işte ilk kez sivil bir savcı tarafından emekli bir Genel Kurmay Başkanının tutuklandığı yazılıyor. Ne sivili, hangi sivilden bahsediyoruz? Kişi ast, üst rütbesi olduğu, yani asker olduğu zaman mı biz onu, asker rütbesi olmadığı zaman mı onu sivil kabul edeceğiz? Samimi söylüyorum bazı sıkı yönetim mahkemeleri ki kararlarını da çıkarıp bakabiliriz. Bunlardan daha sivildi, eğer sivil diyorsak. Siyasi otoritenin emrine bu kadar giren ben hiçbir yargılama dönemi görmedim.  Yargının bağımsızlığını, hukukun üstünlüğünü her yerde, her ortamda, her yerde savunmak durumundayız.

Yalçın BAYER- Ben burada bir şey söylemek istiyorum. Sırf yalnız hukukun üstünlüğü, adalet madalet değil ki bu mesele. Bir Atatürkçü, yani bir cumhuriyeti, Türkiye Cumhuriyetini kökten silmek veya ortadan kaldırmak gibi bir temel mesele var. Öyle bir anlayış var. Yani gördüğümüz manzara bu. Adalet madalet, yani böyle bir yıkma kastıyla hareket ediyorsa bir iktidar, buradan adalet, madalet değil bir rejim kaygısıyla ben bakıyorum şeye. Yani altımızdan bir şeyleri çekip alıyorlar. Asıl mesele o.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Şimdi siyasi otorite kendi arzularını, emellerini toplumda baskı kurmasının yolunu yargı aracılığıyla yapmaya başladı. Bunu görmemiz lazım. Toplumun bütün duyarlı kesimlerine. Medya üzerinde baskı var mı? Var. Üniversiteler üzerinde baskı var mı? Var. Gençler üzerinde baskı var mı? Var. Aslında sivil bir dikta, sivil bir sıkı yönetim var bu ülkede. İş adamları korkudan konuşmuyor. Şimdi bu tabloya bakın, bu tabloya baktığınız zaman elbette bir rejim meselesi. Demokrasi yok ki ülkede. Demokrasi parça parça elimizden alınıyor. Isıtılmış kurbağa gibi parça parça, parça parça toplumun her kesimi alıştırıldı. Ve öyle bir noktaya geldik ki CHP’den bir farklı ses çıktığı zaman vay efendim siz niye AKP’ye benzemiyorsunuz? Bak onların hiçbirisi konuşmuyor. Bir kişi konuşuyor hepsi dinliyor uslu uslu. Sizde onlara benzeyin. Bu ne demektir biliyor musunuz? Demokrasiyi CHP’de de yok et. Bir anlamda AKP’nin getirdiği faşizmi bizim kanalımızla da meşrulaştırmak istiyorlar. Bizde onlara benzeyeceğiz, sadece birisi konuşacak, herkes sesini kesecek. Oh ne güzel ya bak huzur varmış ülkede denecek. O açıdan katılıyorum…

Yalçın BAYER- Ama o tembel düşünülen ülkeleri sevmeyen bir insan grubu. O da çok az falan değildir. Yani %50 falandır. Kalkıp o duyarlılığı gösteren var ama kalkıp etrafında geçim derdi var, çoluk çocuğu var. Belli bir endişe hakikaten var. O da ne yapsın bu sefer işte kalkıp bilmem işte yanındaki, etrafından, masasındaki, karşısındaki insanlar bilmem otobüsteki arkadaşından falanda korkuyor. Bunlar açıkça söylenmiyor. Böyle bir dalga, bir dinamizm olması lazım. Kurulan bu Türkiye Cumhuriyeti o kadar böyle sıradan bir cumhuriyet değildir. Çok zor kurulmuştur.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Elbette.

Yalçın BAYER- Biz şimdi kalkıp bilmem adalet madalet. Yani işin tonunun daha fazla, daha yüksek olması lazım.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Ama bakın, elbette daha yüksek olmalı. olmalıydı fakat toplum büyük ölçüde etkisizleştirildi. Düşünün berber bile acaba benim telefonum dinleniyor mu diye korkuyor. Korku toplumuna dönüştü Türkiye. Çünkü neden? Eskiden adalete güvenirdi. Yani bir şey gelirse gider hakkımı ararım diyordu. Şimdi hakkımı ararım diyemiyor. Oraya gidersem yakalayıp yaka paça beni içeri atacaklar diyor. Bakın tutukluluk yargılama sürecinde en son başvurulması gereken yöntemlerden birisidir, yollardan birisidir. Bizde yakala at içeriye. Ve şöyle bir algı oluştu artık bizde. Yakala at içeri zaten suçlu. Suçlu olmasa hakim tutukluluğa karar verir mi? Sayın Cumhurbaşkanı demeç vermiş efendim yargı kararı olmadan kimse suçlu değildir. İyide buyurun topluma anlatın bakalım. Gerçek böyle midir, değil midir? Biz bakın mücadelemizi yapıyoruz. Samimi söylüyorum. Eksikte yapmış olabilir, yanlışımızda olabilir. Şuanda meclise iç tüzükle ilgili bir düzenleme geldi. Önümüzdeki günlerde görüşülecek. Bizim sesimizi kesmek için. Bakın meclis televizyonlarında grup toplantılarında sözümüz kesildi. İki; dönüyoruz iç tüzükte genel kurulda da sözümüz kesilecek. Komisyonlar, ihtisas komisyonları, yani plan bütçe, adalet, anayasa komisyonu gibi, kadın aile, sosyal işler komisyonu gibi. Üyelerin bir önerge verme hakkı var. Eskiden sonsuz önerge verme hakkı vardı. Şimdi bir önerge verebilirsin diyor. İkinci önergeyi iç tüzük yasaklayacak. Hangi demokraside? Bana söyleyin hangi televizyon kanalında bu tartışma konusu oldu. Hangi televizyon kanalında bu tartışıldı. Hangi gazetelerde ya bu ülkede demokrasi var, muhalefetin sesi kesiliyor dedi. Zaten zar zor bir sesimiz çıkıyor. Cılız mı olur, gür mü olur bilmiyorum ama sonuçta bir sesimiz çıkıyor. O bile kesilmeye çalışılıyor. Ona bile tahammül edilemiyor. Ondan sonrada biz bu ülkede efendim tutuklamalar oldu, şu oldu, daha çok arkası gelecek. Daha tutuklamalarda gelecek, mahkumiyetlerde gelecek.

Bakın, adalet bakanı şunu söylüyor…

Yalçın Bayer; İnsanları moralsizlikte bırakıyorsunuz ne demek tutuklamalar geliyor falan eyvah biz kalkalım bu programı konuşmayalım.

Kemal KILIÇDAROĞLU- Yo hayır. Mücadele edeceğiz.

Mine KIRIKKANAT- Evet çok haklısınız Sayın Başkanım, bende aynen sizin gibi düşünüyorum. Başka tutuklamalarda gelecek ve zaten Sayın İlker Başbuğ’un tutuklamasının bir anlamda bugün Uludere olayını kapatmak için olduğu söyleniyordu. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Hakikaten Uludere olayını uzaklaştırmak, unutturmak için mi böyle bir denklem yapıldı? Her sizin de beklediğiniz gibi yani her kendilerine ilişkin bir yanlış, bir hata, kötü bir dosya ortaya çıktığında onu kapatmak için tutuklamalar olacak. Bütün bunlarda hemfikirim. Ama birinci sorumu unutmayın Uludere’yi kapatmak için midir?

İkinci sorum aslında çok daha önemli. Şu ki, sizin dediğiniz baskıları aştık biz. Yani medyada artık baskı yok. Medya yok. Şu içinde bulunduğumuz ve bu programı yaptığımız televizyondan başka özgür ve bağımsız başka televizyon yok. Haber televizyonlarının halini görüyorsunuz. NTV, Habertürk vs. neredeyse dansöz oynatacaklar. Müzik programları, filmler… Yani kereviz nasıl soyulur programları yapılıyor. Bitti, medya bitti. Can Ataklı’da biliyor işte yani. Ben şanslıyım Cumhuriyette çalıştığım için. Çünkü Cumhuriyet yine de işte burası gibi. Ama etimiz ne, budumuz ne? Maddi imkanlarımız son derece bir kere şey. O yüzden sizin söylediğiniz baskıları çok aştık biz. Medya yok bunu bir tarafa koyduk.

İkincisi; hukukun üstünlüğü diyorsunuz. Hukuk kalmadı ki üstünlüğü olsun Sayın Başkanım. Bugün ben Silivri’den geliyorum. Bir ülke düşününki ki bu ülke Türkiye’dir. Hem Baloz mahkemesine girdim ben bugün duruşmasına, hem Ergenekon duruşmasına girdim. O kadar belli ki, özellikle Balyoz’da bugün yani benim bulunduğum zaman olarak söylüyorum. Ergenekon’da da öylede bulunduğum zaman dilimi. Dijital verilerde manipülasyon var, sahte dijital belge üretilmiş. Bunu kim üretmiş? Elbette ki, adaletin yaptırımını üstlenmekle görevli güvenlik güçleri. Şimdi siz bir ülke düşününki güvenlik güçleri tezgah bir darbeyi suçlamasını yapabilmek için delil imal ediyor. Bununda adı sehven oldu biliyorsunuz. Siz bir ülke düşününki o mahkemelerde kesinlikle doğru bulunamayacak. Orada bugün insanları gördüm suçsuzluklarını kanıtlamak için konuşuyorlar. Biran düşünüyorsunuz ve herkes benim gibi düşünüyordu. Yani kendilerini savunsalar ne olacak, savunmasalar ne olacak? Bir senaryo yazılmış orada ister savunsunlar, ister savunmasınlar netice aynı olacak ve zaten bir bölümü de üç yıldan beri içerde yatıyor biliyorsunuz. Bir adli mekanizma üst üste çıkıyoruz şimdi polisten sonra işte yargı. Yargıdan sonra yargıyı denetlemekle yükümlü siz demin söylediğiniz işte ……………………………………. Olaylarda bile. Onun üstüne çıkıyoruz HSYK yani Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu. Orayı da bağlamışlar. Sizi de şimdi susturuyorlar iç tüzükte yaptırdıkları şeyle. Şimdi bu kapsamda bu demokrasi nasıl kurtulur? Bu rejim nasıl kurtulur? Artık bu rejim meselesi de değildir.

İkinci sorum şu olacak. Bu o kadar büyük bir plan ki, yani güvenlik güçlerinin dijital sahte veri imal etmesi, buradan çıkan sahte verinin artık komik duruşmalarda hakimler tarafından ciddi ciddi yargılanması. O komedinin HSYK tarafından dokunulmayacak. Zaten bütün şantaj videolarının, bütün şantaj maillerinin, virüslü programların, virüslü şeylerin menşeine baktığınız zaman, nereden geldiğine baktığınız zaman bunların çoğu yurtdışından geliyor, Amerika’dan geliyor, Kanada’dan geliyor. Bunun uluslararası güçlerde, yani o düzeyde kim olduğunu bilemiyorum. Yani Amerika demeye çok dilim varıyor tabi ki, bir yerlerde CIA demeye çok dilim varıyor. Muazzam bir plan yapıldı. Yani çok özür dilerim kendilerini küçümsediğimi zannetmesinler ama ben bu ülkede yani 3 tane darbeyi görmüş biriyim. Bizim polis bu kadar akıllı değildir Sayın Başkanım. Bizim hakimlerimizde bu kadar kurnaz değildir. Bizim HSYK’da bunu olamaz. Bu plan başka yerden geliyor. Bu bir komplo. Yani bu küresel bir komplo. Bu küresel komployu kimler yapıyorlarsa uygulayanlar belli. Aradaki aracı uygulatıcılarda f tipi belli. Onlarda belli. Ama komplonun beyin takımı ( ses kesildi ) böyle bir komplo niye yapılır? Bir ülkede iç savaş çıksın diye yapılır Sayın Başkanım. Bütün yani ordu benim siz biliyorsunuz  ( Ses kesildi ) ordunun hiçbir savaşa girmeden içinden bu kadar bozguna uğraması öyle kolay kolay yapılabilecek bir iş değil.

Gazeteci- Tek mermi atmadan 50 general.

Mine KIRIKKANAT- Evet. Dolayısıyla aslında bu komployu yapanlar bence Türkiye iç savaşa girsin, karışsın, şöyle bir karman çorman olsun. Sevgili Yalçın Bayer’in söylediği gibide bir rejim meselesine dönüştü diye yapsınlar. Allah’tan bizim halkımızda böyle bir yani isyan etme, sokaklara çıkma, futbol olmadığı takdirde onu demek istiyorum. Yani büyüğüne karşı gelmek, devlete isyan etme geleneği çok fazla yok bütün isyanlarımıza rağmen isyan tarihimizde. Büyük devrimler yok bizim halk devrimlerimiz. Dolayısıyla yani bunu beceremediler. Ama muhalefeti bile iç tüzükte yapılacak değişiklikle susturduktan sonraki ve diyoruz ki artık üstünlükten söz edilemez hukuk kalmadı. Bunun içinden biz demokrasiyle nasıl çıkacağız Sayın Başkanım. Yani bu komplo nasıl çözülür, nasıl bir mücadele yöntemi düşünüyorsunuz demokrasi içerisinde. Daha fazla bağırmaksa sesinizi kesecekler.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları