loading
close
SON DAKİKALAR

Konunun Uzmanlarından 4+4+4 Açıklaması

Konunun Uzmanlarından 4+4+4 Açıklaması
Tarih: 06.04.2012 - 16:23
Kategori: Eğitim

Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğretim elemanları yaptıkları açıklamada; "4+4+4 modeli çocukların gelişim evreleri ile örtüşmüyor"...

Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğretim elemanları yaptıkları açıklamada; "4+4+4 modeli çocukların gelişim evreleri ile örtüşmüyor"...

Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğretim elemanları: “4+4+4 modeli çocukların gelişim evreleri ile örtüşmüyor.
Alternatif olarak 2+6 +3+3 modeli tartışılabilir.”

4+4+4 yasa teklifi; kamuoyunun ve başta Eğitim Fakülteleri olmak üzere bilim kişilerinin ve uzmanların görüşüne yeterince başvurulmadan hazırlanmış; Milli Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu’ndan hızla geçirilmiş ve TBMM gündemine sunulmuştur. Ülkenin ve toplumun geleceğini şekillendirecek böyle ciddi bir konunun siyasete kurban edilmemesi; çocukların sağlıklı bir şekilde yetişmesi, sağlıklı okullar ve sağlıklı bir gelecek için sorumluluk duyuyor ve 4+4+4 teklifi ile ilgili görüşlerimizi kamuoyuyla paylaşıyoruz.

Mevcut ilköğretim modeli pratikte 9 yıllık 3 kademeden oluşuyor (1+5+3)
Mevcut ilköğretim modeli, her ne kadar 8 yıllık kesintisiz eğitimi öngörmekle birlikte aslında 9 yıl olup 5 yaşına denk gelen 1 yılı okulöncesi, 6-10 yaşına denk gelen 5 yılı ilkokul, 11-13 yaşına denk gelen 3 yılı ortaokul şeklinde üç evreden oluşmaktadır.

4+4+4 bio-psiko-seksüel, bilişsel ve sosyal gelişim modellerine uymuyor

4+4+4 teklifinin gerekçesi olarak “Gerek ülkemizin 1997'den bu yana kesintisiz eğitim uygulaması nedeniyle yaşadığı sorunlar gerekse gelişmiş ülkelerin örnek uygulamaları birlikte değerlendirildiğinde, zorunlu eğitim sürecinin öğrencilerin yaş grupları, fiziksel ve ruhsal gelişim özellikleri, ilgi, istidat ve becerileri temel alınarak "kademelendirilmiş" ve çeşitli meslek dallarına yönelik eğitimi de içerecek biçimde "çeşitlendirilmiş" bir nitelik kazanması açısından 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu, 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu ve 3308 sayılı Mesleki Eğitim Kanununda değişiklik yapılması zorunlu hâle gelmiştir.” denmektedir.

Ancak bu söylenen gerekçenin aksine, 4+4+4 teklifi çocukların gelişim evrelerini dikkate almamaktadır.

Freud, Piaget, Erikson, Kohlberg gibi bu konuda önde gelen gelişim psikologları aralarında küçük farklılıklar ve bazı tartışmalar olmakla birlikte 0-1, 2-3, 4-5, 6-11/12, 11/12-15/16 yaş dilimlerini öngörmektedir.

Freud’un psikoseksüel gelişim kuramına göre 

1.Oral Dönem: ( 0-2 ) yaş,
2.Anal Dönem: ( 2-3 ) yaş,
3.Fallik Dönem: ( 3-6 ) yaş,
4.Latent Dönem: ( 6-12 ) yaş ve
5.Genital Dönem: ( 12-+) yaş olmak üzere 5 evre bulunmaktadır.

Piaget’e göre “zihinsel/kognitif gelişim” 

1.Duyusal Devinim (Motor) Dönemi (0-2 Yaş)
2.İşlem Öncesi Dönem (2-7 Yaş)
3.Somut İşlem Dönemi (7-12 Yaş)
4.Soyut (Formal-Mantıksal) İşlem Dönemi (12-...),
5.Metod Eleştirisi şeklinde beş ana evreden oluşmaktadır.
 
Kohlberg bilişsel gelişimi moral/ahlaki gelişim için modelleyerek üç evreden söz ediyor:

1.Konvensiyonel öncesi evre, ilk basamağında ceza ve itaat, ikincisi araçsal yönelim (9 yaşına kadar),
2.Konvensiyonel evre, ilk basamağında kişilerarası sadakat, ikincisi kurallara/yasalara sadakat (ilk gençlik ve yetişkinlik),
3.Post-konvensiyonel evre, ilk basamağı sosyal sözleşmelerin meşruiyeti, ikincisi evrensel etik ilkeler (belirli sayıda kişi, çoğu 20’sinden sonra).

Freud’un psikoseksüel gelişim evrelerini de dikkate alarak Erik H. Erikson (1902 - 1994) sağlıklı bir kişiliğin oluşumunu açıklamaya çalıştığı “ben-kimliğinin” gelişimini 8 psikososyal yaşam evresine ayırmaktadır (Erikson 1966, s. 2, s. 214-215): 

1. Aşama- yaklaşık 1. Yaş – Süt-bebelik: Temel Güvene karşı Güvensizlik
2. Aşama- yaklaşık 2-3 Yaş – Küçük çocukluk: Özerkliğe karşı Utanma ve Şüphe,
3. Aşama- yaklaşık 4-5 Yaş – Oyun yaşı: İnisiyatif Almaya karşı Suçluluk Duygusu,
4. Aşama- yaklaşık 6- 11/12 Yaş – Okul yaşı: Çalışma-Başarmaya karşı Küçüklük-Beceriksizlik Duygusu,
5. Aşama- yaklaşık 11/12 - 15/16 Yaş – İlk gençlik: Özdeşim ve Reddetmeye karşı Kimlik Dağılması,
6. Aşama- Ön yetişkinlik: Yakınlaşma ve Dayanışmaya karşı Yalnız Kalma,
7. Aşama- Yetişkinlik: Üretkenliğe karşı Kaçınma,
8. Aşama- Olgun yetişkinlik: Ego Bütünlüğüne karşı İkircikli Kalma.

Kısaca 4+4+4 modeli herhangi bir gelişim modeline uymamaktadır.

60-72 ay veya 5 yaş ilkokul değil, okulöncesi çağına denk düşüyor. okulöncesi ayrı bir evredir, birleştirilmesi uygun değildir.

İlkokula başlama yaşı olarak öngörülen 60-72 ay yani 5 yaş okulöncesi çağına denk gelip ilkokula başlamak için bilişsel, sosyal, duygusal ve motor beceriler yönünden erkendir. 1983-85 yılları arasında ilkokula başlama yaşı olarak 5 yaş uygulanmış, ancak bu yaş çocuklarının okul olgunluğu gerçekleşmediği için bu uygulama başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Az sayıda bazı ülkelerde 5 yaş uygulanmakla birlikte bu ülkelerde okulöncesindeki 3-4 yaş okullaşma oranı % 100 yakındır. Türkiye’de ise 3-4 yaş grubu için okullaşma oranı % 50’yi bile bulmamıştır. Yani çocuklar okulöncesi bir eğitim almadan ve hazır olmadan 5 yaşında zorunlu bir eğitimle karşı karşıya kalacaktır.

Dolayısıyla ilköğretim olgunluğuna sahip olmadıklarından okulöncesi ilköğretimle karıştırılmamalı, 4-5 (veya 4-6) yaş okulöncesi eğitimi olarak farklı fiziki koşullar, program ve eğiticiler çerçevesinde düşünülmelidir.

2+6+3+3 (Okulöncesi 2, İlkokul 6, Ortaokul 3 ve Lise 3) modeli
Gelişim modellerine göre;

4-5 yaş 2 yıllık Okulöncesi Çağı,

6-11 yaş 6 yıllık İlkokul Çağı,

12-16 yaş Ortaöğretim Çağı sayılabilir. Ortaöğretim 12 yaşından başlayarak bireysel, sosyal ve mesleki ihtiyaçlar da dikkate alınarak 3+3 şeklinde iki evre olarak düzenlenebilir.

Normatif derslerden ve mesleki yönlendirmeden çok müzik, resim, iş-teknik, spor gibi dersler artırılmalıdır 

Sorun kademenin de ötesinde aynı zamanda müfredat, eğitimin niteliği ve kalitesi sorunundan oluşmaktadır. Teklifin gizli ajandası olup olmadığı, ideolojik kaygılar taşıyıp taşımadığı kademeden daha fazla öne çıkmaktadır. Bu da seçimlik veya mesleğe yönlendirme gibi hususlar altında tartışılmaktadır. 

4+4+4 telifinde“Öğrencilerin yetenek, gelişim ve tercihlerine göre seçimlik dersler oluşturulur.” denmekte ve seçimlik havuzunu artırmak doğru bir yaklaşım oluşturmakta ise de mevcut mevzuat ve müfredatta öngörülen beden ve sanat dersleri bile ihmal edilirken böyle bir ifadenin herhangi bir güvenilirliği bulunmamakta; geriye Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi dersine ek olarak Arapça ve Kuran dersleri gibi seçimlik derslerin eklenmesi niyeti kalmaktadır. Dini bilgi ve değerler geniş bir kadroyla Diyanet tarafından (camilerde, mahalle mekteplerinde) ve ailelerce zaten verilmektedir. İhtiyaç sahibi kişiler ek dini hizmetler için diyanetten destek alabilir.

Okulların rolü; daha çok bilim-sanat-felsefe-matematik-tarih-coğrafya ile dil, yaratıcılık, kişilik ve toplum gelişimine odaklanmalıdır. Çocuklara erken yaşlarda normatif esaslı değer yüklü dersler ölçülü şekilde sunulmalı; müfredatta beden-spor-yüzme, iş teknik, resim, tiyatro, müzik gibi el, dil, zihin becerileri ve yaratıcılığı geliştirici etkinlikler ve dersler artırılmalıdır.

Ön hazırlıklar tamamlanmadan farklı uygulamalara geçilmesi ve fatih projesinde ihale dışına çıkılması sıkıntılar yaratacaktır

Kanun teklifinde Fatih projesine de atıfta bulunulmakta ve bunun eğitimde önemli yenilikler getireceği belirtilmektedir. Uzun vadede eğitim ile teknolojinin bütünleşmesi kaçınılmazdır. Ancak bu sürecin eğitim sistemimizdeki bir takım temel sorunlar çözülmeden ve yeterli altyapı hazırlanmadan oluşturulması yarardan çok zarar getirecektir. 1990’li yıllarda okullara Dünya Bankası Projesi çerçevesinde bilgisayar laboratuvarları kurulurken de benzer söylevler vardı, ancak birçok okulda bu bilgisayarlar yeterli altyapı olmadığından, öğretmenler yeterli hizmet içi eğitim almadığından ve eğitim programları bu sürece uygun hale getirilmediğinden etkili ve verimli bir biçimde kullanılamadı. Aynı biçimde 2004-2005 yılları arasında hazırlanan öğrenci merkezli ders programları da yine yeterli altyapı oluşturulmadan uygulamaya konulduğu için başarılı olamadı ve geçmişin öğretmen merkezli eğitimi daha niteliksiz bir biçimde uygulanmaya devam etmektedir.

Kanun Teklifinde FATİH Projesinin Kamu İhale Kanununun kapsamı dışına çıkarılması yanlıştır ve etik değildir. FATİH Projesi kapsamında yapılacak mal ve hizmet alımlarının Kamu İhale Kanunu kapsamı dışında bırakılması, kamu yararına uygunluk ve devlet bütçesini koruma konularında denetime ve hesap verilebilirliğe uygun olmayan uygulamalara yol açacaktır. Ayrıca, 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu kapsamının dışında tutulmasını gerektirecek yasal ve kuramsal bir gerekçe yer almamaktadır. Kamu İhale Kanunu dışında tutulacak bir mal ve hizmet alımı, yüksek bütçeli “FATİH” Projesinde şaibelere neden olabileceğinden ve kamu vicdanında rahatsızlık yaratacağından bu tekliften vazgeçilmelidir. Projenin niteliği ve pedagojik değeri yeterince tartışılmadan ve denenmeden gelecek 15 yılın denetim dışı biçimde ipotek altına alınması, kamu yararı açısından giderilmesi mümkün olmayan maddi ve manevi olumsuz sonuçlara yol açacaktır.”

Kademelendirme, müfredat ve seçimlik dersler; çocukların biyolojik, psikoseksüel, psişik, zihinsel, bilişsel ve sosyal gelişimine uygun olarak parasız ve nitelikli eğitim vermek üzere demokratik özgürlükçü bilimsel bir anlayışla düzenlenmelidir.

Özetle mevcut 4+4+4 teklifi henüz yeterince tartışılmamış ve olgunlaşmamıştır. Teklifin olumlu olumsuz yanlarının bilimsel esaslara göre sağlıklı bir şekilde tartışılmasına ve yeniden şekillendirilmesine ihtiyaç vardır. Çocuklarımızın ve ülkemizin geleceği için başta hükümet ve milletvekilleri olmak üzere herkesi duyarlı davranmaya, çocukları ve inançları siyasete kurban etmemeye, okullarımıza ve geleceğimize sahip çıkmaya, ihale ve hizmet alımlarında zaten sınırlı olan kaynakların yerinde ve verimli kullanılmasına, mevcut kademe ve müfredatlar da dahil eksik ve aksayan yönler varsa gözden geçirilerek dünyaya model olacak demokratik insancıl çağdaş ileri reformlar yapmaya davet ediyoruz.

Yapılacak bu reformlar için Eğitim Fakültelerinin, eğitim ile ilgili tüm sendikaların ve paydaşların görüşlerinin alınarak bir yasal düzenlemeye gidilmesi daha uygun olacaktır.

Mevcuttan geriye düşmeden çok daha ileri modeller oluşturmak için bizler Çukurova Üniversitesi öğretim elemanları ve eğitimciler olarak her tür katkıyı sunmaya hazırız.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
 
Çukurova Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Elemanları

Prof. Dr. Adnan Gümüş
Prof. Dr. Şükran Kılbaş
Prof. Dr. Sonay Güçray
Prof. Dr. Yaşare Aktaş Arnas
Prof. Dr. Binnur Eraldemir
Prof. Dr. Bülent Çukurova
Prof. Dr. Tahir Balcı
Prof. Dr. Necmi Yaşar
Prof. Dr. Hatice Sofu
Doç. Dr. Suat Karaaslan
Doç. Dr. Meral Atıcı
Doç. Dr. Songül Tümkaya
Doç. Dr. Ayperi Sığırtmaç
Yard. Doç. Dr. Ayten İflazoğlu
Yard. Doç. Dr. Mehmet Karakuş
Yard. Doç. Dr. Özlem Kaf Hasırcı
Yard. Doç. Dr. İskender Özgür
Yard. Doç. Dr. Sebahattin Çam
Yard. Doç. Dr. Ebru Deretarla Gül
Yard. Doç. Dr. Fatma Sadık
Yard. Doç. Dr. Özkan Özgün
Yard. Doç. Dr. Neşe Cabbaroğlu
Yard. Doç. Dr. Munise Yıldırım
Yard. Doç. Dr. Rana Yıldırım
Yard. Doç. Dr. Cem Can
Yard. Doç. Dr. Adnan Biçer
Yard. Doç. Dr. Abdurrahman Kilimci
Yard. Doç. Dr. Faruk Yıldırım
Öğr. Gör. Ragıp Şahin
Öğr. Gör. Fehmi Kanalmaz
Öğr. Gör. Aşkın Şen Gök
Öğr. Gör. Meltem Gökmen
Öğr. Gör. Dr. Mustafa Çapar
Öğr. Gör. Ali Doğan
Öğr. Gör. Cem Demir
Öğr. Gör. Mehmet Özcan
Öğr. Gör. Dr. Mustafa Yaşar
Öğr. Gör. Dr. Ayten Pınar Bal
Öğr. Gör. Dr. Abdullah Balcıoğulları
Öğr. Gör. Ömer Aslantaş
Öğr. Gör. Dr. Özgecan Taştan Kırık
Öğr. Gör. Tugay Akbulut
Öğr. Gör. Dr. İsmail Sanberk
Araş. Gör. Tuba Demircioğlu
Araş. Gör. Lili Bal
Araş. Gör. Betül Karaduman

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları