loading
close
SON DAKİKALAR

Külkedisi Değil, İşçiyiz

Külkedisi Değil, İşçiyiz
Tarih: 27.02.2012 - 15:38
Kategori: Sendika

Ne bir istatistik var haklarında ne de onları koruyan bir yasa. Oysa çoklar, yüz binlerle anlatılacak kadar çoklar..

Fatıma Aldal, 5 Mayıs 2011’de 20 yıldır yaptığı gibi erkenden kalkıp, Maltepe’deki temizleyeceği evin yolunu tuttuğunda onu neyin beklediğini bilmiyordu. 

Dördüncü kattaki evin camını silerken düştü ve öldü. “Sigortam olsaydı şimdi emekli olmuştum” lafı hâlâ çocuklarının kulaklarında dolanırken ev sahibi Sevim Öztürk’e “taksirle ölüme sebebiyet vermek” suçundan 2 yıldan 6 yıla kadar hapis cezası istemiyle Kartal 4. Asliye Ceza Mahkemesi’nde dava açıldı. Bu bir kamu davası, çünkü ev hizmetleri iş yasası kapsamında değerlendirilmiyor, ancak İmece Kadın Sendikası Girişimi’nin kampanya ve eylemlerinin de etkisiyle Türkiye’de ilk defa bir ev işçisi için Çalışma Bakanlığı’nca iş müfettişi görevlendirildi. Şimdi gözler davanın nasıl sonuçlanacağında. Çünkü Fatıma Aldal Türkiye’de güvencesiz, kayıt dışı çalışan yüzbinlerce ev işçisinden sadece biriydi. 

Sözü fazla uzatmadan, özellikle ev işçileri, ev eksenli çalışanlar ve ücretsiz ev emeği yani ev kadınları başta olmak üzere emekçi kadınları hedefleyen İmece Kadın Sendikası Girişimi’nden Serpil Kemalbay’a verelim. Ev işçiliği yaparken üçüncü kattan düşen Minire İnal ve ev işçisi Yıldız Ay’sa yaşadıklarını anlattı. Söz önce Kemalbay’da...

- İmece Kadın Sendikası Girişimi’nin çalışmaları arasında ev işçileri önemli bir ayağı oluşturuyor. Ne gibi tespitlere ulaştınız?

- Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) araştırmalarına göre dünyada yaklaşık 50 milyonun üzerinde ev işçisi var. Bir ülkede, kayıtlı çalışan istihdamının yüzde 4’ü-10’u arasında ev işçisi olduğu düşünülüyor. Yani Türkiye’de bir milyonun üstünde ev işçisi olduğunu tahmin edebiliriz. Ne yazık ki tahminlerle konuşuyoruz çünkü bütün devletlerce işbirliği edilmişçesine kayıtdışı bırakılan bir alan bu. Ancak ev işçilerinin tüm dünyada ayağa kalkmasıyla geçen sene ILO’da gündemleştirildi; ev işçilerine insanca iş “ILO C189” şartı kabul edildi. Devletler bu sözleşmeyi imzalamalı. Bu konuda imza kampanyası yürütüyoruz. 5 Mart’ta imzalarımızı Ankara’ya götürecek, Çalışma Bakanlığı, hükümet ve muhalefetten vekillerle görüşeceğiz.

- Neler talep edeceksiniz?

- Öncelikle 189’un imzalanması ve hayata geçirilmesini. Bir kadın haftanın yedi günü yedi farklı işverene çalışabiliyor, bu nedenle sürekli çalışan olmalarına, ağır iş koşullarına rağmen emekleri sayılmıyor. Ev hizmetleri, iş kanununda yok. Sadece sosyal sigortalar kanununda ev işçisi sürekli çalışıyorsa sigortalı yapılabilir, deniyor.

- Peki hiç sigortalı çalışan ev işçisi var mı?

- Tek tük. Bu prosedürle uğraşan işveren çok az bulunur. Genelde bir işyeri sahibiyse oradan sigortalıyorlar. Bu emek bilinçli olarak sigortasız alana terk ediliyor. Kadınların evde karşılıksız yaptıkları işlerin ücret karşılığı yapılması, ek gelir getirici bir iş olarak görülmesi, yok sayılmasındaki ideolojik etken.

- Ne gibi sorunları var ev işçilerinin?

- İş kazaları ve meslek hastalıkları riski yüksek. Hemen her ev işçisinin meslek hastalığı var; menisküs, astım, lif yırtılmaları... Yüksek bir yerde çalışmanın kuralları vardır, mesela cama cam kemeri takarak çıkabilirsiniz. Ancak ev işçileri için bu öyle normal karşılanıyor ki onuncu, onbeşinci katta cam silmeleri isteniyor, kaldı ki üçüncü kattan sonra zaten ölümle sonuçlanıyor düşmeler... Toplum da, çalışma bakanlığı da görmezden geliyor. Bir standartın olmaması da sorun. Bir dairenin de, dört katlı villanın da aynı sürede temizlenmesi bekleniyor. Düzgün yemek verilmiyor, yemek saatleri çalışma saatine karıştırılıyor. Dinlenme, çay molası verilmiyor. Yatılılar köle gibi gecenin geç saatlerine kadar çalıştırılıyor. Özellikle de göçmen ev işçilerinin kaçak olmasından yararlanılarak ücretleri düşük tutuluyor, dışarı çıkartılmıyorlar. Cinsel taciz, tecavüz gibi riskler yüksek ve bunlar gizli kalıyor. Türkiye'de kaç ev işçisinin çalışırken öldüğünü bile bilmiyoruz.

- Bu noktada özellikle Fatıma Aldal davası önemli bir örnek teşkil ediyor...

- Aldal’dan önce Gültekin Özben pencereden düşerek öldüğünde eylem yapmıştık. Sonra yetinmeyelim, Çalışma Bakanlığı konuyla ilgili ne yapıyor, araştıralım dedik. Bakanlığa gittik. Müsteşar yardımcısıyla görüştük, yerden göğe kadar haklı olduğumuzu söyledi. O gün Fatıma için bir iş müfettişi görevlendirildi. Müfettiş de “Haklısınız, ancak yasa müsaade etmiyor” dedi. İşin ilginci, davaya müdahil olmak istediğimizde hâkim de “Size hak veriyorum, ancak yasaları uygulamak zorundayım” diyerek müdahilliğimizi kabul etmedi. Yasa önümüzde ciddi bir engel.

Ben camdan düştüm, siz sustunuz

Adı bir şey ifade etmeyecek sizin için, oysa evinize girip çıkan kadınlardan biri o, bir ev işçisi. Daha doğrusu işçisiydi. Çünkü temizlik için gittiği evin camlarını silerken üçüncü kattan düştü Minire İnal...

Antalya’da yaşıyor. Bir oğlu liseye gidiyor, diğeri 26 yaşında, evin yükü onun omuzlarında, çünkü eşi de işsiz. Ev işçisi olarak çalışmaya 2006’da başladı İnal. İkinci sınıf insan muamelesi görmeye de, aradıkları bir şeyi bulamadıklarında hemen temizlikçiyi suçlayan ev sahiplerine de tahammül etti. Ta ki 05.03.2009’a kadar... “Evin hanımı” işteydi, eşiyse evde. Saat 10 civarında, salon camlarını silmeye girişmişti ki sekiz metre yüksekten düştü! “Evin beyi diğer odada olduğu için beni görmedi” diyerek anlatıyor o günü, “Yoldan geçen biri yardıma gelmiş. Kendime gelince ev sahibine haber verdi. Ev sahibi geldi, ambulans çağırdılar”.

Hastaneye gittiklerinde öğrendi iç kanama geçirdiğini, kaburgaları da kırılmıştı. 15 günden fazla kaldı hastanede, masrafları ev sahipleri ödedi, ancak taburcu edildiğinde ayağa bile kalkamıyordu. Kendi imkânlarıyla ambülans kiralayıp eve gitti. Bir 15 gün de evde yattı, ağrı ve acıyla. “Bir akşam ev sahipleri ziyarete geldiler. Ortopedi uzmanı bir aile dostlarına kontrole götürdüler. Omurilikte kırıklar ve geçirdiğim iç kanamadan kaynaklanan akciğerime sızan kan, enfeksiyon ve su toplamasına neden olmuş. Tekrar hastaneye yatırdılar. Birkaç gün sonra akciğer, 10 gün sonra omurilikten tehlikeli bir ameliyat geçirdim. İki ay acı ve sancı içinde hastahanede kaldım. Taburcu edildim. Eşim o sıralar 600 TL maaşla, sigortasız çalışıyordu. Evimiz kira, bir oğlum asker, diğeri öğrenci... İkinci kez hastaneye yatışımda ev sahipleri iki kez ziyarete geldi ve bir daha uğramadı. Hastahane masraflarımı yeşil kart çıkartarak karşıladık”...

Ev sahiplerini kıyafetlerini istemek için aradığında cep telefonlarının kullanılmadığını gördü. Ev telefonuna çıkan kişi de taşındıklarını söyledi. Dava açmak için bir girişimde bulunmadığı için pişman İnal. Yatağa mahkûm kaldığı bir yıl annesi baktı. Bir daha asla eskisi gibi olamayacak. “Doktorum 'Özürlü kadrosunda çalışabilirsin' dedi. Farklı hastanelerden farklı oranlarda özürlü raporları verildi, ancak İşkur düşük diye müracatımı kabul etmedi. Kendi imkânlarımla bir iş buldum, asgari ücretle çalışıyorum” diyor.

Onun bu hale düşmesinde ev sahipleri kadar bunlara göz yuman sistemin de payı olduğunun farkında; devletten ev hizmetlerinde çalışanların güvenceye kavuşması için gerekli yasal düzenlemeleri bir an önce yapmasını istiyor. “Ev temizliği, aşçılık, çocuk ve hasta bakıcılığı gibi ev hizmetlerinde gündelikçi, aylıkçı ya da yatılı çalışan on binlerce ev işçisi şimdiye kadar yok sayıldı” diyor,

“Hiçbir sosyal güvence olmadan, hatta iş yasası kapsamına dahi alınmadan bu kadar çok sayıda işçinin çalışıyor olabilmesi, devlet eliyle güvencesiz çalışmanın teşvik edildiğinin de göstergesi. Kendileri için bir gecede kanun çıkardıkları gibi, zahmet edip bizim içinde çıkarsınlar”.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları