loading
close
SON DAKİKALAR

Mayıs ayında 156 işçi iş cinayetinde yaşamını yitirdi

Mayıs ayında 156 işçi iş cinayetinde yaşamını yitirdi
Tarih: 06.06.2020 - 14:40
Kategori: Sendika

İSİG verilerine göre, geçtiğimiz Mayıs ayında 156 emekçi hayatını kaybetti.

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’nin (İSİG) verilerine göre, geçtiğimiz Mayıs ayında en az 156 emekçi iş cinayetinde hayatını kaybetti. Hayatını kaybedenlerin 5’i kadın, 14’ü göçmen ve 6’sı çocuktu. Çocuklar tarım sektöründe kayıt dışı çalışıyordu. Mayıs’ta hayatını kaybeden emekçilerin 29’unun ölüm sebebi koronavirüstü. Koronavirüs nedeniyle 3 ayda hayatını kaybeden emekçi sayısı 146’ya ve 2020’nin ilk 5 ayında iş cinayetlerinde ölenlerin sayısı 737’ye yükseldi.

İSİG'in açıkladığı rapordan satır başları şöyle:

Mayıs ayında tespit edebildiğimiz Covid-19 nedenli en az 29 işçi yaşamını yitirdi. Daha fazla kaybettiğimiz arkadaşımız olabilir ancak bilgilere ulaşmak çok zor. Yine bu ölümlerle bağlantılı olarak kaybettiğimiz işçi aileleri de var. Bu anlamda yineleyelim: Gelinen noktada Covid-19 bir işçi sınıfı hastalığı haline gelmiştir.

  • Tespit edebildiğimiz kadarıyla Covid-19 nedenli Mart ayında 14 işçi, Nisan ayında 103 işçi ve Mayıs ayında 29 işçi yaşamını yitirmiştir.
  • İş cinayetlerinin aylara göre dağılımına baktığımızda Ocak ayında en az 114 işçi, Şubat ayında en az 133 işçi, Mart ayında en az 113 işçi, Nisan ayında en az 221 işçi ve Mayıs ayında en az 156 işçi yaşamını yitirdi. 2020 yılının ilk beş ayında iş cinayetlerinde en az 737 işçi arkadaşımızı kaybettik.
  • 156 emekçinin 113’ü ücretli (işçi ve memur), 43’ü kendi nam ve hesabına çalışanlardan (çiftçi ve esnaf) oluşuyor.
  • Ölenlerin 6’sı kadın işçi, 150’si erkek işçi. Kadın işçi cinayetleri tarım, gıda, tekstil ve metal işkollarında gerçekleşti.
  • Altı çocuk işçi can verdi. Çocuk işçi cinayetleri tarım işkolunda gerçekleşti.
  • Ölenlerin yaş ortalamasına baktığımızda: Kendi nam ve hesabına çalışanlar (çiftçi ve esnaf) 50 yaş, ücretliler (işçi ve memur) 41 yaş.
  • 51 yaş ve üstünde ise çalışırken ölen 59 emekçi bulunuyor: Çiftçi ve esnaflar ile tarım, tekstil, ticaret, metal, inşaat, taşımacılık, gemi/tersane, sağlık, güvenlik ve belediye işçileri.
  • 14 göçmen/mülteci işçi yaşamını yitirdi: 6’sı Afganistanlı, 5’i Suriyeli, 1’i Azerbaycanlı, 1’i Gürcistanlı ve 1’i Iraklı.
  • Ölen işçilerin 2’si sendikalı. Sendikalı işçiler cam ve belediye işkollarında çalışıyordu.
  • Ölümler en çok tarım, inşaat, taşımacılık, ticaret/büro, belediye/genel işler, metal, sağlık ve tekstil işkollarında gerçekleşti.
  • En fazla ölüm nedenleri sırasıyla Covid-19, trafik/servis kazası, ezilme/göçük, kalp krizi, yüksekten düşme, zehirlenme/boğulma, şiddet, patlama/yanma, intihar ve elektrik çarpması.
  •  
  • “Covid-19 bir işçi sınıfı hastalığı haline geldi”

Raporda Covid-19 salgınına da yer ayrıldı.

Covid-19’dan yaşamını yitiren işçilerin durumunun değerlendirildiği raporda şu görüşlere yer verildi:

  • Türkiye’de ilk Covid-19 vakasının tespit edilmesinden dokuz gün sonra (20 Mart 2020’de) ‘Covid-19 ve işçi sağlığı taleplerimiz’ konulu bir açıklama yayınlamıştık. Açıklamada “Başta sağlık emekçileri olmak üzere, evden çalışanlar dahil faal işçilerin SARS-Cov-2 virüsü ile bulaşma sonucunda maruz kalacakları Covid-19 hastalığını, iş kazaları sonucu gelişen ölümcül seyirli mesleki bulaşıcı hastalık, ölümleri de iş cinayeti olarak değerlendiriyoruz” diye belirtmiş ve bu talebin tüm emek ve meslek örgütleri tarafından aktif biçimde savunulması gerektiğini söylemiştik.
  • Nitekim bu durumdan rahatsız olan sermaye örgütlerinin de açıklamaları sonrası harekete geçen SGK tarafından 7 Mayıs’ta bir genelge yayınlandı ve Covid-19’un bulaşıcı hastalık olduğu ve iş kazası/meslek hastalığı olarak değerlendirilmemesi gerektiği açıklandı.
  • Bu süreçte uluslararası sendikal hareket sermayenin ve devletin sorumluluklarını belirtip Covid-19’un işçiler için meslek hastalığı sayılması ile ilgili bir deklerasyon yayınladılar, işçilerin ve ailelerinin korunması konusunda adımlar atılması gerektiğini belirtip en riskli meslek gruplarını sıraladılar. Türkiye’de de sendikalar ve meslek odaları Covid-19’un sağlık emekçileri için meslek hastalığı ve diğer işkollarında çalışanlar için iş kazası sayılması gerektiğini belirtip açıklamalarda bulundular, davalar açtılar ve SGK’ya çağrıda bulundular.
  • Ancak bütün bu yapılanlar yetmez. Covid-19’un iş kazası/meslek hastalığı olarak kabul edilmesi için elbette gerekli hukuki girişimlerde bulunulmalıdır. Ancak bu talebin kabul edilmesi için aktif bir kampanya yürütürsek işçi sınıfının bütünü tarafında özümsenebilir ve bir örgütlenme başlığı olarak alana müdahale etme gücümüzü yükseltebiliriz.
  • Mayıs ayında tespit edebildiğimiz Covid-19 nedenli en az 29 işçi yaşamını yitirdi. Daha fazla kaybettiğimiz arkadaşımız olabilir ancak bilgilere ulaşmak çok zor. Yine bu ölümlerle bağlantılı olarak kaybettiğimiz işçi aileleri de var. Bu anlamda yineleyelim: Gelinen noktada Covid-19 bir işçi sınıfı hastalığı haline gelmiştir.
  • Tespit edebildiğimiz kadarıyla Covid-19 nedenli Mart ayında 14 işçi, Nisan ayında 103 işçi ve Mayıs ayında 29 işçi yaşamını yitirmiştir. Bilim insanlarının açıklamaları Covid-19’un muhtemelen aşı bulununcaya kadar (bir yıl) hayatımızda önemli bir belirleyen olacağını göstermektedir. Bu noktada bugüne kadar yaptıklarımızın değerlendirilmesi önümüzdeki süreç pratiği için önemlidir.
  • İşçi sağlığı mücadelesi olarak daha evvel karşılaşmadığımız bir süreç yaşadık ve lokal çıkışlar dışında buna uygun bir yanıt veremedik. İnşaat-İş, Dev Yapı-İş, Enerji-Sen, Limter-İş vd. işyerlerinde, sokakta yaptıkları eylemler, Birleşik Metal-İş’in bazı fabrikalarda çalışmaktan kaçınma hakkını kullanması, DİSK’in 1 Mayıs eylemi, oluşturulan platformların basın açıklamaları vb. dışında işçi sağlığı mücadelesi bütünlüklü bir ses ve eylem hattı oluşturamadı. Facebook, twitter, instagram, zoom gibi iletişim kanalları yoğun olarak kullanıldı ama işçi sınıfının çoğunluğu işyerlerine gitmek zorunda kalmıştı ve gerekli alan pratiği gerçekleştirilemedi.
  • Covid-19 ile birlikte işçi sağlığı ve halk sağlığı mücadelelerinin ortak, güçlü bir ses oluşturmasının nesnel zemini ortaya çıkmıştı. Bizler daha evvel Kuzey Ormanlarının Savunulması ile inşaat işçilerinin iş cinayetlerinde ölmemesi ve hak mücadelelerini birleştirmeye yönelen ortak zeminler için uğraşmıştık. Ancak yerellerde oluşturulan ‘Dayanışma Ağları’ ile -belirli pratikler olsa da- ortak bir mücadele zemini oluşturmakta zayıf kalındı.
  • Covid-19 ile birlikte farklı koşullarda çalışmaya sürüklenen işçilerin talepleri arasındaki açıyı kapatma pratiğinde eksik kaldık. Zorunlu olarak çalıştırılanlar (sağlık, belediye, kargo, market, gıda, enerji işçileri vb.), zorunlu olmasa da rekabet gerekçesiyle çalıştırılanlar (metal, lastik, inşaat, tersane işçileri vb.), evden çalıştırılanlar (büro çalışanları vb.) ve zorunlu olarak çalıştırılmayanlar (kafe, turizm, uzunyol ulaşım işçileri vb). Tabi sınıfın bu farklı kesimlerinin talepleri biraz farklıydı: Zorunlu çalıştırılanlar İSİG önlemleri, ulaşım sorunları, çalışma saatleri… Zorunlu olmasa da rekabet gerekçesiyle çalıştırılanlar çalışmama hakkı, ücretli-idari izin… Evden çalıştırılanlar çalışma saatlerinin belirsizleşmesi, uzun-fazla çalışma, boş zaman-izin haklarının alınması… Zorunlu olarak çalıştırılmayanlar işsizlik, ücret…
  • Tabi bu kesimler ve talepleri bazı açılardan içiçe de geçmiş bulunmaktaydı. Ancak işçi sağlığı mücadelesi salgının ilk ayında “halkın sağlığı için üretimi sürdürmenin zorunlu olduğu sektörler dışında işyerlerinde üretim durdurulmalı ve işçiler salgının kritik evresi bitinceye kadar ücretli-idari izinli sayılmalıdır” talebini, ikinci ayında işyerlerinde ve ulaşımda İSİG önlemlerinin alınmasını öne çıkardı.
  • Önümüzdeki süreçte Covid-19’a karşı İSİG önlemlerinin alınması talebi ile içiçe olarak işsizliğe, açlığa karşı mücadeleyi de öne çıkarmalıyız. Unutmamamız gereken bazı hususlar var: Birinci olarak Covid-19 salgını devam ediyor, salgına yakalananların ve ölenlerin sayısı düşsede bu süreç bitmiş, yokmuş, ölümler yaşanmamış, hastalığa kapılma durumu yokmuş gibi davranamayız. İkinci olarak nasıl Covid-19 işçi sınıfı hastalığı haline geldiyle tüm ekonomik yükü de işçi sınıfına yüklenmektedir. Bunun bir sonucu olarak işsizlik, açlık, güvencesiz çalıştırma koşullarının derinleştirilmesi, iş cinayetlerinin farklı nedenlerinin artması gözükecektir, tabi karşı koyuşlar da. Bu dönemim özsavunma eylemlerini de gerek Dünya gerek Türkiye ölçeğindeki pratiklerden süzebilmeli ve öngörebilmeliyiz. Özellikle kadın, yaşlı, çocuk ve göçmen/mülteci işçilere dönük korunma politikaları önermeliyiz.
Kaynak : istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları