Trafik cezaları ve AKP’nin KÖİ borçları
Çiğdem Toker; Trafik cezaları için bütçeye hedef konulması normal olabilir. Ama bu tutarın bazı bakanlıkların bütçesini aşacak yükseklikte olduğunu biliyor muydunuz?

“Kuzey Marmara”, “duble yol” ve “radar” başlıkları, dün sabah sosyal medya platformu X’te ayrı ayrı trend topic olmuştu. (En azından benim telefonumda öyle görünüyordu.) Ne var diye tıklayıp baktığınızda çoğunun radar cezalarından yakınma olduğunu görmek mümkündü.
Bayram dolayısıyla yollarda trafik artıyor malum. Ancak bahsettiğim vatandaş mesajları, seyir ve can güvenliği amacıyla yoğunlaştırılan denetimlerin, artık çığırından çıktığını, sırf ceza kesmiş olmak için ceza kesildiğini söylüyordu.
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın “30 kilometrede bir radar var. Otoyollarda toplam 120 radar cihazımızla gece gündüz hız denetimi gerçekleştiriyoruz” mesajının altında üstünde sayısız tepki mesajını okumaksa hala mümkün.
Garanti döviz üzerinden olunca
Trafik cezalarıyla ilgili şikayetlerdeki artış, vatandaşın yüksek enflasyon altında ezilmesi, satın alma gücünün düşmesiyle de yakından bağlantılı. Öte yandan -sizler de duymuşsunuzdur ya da aynı fikirdesinizdir-; pek çok kişi, yoğunluğu artan para cezalarını, devletin bütçe açığını kapatma girişimi olarak görüyor.
Geçen hafta TBMM Adalet Komisyonu’nda Trafik Kanunu’nda değişiklik yapan yasa teklifi görüşüldü. CHP Kars Milletvekili İnan Akgün Alp, yasanın örtülü bir ek bütçe gibi olduğunu söyleyerek şöyle dedi:
“Siz bir trafik kanunu getirmemişsiniz, ek bütçe önermişsiniz. 2025 yılı merkezi bütçesi trafik cezalarından 68 milyar lira gelir elde edilecek şekilde. Oysa bugün komisyonumuza sunulan teklif metninde mevcut kanunda bin, iki bin lira öngörülen trafik cezaları 46 bin liralara çıkartılmıştır. Bu şekilde yasalaşacak olursa 68 milyar liralık gelir hedefi 1 trilyon lira civarına yükselecektir ki, 2025 yılı bütçesi için önemli bir kalem teşkil etmektedir.”
Trafik cezaları için bütçeye hedef konulması normal olabilir. Ama bu tutarın bazı bakanlıkların bütçesini aşacak yükseklikte olduğunu biliyor muydunuz?
“Can güvenliği için değmez mi?” “Caydırıcı cezalara ihtiyaç yok mu?” soruları elbette meşru.
Ancak artan cezaların otoyolu yapıp işletenlere de gittiğini düşünürseniz, mesele başka bir boyuta taşınabilir.
Basit hesap, yalın gerçek
Tabii ki vergi sistemimizin “özgülenmiş” olmadığını biliyorum. Yani Türk vergi sistemi “şuradan topladığım vergiyi şuraya harcarım” gibi bir kaide kuralla işlemiyor. (Dolayısıyla hız limitini aştınız diye kesilen para cezası doğrudan şirket kasasına gitmiyor. Devletin gelirleri farklı başlıklar altında toplanır ve kamu harcamaları neyi gerektiriyorsa oralara ödenekler şeklinde aktarılır.) Bu notu düşelim hemen.
Ama değerli okurlar da otoyolu, duble yolları kullanırken size ceza üzerine ceza kesilirken, bir an için şöyle düşünsün lütfen:
-2025 yılı bütçesinde Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) modeliyle yaptırılan otoyol ve diğer ulaştırma projeleri için müteahhitlere aktarılacak garanti tutarı 97,6 milyar TL olarak belirlenmişti.
-Bu projelerin tamamına euro ve dolar üzerinden garanti bedeli ödeniyor.
-2025 yılı bütçesi Ekim 2024’te TBMM’ye geldiğinde, 1 dolar 34,2, 1 Euro ise 37,3 TL civarındaydı. Bugün 1 dolar 39,3, 1 Euro ise 44,8 TL.
Yedi ayda paramız, dolar karşısında 5 TL, Euro karşısında da 7,5 TL değer kaybetti.
-Bitmedi. “Milletin cebinden beş kuruşu çıkmayacak” diye yaptırılan bu otoyollara kredi veren kuruluşlar, verdikleri parayı dolar ve Euro cinsinden geri istiyor. Bu projelerin uygulama sözleşmeleri de o nedenle döviz üzerinden yapılıyor.
Sözün özü, 2025 yılı bütçesi için otoyollara, tünellere havalimanlarına 97,6 milyar TL ayrılmış olan AKP iktidarının hazırladığı bütçede, bu tutar yıl sonunda çok daha yüksek miktarlara ulaşacak.
Dolayısıyla 97,6 milyar TL belki (örneğin) olacak, 150 milyar TL.
Siz Hazine ve Maliye Bakanı olsanız, bu açığı kapatmanın yollarını aramaz mısınız?
Üstelik zaten vatandaştan gizli tutulan bu sözleşmelerin bir kısmı, yine gizli ek protokollerle müteahhit lehine değiştirildi. Örneğin Kuzey Marmara Otoyolu en az iki kez değişikliğe uğrayarak hem işletme süresi uzadı hem de araç garantileri arttırıldı.
Oysa bu yapılan düpedüz ihale koşullarını değiştirmektir. İhale koşullarını sonradan değiştirmenin ise bir adı vardı biliyorsunuz değil mi?
Ama bu düzenin hiçbir sorun yokmuşçasına sanki pirüpakmış gibi devam ettiğini de biliyorsunuz.
Neyse ki uzun yıllardır, sonuçlanmış rüşvet ve yolsuzluk dosyalarının bulunmayışı uluslararası kuruluş raporlarında eleştiri konusu olmuş Türkiye’nin, yıllar sonra artık yolsuzluk suçlamasıyla cezaevine gönderilen tutukluları var…
***
Masumiyet karinesi ihlal edilerek, savaş esiri gibi yürütülerek görüntüleri servis edilen, tutuklanarak bayramı cezaevinde geçirmek zorunda kalan, haksızlığa uğrayan seçilmişler başta olmak üzere haksız yere cezaevinde tutulan herkese ve bütün iyi insanlara adaletli bir ülke dilerim.
ÜYE YORUMLARI
Yorum YapFacebook Yorumları