loading
close
SON DAKİKALAR

Darbe söylentisi bir safsata değil

Erol Kızılelma
Tarih: 06.05.2020
Kaynak: www.istanbulgercegi.com

Erol Kızılelma; Darbeler ancak, demokrasi güçlerinin örgütsüz ve etkisiz olduğu toplumlarda başarı şansı bulur. Gelecek nesillere daha demokratik bir ülke bırakabilmemiz için gerçek darbecilere geçit verilmemeli, darbecilere karşı omuz omuza bir mücadele örgütleme becerisi gösterilmelidir.

Koronavirüs salgını aklımızı başımızdan aldı. Nasıl almasın? Ana amacı yandaşlarını zengin edecek bir siyasi düzeni sürdürme kararlılığında olan bir iktidara sahibiz. Beceriksizlikleri ve yanlışları artık ihanet boyutlarına varan bu iktidarın ülkeyi getirdiği ekonomik iflas noktasına koronavirüs de tüy dikti. Belki bu salgından etkilenen birçok ülke, neoliberalizmin küresel sorunlarına rağmen toparlanıp yollarına devam edecekler, ama bizim ülkemizin ne yazık ki böyle bir şansı yok. İşsizlik ve yoksulluk oranları aldı başını gidiyor. Tanık olunan örnekler karamsarlığı daha da arttırıyor. Bu iktidarın en önemli marifetlerinden biri, orta sınıfı ortadan kaldırması. Artık herkes yoksulluğun pençesine düşmüş durumda. Veya en azından eski olanaklarını çok arar bir durumdalar. Elindeki ufak birikimlerle esnaflığa soyunanların hali içler acısı. Evine ekmek götürmekte zorlananlar, şimdi salgın marifetiyle evlere kapandılar. Ne yiyorlar, ne içiyorlar, sözde sosyal devletimizin umurunda değil. Birçok ülke vatandaşlarına salgın süresince geçinebilecekleri bir ücret öderken, bizim iktidarımız uygun şartlarla borç verebiliriz diyebiliyor sadece. Çünkü kasa tamtakır. Zaten kimsenin de borç alıp ödeme diye bir talebi de yok.

Cumhuriyetin bugüne kadar olan birikimlerini haraç mezat satarak veya yandaşlarına aktararak, bir yandan da ülkemizin gördüğü en büyük borçlanmayı yaparak, saltanatını sürdüren bu iktidarın, artık denizin bittiğinin farkında olduğunu düşünüyorum. Rakamlarla oynayarak toz pembe bir tablo çizmesinin inandırıcı olmaması, iktidarı, düzeni sürdürebilmek için politikalarını sertleştirme yoluna itiyor. Ülkeyi yönetemeyen bir iktidarın, düşme korkusuyla işleri çığırından çıkarması, toplumu bir korku sarmalına soktu. Arka arkaya, gazetecilere, sanatçılara, düşün insanlarına yönelik iktidardan gelen saldırı ülkemizi demokrasi liginden tamamen uzaklaştırmıştı zaten. Şimdi de daha karanlık adımlar atacakmış izlenimi veriyor. 15 Temmuz deneyiminden de esinlenerek yine bir darbe tehlikesini köpürtmeye başladılar.

Burada bir parantez açarsak; ülke yönetimleri, iktidarların demokratik değişim yollarını kapatırlarsa, ister istemez demokrasi dışı gelişmelerin önünü açar, onlara gerekçe hazırlarlar. Birçok diktatörlük bu nedenle ya darbelerle ya da halk ayaklanmalarıyla devrilmişlerdir. Ama ister darbe ile olsun, ister halk ayaklanmasıyla olsun, bu yolla iktidar değişimlerinin çok ağır faturası olur. Ülkelerin toplumsal ve ekonomik gelişmelerini büyük oranda geriletir. Çok uzun yıllar yaşanacak acılara yol açar.

Ne yazık ki, ülkemizde de Saray yönetimi, demokrasi güçlerinin bütün çabasına rağmen, demokratik değişim yollarını tıkayarak, bundan yarar ummaktadır. Darbe korkusu yayarak, her alanda kendi darbelerini planlamakta ve uygulamaya sokmaktadır. Aydın, demokrat, ilerici, solcu, hakkını arayan, itiraz eden herkes onun düşmanı. Trolleri aracılığıyla büyük bir saldırıya geçip, kamuoyu oluşturuyor önce, sonra da balyozunu indiriyor.

Olacak iş mi? Kader mahkumları dediler, mafya mensuplarını, şiddet yanlılarını, katilleri, hırsızları, istismarcıları serbest bırakan bir infaz düzenlemesinde, özellikle muhalif olan düşünen insanları, gazetecileri, teröristlikle ilişkilendirerek içerde tuttular. Bu tavırlarıyla, gelecek baskıcı günler için cezaevlerinde yer açtılar kaygısı uyandırdılar. Aslında gerçekleştirdikleri tam bir demokrasi karşıtı darbeydi. Saray rejimi darbelerle ayakta tutulabiliyor. Şimdi sırada muhaliflerin örgütlü yapılarında. Yandaş olanların dışındaki bütün oda, baro, sendika, meslek kuruluşlarının üzerine gidip, bunların yandaşlara devredilmesinin düzenlemesini yapacaklar. Yavuz hırsız misali, yaygarayla darbeci diye yaftaladıklarına karşı halkı kışkırtırken kendi darbelerini tezgahlayacaklar.

Demokrasi yanlıları, bu ülke tarihi boyunca çok cefa çektiler, demokrasimizi bir adım daha ileri taşıyalım diye. Ama şu anki kadar büyük bir tehdidin karşısında olmadılar hiç. Çünkü, medyanın tamamen işlevsizleştirilmesi, anayasal kurumların yandaş kurum haline getirilmesi bir yana, örgütlülüklerin en zayıf olduğu bir dönem yaşanıyor.

Elbette muhalefet, birçok farklılıkları barındırıyor. Armudun sapı, üzümün çöpü demeden demokrasi güçlerinin bir paydada toplanması zorunlu. Kimse kimseye muhalefet anlayışını beğendirmek zorunda değil. Demokrasi güçleri, meleklerin cinsiyetini tartışırken atı alan Üsküdar’ı geçer. Bir başkasının ne yaptığından çok, ne yaptığımız önemli. Ve bir de tabi, ortak paydayı yakalamak. Zaman geçirmeksizin, günlük sorunlara hapsolmak yerine her alanda örgütlülüklerin geliştirilmesine çaba harcamak zorundayız. Hatta bunun demokrasi güçlerinin ortak çabası olarak yürütülmesi zorunlu. Yoksa her zamanki alışkanlıklarımızla herkes kendi tezgahını açma yolunu seçerse, emin olun hepimizi zor günler bekliyor.

Öncelikle, artık büyük ve mağdur bir toplumsal kesim haline gelmiş olan ve artık kaybedecek bir şeyleri kalmayan emeklilerin tek çatı altında örgütlenip seslerini yükseltmeleri sağlanabilmelidir. Bu durum diğer örgütlülüklerin geliştirilmesini kolaylaştıracaktır. Mutlaka sendikal örgütlülük güçlendirilmelidir. Saray yönetiminin ağır baskısına rağmen yerel yönetimlerde sendikal örgütlülük sağlanabilmeli, sarı yandaş örgütlülükler etkisiz hale getirilmelidir. EYT örgütlenmesi tipik bir örgütlenme modelidir. Buna benzer şekilde mağduriyetleri temel alan örgütlülükler denenmelidir.

Darbeler ancak, demokrasi güçlerinin örgütsüz ve etkisiz olduğu toplumlarda başarı şansı bulur. Gelecek nesillere daha demokratik bir ülke bırakabilmemiz için gerçek darbecilere geçit verilmemeli, darbecilere karşı omuz omuza bir mücadele örgütleme becerisi gösterilmelidir.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları