loading
close
SON DAKİKALAR

Başbakan'dan Ahmet Kaya ve Cem Karaca'lı AK Parti tarifi

Başbakan'dan Ahmet Kaya ve Cem Karaca'lı AK Parti tarifi
Tarih: 02.11.2013 - 15:27
Kategori: Siyaset

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Ahmet Kaya ve Cem Karaca'nın gurbette yaşadığı sıkıntıları anlamayanların partilerini anlayamayacağını söyledi...

İşte Erdoğan'ın konuşmasından satır başları:

- Bizim gelip geçici bir iktidar olduğumuzu söyleyenler oldu. Ak Parti ’nin yorulmasından sürekli medet umuyorlardı. AK Parti siyasetin teorisini de, demokrasi tarihini de yeni baştan yazmış bir partidir.
Muhafazakar demokrasi dediğimizde bazı köşe yazarlarının 'siyasi literatürde böyle bir tespit yoktur' dediğini biz yaptığımız konferanslardan biliriz. Yok Jan Jack Rousseou böyle demiş.
AK Parti’yi analiz etmek aslında zor değil. Bu toprakları tanıyan herkes AK Parti’yi kolayca tanır ve tanımlar. AK Parti rüzgarın önünde savrulan bir parti değildir. Çanakkale ruhunu özümsemiş, Çanakkale’de yazılan destanı kendisine yol haritası olarak belirlemiş bir partidir

- Yüreğinde gurbette okumak zorunda kalmış kızlarının sızısı olmayanlar, yüreğinde Ahmet Kaya’nın gurbette ölümünü hissetmeyenler, Cem Karaca’nın gurbette hüküm giymesi konusunda sızısı olmayanlar bizi anlayamazlar. Bize kimse millet, milliyet dersi vermesin. Önce bunu kendileri öğrensin. Birileri bizi anlamasa da milletimiz bizi çok iyi anladı ve anlıyor. Bu aziz millet memleketin başında nasıl bir idareci kadrosu görmek istiyorsa işte biz oyuz. Millete efendi olmaya gelmedik, biz hizmetkarız. Makamlar, mevkiler, rütbeler gelip geçici. Ezeli rütbe milletin gönlünde, Allah’ın nezdinde elde edilen rütbedir. Nice nemrutlar, kudretli kumandanlar, firavunlar geldi geçti. İsimleri hatırlanmıyor.

- Başbakanlık, bakanlık, vekillik. Bütün bu payeler unutulur gider. Anadolu ve Trakya’nın tarihine ve şehirlerine bakın. O şehirlere hükmeden nice kişilerin hatırlanmadığını ama bir kaymakamın, bir belediye başkanının, o şehre hizmet vermiş bir kişinin unutulmadığını görürsünüz Devletler de gelip geçicidir. Nice devletler vardır. Kurulmuş dünyaya hükmetmiş. Ama gün gelmiş unutulmuş gitmiş. Devlet unutulur ama millet yürüyüşüne devam eder. Makamların insana ne kattığına kimse bakmaz. İnsanın makamlara ne kattığına bakarlar

- Bu hareketin lideri olarak sorumluluk önce bende ama biz bir kadro hareketiyiz. Dicle’nin kenarında bir koyunu kurt kapsa bunun vebali ne kadar benim üzerindeyse sizin de üzerinizdedir. Bacası tütmeyen hanenin derdi bizim derdimizdir. Bu kadro fedakarlık üzerine kurulmuş bir kadrodur. Şahsi çıkarlar çerçevesinde değil millet, ülke, insanlığın çıkarları doğrultusunda inşa edilmiş bir partidir. AK Parti içinde 11 yıldır sen-ben kavgası çıksın isteyenler var. 11 yıldır heveslerini kursaklarında bıraktık. Bundan sonra da bunları heveslerini kursaklarında bırakmaya kararlıyız. Hepimiz faniyiz, bugün varız, yarın yokuz. Bizim fetretimiz milletin fetretidir. Öyleyse biz bir fetret dönemine asla müsaade etmeyeceğiz. Hiçbir sözümüzden geri dönmeyeceğiz. Bu sayede milletimizin gönlündeki yerimizden sapmayacağız.

- 2013 bitiyor. 2013’de sermaye, medya çevreleri, köşe yazarları hep şunu söyledi: 2013, 2012’den zor olacak. Şimdi aynı çevreler bugün baktım yine yazıyorlar. 2014, 2013’ten çok daha zor olacak diye. Biz işimizi belli çevrelerden aldığımız talimatla veya af edersiniz göbek bağıyla bir yerlere bağlı olarak yürütmüyoruz. Kendi kararlarımızı kendimiz veriyoruz. Adımlarımızı da kendimiz atıyoruz.

- Burada bir dezavantajımızı dikkatlerinize sunmak istiyorum. 11 yıl önce 10 yaşında olan, siyasetle ilgilenmeyen çocuklarımız bugün artık 21 yaşına ulaştı. Belki de bu seçimlerde ilk defa oy kullanacaklar. Bu gençlerimiz Türkiye’nin atlattığı badireleri yaşamadılar, koalisyon nedir hiç tecrübe etmediler.
56 yılda 43 hükümet görev yaptı bu ülkede. Bir hükümetin ortalama iktidar süresi sadece 16 ay bize gelene kadar. Böyle bir ülkede güven olur mu, istikrar olur mu?,
Tek partili Menderes, Özal, Demirel dönemlerini kenara koyarsanız ortalama 16 ay bile değil.

- Bu gençlerimiz bu ülke sermayenin hükümet kurup hükümet indirdiğini acaba biliyor mu? Kot pantolonla Başbakan uğurlandığını biliyor mu? Sonra pijama değil kot pantolon giydim dedi. Dediğine saygı duyalım. Marmaray’ı açtığımızda sosyal medyada birileri çıktı ‘Tabi ki yapacaksınız bu sizin vazifeniz’ dedi. Eyvallah. Biz vazifemizi biliyoruz. Ama bizim hakkıyla yerine getirdiğimiz vazifeyi 10 yıllar boyunca Türkiye’de hükümetler neden acaba yerine getirmediler.
Karadeniz’de memleketim Rize’ye giderken dağlardan şöyle aşağıya baktığında ‘acaba ne zaman yuvarlanacağız’ diye düşünmeye mecbur muyduk? İki araç yan yana gidemiyordu. Acaba buraları duble yollara çeviren hangi iktidar? Onların görevi değil miydi? Niçin yapmadılar?

- 11 yılda 17 bin km bölünmüş yol yaptık. Dağları deldik, tüneller açtık. Marmaray 153 yıllık hayaldi. Abdülmecid 153 yıl önce bunu hayal etmişti. Abdülhamit mimari çizgilerini çizdirmişti. Osmanlı devletinde de Cumhuriyet tarihinde de bu hayal gerçeğe dönüştürülemedi. Acaba niçin? Bu soruyu bu zeki ve akıllı gençlik acaba niçin sormaz? Sevgili gençler tüp geçit dedim de aklıma tüp kuyrukları geldi. Bizim jenerasyon okullarımızda şu anda sizin birinci derecedeki kalite kağıtla hazırlanmış kitapları biz teksir notlarını abilerimizden satın almak isterdik. Saman kağıdı denen kağıtlardı. Abilerimiz ’bize hatıra’ der satmazlardı. Yalvar yakar alırdık, bunları kaleme dökerdik. Şahsen ben böyle okudum. Defter, kalem, silgi bulamazdık. Bunlar şimdi tarih oldu. Biz vazifemizi hakkıyla yapıyoruz. Ama bu ülkede yıllar boyunca o asli vazifeler yapılmadı.

- Ben belediye başkanı olduğumda CHP ’den İstanbul’u devralmıştım: İstanbul’da devraldığım belediyenin otobüsleri ellerinizi koltuğa tutamazsınız. Kalktığınızda mazot lekesiyle kalkardınız. Klima, air condition falan da yoktu. Bir de tıklım tıklımdı. Biz bu sektöre artık Mercedes’i soktuk, BMC’leri soktuk. Bütün bunların yanında İstanbul’da metrobüslerle halkımız toplu taşımacılık kültüründe farklı bir süreci yaşıyor.

- Bu muhalefette acaba Marmaray, hızlı tren vizyonunu gören var mı? İstanbul’da Marmaray coşkusunu yaşarken muhalefetin genel müdürü Tandoğan’da son derece seviyesiz biz biçimde bu ülkenin Başbakanı’na hakaret ediyordu. Onlar 10. Yıl marşını söylerken 90. Yılda Marmaray’ı hediye ediyor, 100. Yılın hedeflerinden bahsediyorduk.
Bunlar hep 10. Yıl marşını söylediler. Peki ne yaptınız? Nereye kaç km raylı sistem döşediniz? Sıfır. Ama biz bunları yaptık. Bunların ki hep böyle tekrar.


- Marmaray’ın dualarla açılmasını, Japonya Başbakan’ı dahil ellerin semaya açılmasını birileri pek yadırgadı. Bu ülkenin ilk Meclisi Atatürk ’ün iştirak ettiği dualarla açılmışken Marmaray’ın dualarla açılması sizi neden rahatsız ediyor. Bu ülkenin bizatihi İstiklal Marşı’nda dua vardır. Bunlar sadece 2 dörtlükten ibaret İstiklal Marşı var sanıyorlar. Marmaray’ın açılışında dua edilmesinden rahatsız olanlar bu ülkeyi tanımadıkları kadar İstiklal Marşı’nı da bilmiyor.

- 29 Ekim kutlamalarında ve Marmaray’ın açılışında ortaya çıkan manzarayla ilgili değerlendirmelerimi paylaşmak istiyorum. Türkiye’de bir kutuplaşma bir farklılaşma kesinlikle yoktur. Bu yönde muhalefetin çok yoğun çabası olması rağmen Türkiye yakın tarihte hiç olmadığı kadar birbirine kenetlenmiş durumdadır.
Belli çevreler tarafından Türkiye gündemine taşınmak istenen kavramlar demokratik siyaset zeminini zayıflatmak isteyen kavramlardır. Diktatörlük, kutuplaşma, mahalle baskısı, yaşam tarzlarına müdahale gibi kavramlar…
Normalleşme yönündeki her adımı bir korku senaryosuna tahvil etmeye çalışıyorlar
Kaosu içselleştirmiş olanlar kaos dağıldıkça kendilerine has eskideki güzel günleri özlüyor ve o günlere geri dönmenin mücadelesini veriyor.

- Başkalarının fikirlerine müdahale etmediği sürece herkesin taleplerini dile getirme hakkı vardır. Meşru demokratik siyaset zemini korunmalı ve bu zeminin şiddet içermeyen her fikre açık hale gelmesi… Yaşam haklarını kısıtlayarak uzlaşma olmaz. Baskıları muhafaza ederek uzlaşma olmaz. Kendi yaşam tarzınızı herkese dayatıyorsanız burada uzlaşma olmaz. Toplumun farklı düşünmesi ya da farklı talepleri dile getirmesi kutuplaşma değildir. İmtiyaz elde etmek adına teröre, şiddete başvurmak bir kutuplaşmadır. Biz böyle bir kutuplaşmanın önünde dururuz. Çoğunluk azınlığa baskı uygulamayacak. Ancak 10 yıllardır yapıldığı gibi azınlığın çoğunluğa baskı uygulaması da yeni Türkiye’de asla kendine yer bulamayacaktır. Yeni Türkiye’de imtiyazlara yer yoktur. Siyasette, hukukta, sosyal hayatta imtiyazlara yer yoktur, olamaz.

- Türkiye’nin sahibi 76 milyonun tamamıdır. Vatanın, bayrağın, ortak değerlerin sahibi 76 milyonun tamamı. Büyük bir kibirle parmağını sallayarak kendisi dışındakileri aşağılama dönemi geri gelmemek üzere kapanmıştır. Mürebbiye tavrıyla muameleler eden herkese bu özelliğinden vazgeçmesini rica ediyorum. Bugüne kadar horlanmış herkesin de artık özgüven içinde göğsünü gere gere ‘ben de bu ülkenin sahibiyim’ demesini ve bunu da sonuna kadar savunmasını rica ediyorum. Bu ülkede on yıllar boyunca ortak, dini, manevi değerlerimize yönelik baskıları kaldırırken hiç kimsenin hayat tarzlarına kastetmiyor, hayat tarzları kısıtlanmış vatandaşlarımızı rahatlatıyoruz. Normal olan dillerin yasaklanması değil, yaşayan her dilin özgürce konuşulmasıdır. Türkiye’de olan normalleşmedir.

- Başı örtülü kızların üniversiteye girebilmesi, üniversite kapısından çevrilmesi anormaldir. Başı örtülü bayanların TBMM’ye girmesi değil bugüne kadar girememiş olması garabettir.
Ne oldu? Bir şey oldu mu? İşte bakın normalleşti. Şimdi sevgi taçlandı. Dayanışma taçlandı. Çok daha farklı bir zemine oturdu. Başı açık, başörtülü kardeşlerim arasında sıkıntı yok ki. Sıkıntı karar vericilerin. Kuran’ı Kerim’in, peygamberimizin seçmeli ders olarak okutulması garabet değil, bugüne kadar bunların yapılmamış olması eksikliktir. Başı açık kardeşlerimizin tercihleri teminatımız altındadır. Türkiye’de normalleşmeyi sağlamak için yapıyoruz.

- Bu ülkeyi CHP değil millet kurdu. Bu ülkeye demokrasiyi CHP getirmemiştir, CHP’ye rağmen, CHP’nin direnişine rağmen millet demokrasiyi getirmiştir. Bunlar çıkıp demokratız diyorlar. Tarih bunları açık net gösteriyor. İzmir’deki cumhuriyet coşkusu da Marmaray coşkusu da bizimdir. Cumhuriyet, demokrasi bizim ortak gururumuzdur. Biz emanetçiyiz. Bugün varız yarın yokuz. Marmaray, hızlı tren, hastaneler, 3 sene sonra şu 14 vilayetimizdeki şehir hastaneleri bittiğinde Türkiye’yi farklı konuşacaksınız. Bu hastanelere geldiklerinde ilgi alakayı, şartları gördüğünüzde diyecekler ki ‘biz nasıl bir dünyada yaşıyoruz’... Bayrak hiçbir zümrenin değil, 76 milyonundur. Cumhuriyet hiçbir siyasi partinin değil 76 milyonundur.
Bugünün ve geleceğin Türkiye’sinde de aşağılama, horlama, red olmayacak. Yeni Türkiye’de geçmişin prangaları olmayacak, paryalar olmayacak, kendisine uzaydan gelmiş gibi muamele edilen kesimler olmayacak.

- Türkiye’nin diğer kronik meseleleri gibi terör sorununun da ilelebet devam edeceğine hiçbir zaman inanmadık. Bu meselenin üzerine cesaretle gittik. Terör meselesinin üzerinde karşılaştığımız dirençle bugüne kadar hiçbir meselede karşılaşmadık. İçerde ve dışarda çok farklı bir direnç sergilendiğine şahit olduk. Meselenin çözümü noktasında hiç umutsuz olmadık. Asla böyle gelmiş böyle gider anlayışına tevessül etmedik.

- Kızılcahamam’da bir şehit ağacı vardır. Türkiye her şehit verdiğinde o şehit ağacına künye çakılır. Kökü derinde bir çınarın yaprakları gibi 8 bine yakın künye bize tarihimizi hatırlatıyor. O şehit ağacına bir yıldır bir tek askerin künyesi çakılmadı. Birilerinin o ağaca yeni künyeler çaktırmak için sabırsızlandığını biliyorum. Bir yıldır yeni terör şehitleri için gözyaşı dökmüyoruz.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları