loading
close
SON DAKİKALAR

''Başbakanın Sonu Hayırlı Değil'

''Başbakanın Sonu Hayırlı Değil'
Tarih: 12.06.2013 - 19:47
Kategori: Siyaset

CHP genel başkan yardımcısı ve sözcüsü Prof. Dr. Haluk Koç MYK sonrası basın açıklaması yaptı...

CHP genel başkan yardımcısı ve sözcüsü Prof. Dr. Haluk Koç MYK sonrası basın açıklaması yaptı...

- “Türkiye tiranlık hırslarının esiri olmuş ve siyasi etik değerlerini tamamen kaybettiği anlaşılan bir başbakan eliyle ağır bir faciaya sürüklenmektedir?


- “Başbakan halkın bir kesimine düşman görüyorsa bilin ki o halk düşmanıdır”

- “Başbakanın meşruiyeti söz konusu değildir”

- “Bu talepleri susturamayacaksın. Aksi yöne gittiğin sürece meşruiyetin sorgulanacak. Kendi kuyunu kazacaksın?”

- “Bir insan hem inançlı, hem münafık olamaz.”

- “İstanbul Valisi Devletin Valisi değildir. İktidarın Valisidir. Şiddet uygulamanın baş aktörü olmuştur.”

- “İstanbul Valisi tezgah üzerine şiddet uygulamaya memur edilmiş bir kişidir. Mesajları ibretliktir”

- “Liderler Zirvesi toplayıp toplamamak Cumhurbaşkanının takdiridir. Biz görevimizi yaptık.”

Değerli arkadaşlarım, hemen hemen bütün Türkiye gibi bizlerde sabaha kadar uykusuz, bir iki saatlik belki kestirmeyle ayakta durmaya gayret ediyoruz. Yoğun bir gündem, sıkıntılı bir süreç. Bunları tekrar etmiyorum. Ama dün geceki Merkez Yönetim Kurulu toplantısından sonra aradan 8 saat geçtikten sonra bazı değerlendirmeler yapmak için huzurunuzdayım.
Değerli arkadaşlarım, ortak insanlık değerlerine inanan hür ve demokratik tüm kamuoyları için bir duyuruda bulunmak istiyorum. Türkiye tiranlık hırslarının esiri olmuş ve siyasi etik değerlerini tamamen kaybettiği anlaşılan bir Başbakan eliyle ağır bir faciaya sürüklenmektedir. Başbakan elinin altındaki ancak bir diktatörün sahip olabileceği devasa propaganda aygıtını kullanarak gerçekleri çarpıtmakta, hem Türkiye, hem de dünya kamuoyuna açıkça yalan söylemektedir. Tarih boyunca sayısız mazlum ve mağdurlar yaratmış, facialara yol açmış, insanlığın lanetlediği en acımasız ve ahlaksız provokasyonların benzerleri bugün bizzat Başbakan tarafından Türkiye’de yapılmaktadır. Kutsallarımız, mabetlerimiz, mukaddeslerimiz, dini değerlerimiz üzerinden acımasızca provokasyon yapacak ölçüde vicdanını karartmış ve bu işe baş koymuş bir Başbakanın bundan sonrasında ne gibi bir sahneyi planlayacağını, hangi yalan ve iftiralara başvuracağını bugünden kestirmek imkansızdır.

HALK DÜŞMANI
Başbakan istisnasız bütün diktatörlerin sığındığı bir savunma mekanizmasıyla kendi dışındaki herkesi haksız, herkesi düşman, kendisi ise mutlak doğruların savunucusu ve doğru bilgilere sahip gören patolojik bir ruh haliyle Türkiye’deki ve dünyadaki sağduyulu tüm insanlara, tüm odaklara kulaklarını ve vicdanını kapatmış bulunmaktadır.
Başbakan halkın bir kesimine açıkça düşman gözüyle bakmaktadır. Bunu sözlerine, eylemlerine acımasızca yansıtmaktadır. Kim halkı kendine düşman olarak görüyorsa bilin ki o halk düşmanıdır. Evrensel gerçek şudur değerli arkadaşlarım. Halk düşmanlarının sadece demokrasilerde değil, bütün rejimlerde yönetme meşruiyeti maalesef yoktur. Bu acı bir gerçektir. Başbakanın yüzleşmesi gereken en acı gerçek budur. Halkını düşman görenlerin dünyanın neresi olursa olsun yönetme meşruiyetleri sorgulanmaktadır, yoktur. En temel demokratik hak taleplerini acımasız bir şekilde cezalandıran bir Başbakanın meşruiyeti sözkonusu bile değildir. Bu aşamaya gelinmiştir. Türkiye’de ciddi bir meşruiyet tartışması başlamıştır. Başlamak zorundadır. Bu yöntemleri kullanan, bu yöntemleri icraata döken bir Başbakanın yönetme meşruiyeti kalmamıştır. Türkiye’nin sayısız badireler atlatarak, bedeller ödeyerek bugüne kadar getirdiği demokratik birikim patolojik, tiranlık diktatörlük heveslerine asla kurban edilemez. Türkiye’nin geleceğinin teminatı ve dünyaya açılan yüzü olan gurur verici bu yeni küresel kuşağı bir diktatörün ayakları altında ezdirmeme niyetimizi, kararlılığımızı bir kere daha kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz. Ezemeyeceksin Sayın Başbakan. Bu talepleri susturamayacaksın Sayın Başbakan. Aksi yönde gittiğin sürece meşruiyetin daha da bir sorgulanır hale gelecek. Kendi kuyunu kazacaksın.
Değerli arkadaşlarım, Cumhuriyet Halk Partisi olarak buna asla izin vermeyeceğiz. Meşru demokratik hakların kullanılmasının engellenmesine asla müsaade etmeyeceğiz. Bu ortak insanlık değerlerini benimsemiş, demokratik, hür ve uygar dünyaya ve Türkiye kamuoyuna sorumluluklarını bir kere daha hatırlatmak istiyoruz.
Değerli arkadaşlarım, bakın adalet hak ve hukuka uygunluk demektir. Adaletin zıttı zulümdür, baskıdır. Halkına zulüm yapan, adaletli davranmayan inançlarımız çerçevesinde de en çok kullandığı söz olan yaradılanı yaradandan ötürü seviyoruz sözündeki yaradana da karşı gelmektir. Bir insan hem inançlı, hem münafık olamaz değerli basın mensupları. Hem inançlı hem münafık olamaz. Bu kelimeleri bilerek, seçerek kullanıyorum. Söylediklerine bir bakın, yaptıklarına bir bakın. Mağrur, zulüm uyguluyor, haksızlık yapıyor. Baskının her türlüsünü devreye sokuyor. Gerçek dışı konuşuyor. Öz Türkçesi yalan konuşuyor. Provokasyon yapıyor. En kutsallarımız üzerinden provokasyon yapıyor. Halkı, milleti acımasızca bölüyor, kamplaştırıyor. Birbirine karşı kışkırtıyor, kibrini yenemiyor, öfkesini kontrol edemiyor. Hiç unutmasın bugünkü karşı koyuş, bugünkü direniş Başbakanın eseridir. Yaptığı tüm hukuksuzlukların, haksızlıkların, yarattığın tüm ayrımcılığın, baskının, ötekileştirmenin, şiddet söyleminin, yaşam tarzı dayatmasının, cumhuriyet değerleriyle hesaplaşma gayretlerine karşı birikmiş bir ortak tepkidir.
VALİ AMACIN NE?
Değerli arkadaşlarım, dünkü olaylar çerçevesinde belki siz soracaksınız ama ben kısaca söyleyeyim. Dün gece sabaha karşı Sayın Genel Başkanımız meşru siyaset mekanizmalarının ana muhalefet partisi tarafından işletilmesine dönük Sayın Cumhurbaşkanından bir talebi olmuştur. Liderler zirvesi toplaması. Biz meşru siyasi mekanizmalar içerisinde Ana Muhalefet Partisi olarak o aşamada bir görev yaptık, bir çağrıda bulunduk. Sayın Cumhurbaşkanının takdiridir, farklı değerlendirmiştir. Dünkü olaylar çerçevesinde değinmek istediğim bir husus daha var. Her diktatörün altında oynayacağı, emirlerini uygulatacağı bazı alt kademe görevlileri olur. Tarihte de böyledir. Maalesef İstanbul valisi dün böyle bir role soyunmuştur. Sosyal medya aracılığıyla kanarya sesleri, arı vızıltıları, yaprak yeşili, bahar sabahı söylemleri, ucuz sözler ve ondan sonra Taksim meydanında çok kolaylıkla enterne edebilecekleri, marjinal olarak ifade ettikleri üç beş kişiyle kovalamaca oynama, Molotof atmaca oynama, su sıkmaca oynama, karşısında beş altı kişi. Enterne edemiyorlar dikkat edin. Bir bahane yaratmaya çalışıyorlar. Amaç gezi parkında demin söylediğim özellikte dünyanın en haklı, en gurur verici, en temiz, en dayanışmacı, en şiddetten uzak, en paylaşımcı tepkisini gösteren o insanlara karşı bir müdahalenin aklı sıra altyapısını hazırlamıştır. Soru çok açık. Üç dört kişi Molotof atıyor. Üç beş TOMA gidiyor geliyor üzerlerinden. Niye enterne edemiyorsunuz? Marjinal diye ifade ettiğiniz söylemleri bütün kitleye mi yaymak istiyorsunuz? O kitleyi çok net tarif ettim. Amacın ne Sayın Vali? Amacın ne? Ondan sonra akşam vatan, millet, Sakarya, inanç temeli üzerinden halkı zehirlemeye çalışıyorsun. Tıpkı başında sana buyruk veren gibi. Sayın Vali utanmalıdır. Sayın Vali acz göstermiştir. Sayın Vali devletin valisi değildir. Bugünün modası iktidarın valisidir. Şiddet uygulamanın baş aktörü olmuştur dün. Ne yapmak istemektedir? Ailelere mesaj geçiyor. Gelin çocuklarınızı alın buradan. Bundan sonra başlarına geleceklerden biz sorumlu değiliz. Ne demek istiyorsun sen? Sen ne demek istiyorsun? Ondan sonra dönüp kamuoyuna bütün oradaki o yapıyı bir marjinal yapıymış gibi sunmak, bir vatan millet kurtarma edasında açıklamalarda bulunuyorsun. Yakışıyor mu bu? Ağır konuşacağım. Bu ayakçılık yakışıyor mu bir valiye?
Değerli arkadaşlarım, kimden korunacaklar o çocuklar çağrı yapıyorsun? Ben şiddet uygulayacağım, beni uygulatacağım şiddetten koruyun diyorsun öylemi? Tercümesi bu. Hükümet bu tipteki yöneticiler eliyle yurttaşına en demokratik meşru hakkını kullanan yurttaşına şiddet pususu kurmaz, kuramaz. Tuzak kuramaz.
Değerli arkadaşlarım, İstanbul Valisi İstanbul’da bir tezgah üzerine şiddet uygulamaya memur edilmiş bir kişidir. Söyledikleri mesajları ibretliktir. Kim bu insanlar? Şu fotoğrafı bilgilerinize sunmak istiyorum. Bir engelli yurttaşımız, arabasında. Elinde Türk bayrağı, dikkat et ve bu zevatın verdiği emirle üzerine sıkılan tazyikli su. İbrettir. Utanın, utanın.
Gezi parkında haklarını koruyan, en temel, meşru gösteri yapma ve direnme hakkını kullanan inşalara söylediklerinizi tekzip edecek bir davranış daha. Bir polis memurumuz Atatürk Kültür Merkezinden düşen bir tahtayla başından yaralanıyor. İlk müdahaleyi yapan orada direnişte bulunan gençler sedye getiriyorlar, battaniye örtüyorlar üzerine, ambulans sağlıyorlar ve polis memurunu hep beraber büyük bir şefkatle hastaneye sevk ediyorlar.
Değerli arkadaşlarım, yaşanan tablo bu. En acı taraf bir kere daha tekrar ederek bitiriyorum; inançlar üzerinden provokasyonun en ahlaksızını yapan Başbakan. Tarih bunun çok ağır, çok faturası ağır bedeller ödenmiş örnekleriyle doludur. İnançlar üzerinden, kutsallar üzerinden, mabetlerimiz, camilerimiz üzerinden ahlaksızca yalan söyleyerek provokasyon yapmak. Onun için dedim, bir insan hem inançlı hem münafık olamaz. Başbakan burada hangi kategoriye giriyor? Bu söylediklerimden sonra? Bunu kamuoyunun takdirine bırakıyorum.
Evet, değerli arkadaşlarım, sizlerin sorusu varsa yanıtlayabilirim.
DÜNYA MEDYASI OBJEKTİF
Soru- Cumhurbaşkanın liderler zirvesinin katkısı olmaz sözlerinin ardından acaba siz hala Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den bu süreç içerisinde bir inisiyatif bekliyor musunuz? İkinci sorumda; dünya basının bu olayları haber yapma şekliyle ilgili CHP’nin değerlendirmesi nedir?
Haluk KOÇ- Henüz Başbakan dünyada kendine uygun bir medya ortamı yaratamadı. Buna gücü yetmiyor. İmkanları da yetmiyor küresel düzen içerisinde. Alıştı, kendi saha ve seyircisi önünde alkışlanarak oynamaya. Dünya medyasını Başbakan kendine göre şekillendiremiyor. Dünya medyası olayları objektif görüyor, bir demokratik ülkede olması gerekenler yaşanmadığı içinde yayınlarıyla, yorumlarıyla tepkisini koyuyor. Bu ikincisi.
Birincisi, deminde söyledim. Biz ana muhalefet partisiyiz. Bugüne kadar sağduyu uyarılarımızı her kademeye yaptık. Başbakan artık hekimlerin diliyle ameliyat edilemez durumda. Öfke, kin bürümüş, meşruiyet tartışması başlatılmış konumda bir Başbakan.
Biz meşru siyasi mekanizmalar içerisinde ana muhalefet partisi olarak görevimizi yaptık. Sayın Cumhurbaşkanına da böyle bir girişimin yararlı olacağını söyledik. Gerisi kendi takdirleridir, bugün yaptığı açıklama çerçevesinde. Biz görevimizi yaptık.
Soru- Süheyl Batum’un basın toplantısı vardı mecliste, iki ifadesi dikkat çekti; bir tanesi, ak itler ifadesini kullanması. Bu parti görüşünü yansıtıyor mu? İkinci olarak da AİHM’e taşıyacaklarını söyledi, polisin orantısız güç kullandığını iddialarını AİHM’e kadar taşıyacaklarını söyledi. Bu da yine parti görüşünü kapsıyor mu?

POLİS KAMU GÖREVLİSİDİR
Haluk KOÇ- Şimdi ilkinden başlayım; böyle bir parti görüşü olmaz. Bu çok net ve açıktır. Ama şunu çok net ifade ediyoruz; polis halkın polisidir. Demokratik bir ülkede polis devletin polisidir. Polis iktidar gücünü kullananların emrinde hareket eden, gayrimeşru çizgiye sürüklenecek eylemleri yapan bir kolluk gücü değildir. Bunu ifade etmek istiyorum.
Bu gerginlikler sırasında karşılıklı olarak ifade edilen yanlış sözlerin özürleri yapıldı. Emniyet Genel Müdürünün kraldan çok kralcı kesilerek yaptığı açıklamalara da ibretle tanık olduk. Bizzat bana Terörle Mücadele Dairesinin bahçesinde iki Ankara milletvekilimizle beraber en ağır küfürler edildi, geniş tutuklamaların olduğu, göz altıların olduğu o gece. Bunu biz ortamın gerginliğine bıraktık daha sonra oradaki müdürlerin araya girmesiyle yatıştırdık.
Polis bir kamu görevlisidir. Polis halkın hizmetindedir. Polisle halkı karşı karşıya getirecek her eylemde polisi o eylem içine iten emirleri verenler ayrıca suçludur. Emniyet Genel Müdürü dün Sayın Genel Başkanımızda söyledi, Hatay Dörtyol’da bir AKP milletvekilinin oğlu sıraya dizip tokat atarken, sorgularken niye sesi çıkmadı? CHP’nin emniyet teşkilatının özlük haklarıyla ilgili kanun teklifleri getirdiğinde genel kurulda reddedilirken, komisyonlarda bekletilirken niye bir tek yetkilisi çıkıp kendi teşkilatının haklarını savunurken CHP ağızlarını açmadılar. Bir kamu görevinde bulunmak o anda yürütme erkinin emirlerine kanunlar çerçevesinde uymaktır. Eğer verilen emir yasal değilse, kural dışıysa o emre itaat etmemekte bir görevdir.
İkinci soruya gelince; bugünkü mevzuat içerisinde AİHM’e iç hukuku tükenmeden de böyle bir başvuru yolu mekanizması vardır. Bu yol kullanılabilir. Bu konuda hukukçu arkadaşlarımız çalışırlar, partide görüşünü belirtir ve o yönde adım atılır.
Soru- Dün Genel Başkan bazı önerilerde bulundu. İşte, halkla polis karşı karşıya getirilmesin, mitingler yapılmasın, kamu görevlileri hakkında gereken yapılsın diye. Bu bir metne dökülüp Başbakana gönderilebilir mi? Ya da Sayın Genel Başkan bu süreçte tansiyonun düşürülmesi çağrısını bir kez de Başbakana yüz yüze iletebilir mi?

KENDİ KAZDIĞI KUYUDA DEBELENMEKTEDİR
Haluk KOÇ- Demin Başbakanın ulaştığı ruh halini söyledim. Ameliyat edilemez düzeyde dedim. Doktor deyimiyle. Başbakan bu tür meşru siyaset hiyerarşisi içerisinde artık muhatap alınabilecek seviyeyi kaybetmiştir. Bu çok açık ve net. Kendi yanlışlarıyla kendi kazdığı çukurda şu anda debelenmektedir. Onun için Sayın Genel Başkanımızın yaptığı açıklamalar zaten kamuoyuna mal olmuştur. Her tarafta vardır. Bunlar tabi ki yabancı basın mensuplarıyla da paylaşılacaktır. Yani CHP’nin sesi, bu olaylarla ilgili görüşleri, yaptığı çağrılar dünyadaki Türkiye’yi şu dönem çok yakından izleyen hemen hemen bütün haberlerde ana gündem maddesi olan, baş haber olan bu konuda da onlarla bu görüşlerini tabi ki paylaşacaktır.
Soru- Sayın Başbakanın bugün 16.00’da Genel Merkezde görüşmesi var. Sanatçılar var. Ama genelde bu eylemde yer alan yöneticiler yok o listenin içerisinde. Polat Alemdar gibi farklı………..
BAŞBAKANIN SONU HAYIRLI DEĞİL
Haluk KOÇ- Türkiye’deki sanatçılarımızın hemen hemen tamamı birkaç kişi dışında hemen hemen tamamı bu eylemlerle ilgili görüşlerini ortaya koymuşlardır, tavırlarını ortaya koymuşlardır. Bizzat yanları da bulunarak o tavırlarını da hayata geçirmişlerdir. Sayın Başbakan dediğim gibi kendisi pişirip kendisi yemeği tercih ediyor. İstediği görüşsün, istediğini yapsın ama şu söylediğimiz oradaki havayı taşıyan, yansıtan bu meşru talepleri dile getiren insanlarla Başbakan karşılaşmak dahi istemez. Demin anlattım size ruh halini. Allah selamet versin. Gideceği yere kadar gider. Ama sonu hayırlı değil.
Soru- Konuşmanızda Başbakan için diktatör ifadesini kullandınız defalarca. Bu ifadeniz özellikle AKP’ye oy verenleri harekete geçireceğini düşünüyor musunuz?
Haluk KOÇ- Hayır. AKP’ye oy veren Türkiye’nin daha iyi yönetileceğini AKP iktidarıyla düşünen ve bu yönde siyasi tercih kullanan yurttaşlarımızın bugün yaşadığımız gerginliği, bugün yaşadığımız bu şiddet ortamını, bu orantısız güç kullanma ve onun sonuçlarını mutlaka değerlendiriyorlardır. Onlar demin de söyledim, daha önceki haftanın tartışmasıydı biliyorsunuz, toplum %49-51 diye bölünmüyor, bizim toplumumuz %100, %100’ü hepimizin. Yani Başbakanın %49’luk bir kitlesi, karşısındakilerde %51, diğerlerinin böyle bir kavram yok. Bunu bizzat Başbakan yerleştirmeye çalıştı. Bunun yanlışlığını ifade ettik ve biz o yanlışa düşmüyoruz. Tüm yurttaşlarımızın başımızın üstünde yeri var. Biz düşüncelerimizi anlatıyoruz, yanlışların altını çiziyoruz. Sağduyuya davet ediyoruz. Sağduyunun işlemedi yerde de gereken sıfatları kullanarak bu işe taş koyanların sorumluluklarını hatırlatmak istiyoruz.
Evet, değerli arkadaşlarım, size başarılar diliyorum.

Vişne Haber Ajansı

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları