loading
close
SON DAKİKALAR

Bazı Davaların Düşündürdükleri

Bazı Davaların Düşündürdükleri
Tarih: 19.03.2013 - 23:37
Kategori: Gündem

Onur Öymen, ''Ergenekon davasında da tanınmış gazeteciler, bilim adamları ve subaylar için savcı tarafından gene çok ağır cezalar talep edildi''.

Balyoz davasında çok sayıda üst düzeyde görev yapmış komutanlara ağır cezalar verildi. Ergenekon davasında da tanınmış gazeteciler, bilim adamları ve subaylar için savcı tarafından gene çok ağır cezalar talep edildi.

Geçmişte, demokrasiyle idare edilen bazı ülkelerde de yeterince kanıtlanmayan iddialara dayanılarak mahkum edilen veya işini kaybeden insanlar olmuştu. Bu örneklerin en ünlüsü Amerika'da İkinci Dünya Savaşından sonra ortaya çıkan McCarthyzm cereyanıdır.

Daha 1940 yılında çıkartılan ve Amerikan Hükümetinin devrilmesini savunmayı, bu amaçla dernek kurmayı, bu derneklere üye olmayı ağır suç sayan hükümler içeren Smith yasasına dayanılarak Amerikan Komünist Partisinin birçok üyesi hapis cezalarına çarptırıldılar.

Wisconsin Senatörü McCarthy komünistlerin ve Sovyet casuslarının ülkenin bütün kurum ve kuruluşlarına sızdığı iddiasıyla çok yaygın bir suçlama kampanyası başlattı. Amerikan Kongresi ve çeşitli kurumlar bu iddialar üzerine insanları sorgulamak için komisyonlar kurdular. 1949 ile 1954 yılları arasında yaygınlaşan bu kampanya sırasında sadece Senatonun kurduğu araştırma komisyonlarının sayısı 109'a ulaştı. Halkın muhafazakar kesimleri bu iddiaları kuvvetle destekledi. Kamuoyu araştırmaları Amerikalıların %50'sinin McCarthy'nin iddialarını benimsediğini gösteriyordu.

Bu kampanya sonucunda yüzlerce kişi hapis cezasına çarptırıldı, 10.000 kişi işini kaybetti. Charlie Chaplin ve pek çok sanatçı Amerika'yı terketmek zorunda bırakıldı.

Başkan Truman bu akıma karşıydı. 1950 yılında şöyle diyordu: "Özgür bir ülkede insanlar işledikleri suçlar nedeniyle cezalandırılırlar, hiçbir zaman düşünceleri dolayısıyla değil."

Truman, 1953 yılında görevinden ayrıldıktan sonra, Başkan Eisenhower'in McCarthy'nin görüşlerini benimsemesini kuvvetle eleştirmiş ve şöyle demişti: "Şimdi anlaşılıyor ki, bu yönetim, siyasi çıkarları uğruna McCarthyzm'i benimsemiştir. Bu, gerçeğin suistimal edilmesi ve adil yargı sürecinin terkedilmesidir. Şimdi yapılan iş, büyük bir yalanı vesile yaparak Amerikancılık veya güvenlik adı altında vatandaşlar aleyhine dayanaksız suçlamalarda bulunulmasıdır. Bu, korkunun yaygınlaştırılması ve toplumun her kesiminde inancın tahrip edilmesidir".

Sonunda McCarthy'nin politikalarının yanlışlığı anlaşıldı. Senato,2 Aralık 1954'de 22'ye karşı 65 oyla Senato'nun itibarını sarstığı için McCarthy'yi suçlayan bir karar aldı. Evvelce verilen mahkeme kararları iptal edildi, haksızlığa uğrayanlar özgürlüklerine ve itibarlarına kavuştular.

Şimdi ülkemizde saygın hukukçular, basının önemli bir bölümü, siyasetçiler tepkilerini ve rahatsızlıklarını dile getiriyorlarsa yapılacak iş, çağdaş ülkelerin yasalarını dikkate alarak hukukun üstünlüğünü ve gerçek anlamda yargı bağımsızlığını sağlayacak, insanların haksızlığa uğramalarına imkan vermeyecek yasal düzenlemeler yapmaktır. Yoksa sadece mahkemeleri suçlayarak sonuç almak mümkün değildir. Başbakan bile bazı davalarda yargının yanlış değerlendirmelerinden şikayet ettiğine göre meselenin çözümünü Mecliste aramaktan başka çare yoktur. Bu konuyu diğer bütün meselelerden daha öncelikli bir iş olarak Meclis gündemine taşımakta muhalefete de büyük görev düşmektedir. Bu önemli hukuki ve insani meseleyi çözemeyenlerin daha özgürlükçü bir anayasa yapma iddiasıyla ortaya çıkmalarını inandırıcı bulmak mümkün değildir. Unutulmasın ki, bugün ülkemizde yaşanan demokrasi, insan hakları ve özgürlükler alanlarındaki güçlüklerin sorumlusu anayasa değildir.

Onur Öymen

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları