loading
close
SON DAKİKALAR

CHP Sözcüsü Koç Trabzon’da

CHP Sözcüsü Koç Trabzon’da
Tarih: 05.04.2013 - 23:46
Kategori: Gündem

CHP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Haluk Koç, ''Türkiye’de bir demokratikleşme sorunu olduğuna dikkat çekti''...

CHP Sözcüsü Koç Trabzon’da, Başbakan’ın camdan akan konuşma metinlerini yazan memurlar ile, Başbakan’ın seçim kampanyalarını yürüten reklam ajansları ne görev yapıyor ise bu atadığı zevat da maalesef aynı görevi yapacak” dedi.

”Türkiye’de faşizm illa bir eylül sabahı tankların yürümesi ve radyodan televizyondan davudi bir sesle marş okunması ile gelmiyor. Demokratik hak ve özgürlükleri kullanarak, sandıktan çıkıp daha sonra kendisini oraya getiren hak ve özgürlükleri yok ederek de faşizm bir ülkeye gelebilir. Ben bugünü tarif etmeye çalıştım.”

-“Demokrasi ile gelenleri, daha sonra bütün hak ve özgürlükleri kısıp tek adam, denetlenmeyen tek kişi, yargıyı tahakküm altına alan, medyayı susturan bir iklim. ‘Parasız eğitim istiyoruz’ diyen öğrenciyi dahi tutuklayıp hapse atan, eleştiren herkesi toplama kamplarında toplayan bir mantıkla bugün ki uygulama da bir çeşit sivil faşizmdir. Yani faşizmin postallısı olmuyor sadece, sivili de olabiliyor. Bugün öyle bir süreç yaşıyoruz.”

Genel Başkan Yardımcısı Haluk Koç, CHP Trabzon İl Başkanlığı’nda düzenlediği basın toplantısında, zor bir dönemden geçildiğini ifade ederek, şunları söyledi:

”Türkiye’de faşizm illa bir eylül sabahı tankların yürümesi ve radyodan televizyondan davudi bir sesle insanların duruşu ile gelmiyor. Faşizm acısı çok oldu, topluma, demokrasiye ama bazen demokratik hak ve özgürlükleri kullanarak, sandıktan çıkıp daha sonra kendisini oraya getiren hak ve özgürlükleri yok ederek de faşizm bir ülkeye gelebilir. Ben bugünü tarif etmeye çalıştım. Yani demokrasi ile gelenleri daha sonra bütün hak ve özgürlükleri kısıp tek adam, denetlenmeyen tek kişi, yargıyı tahakküm altına alan, medyayı susturan bir iklim. ‘Parasız eğitim istiyoruz’ diyen öğrenciyi dahi tutuklayıp hapse atan, eleştiren herkesi toplama kamplarında toplayan bir mantıkla bugün ki uygulama da bir çeşit sivil faşizmdir. Yani faşizmin postallısı olmuyor sadece, sivili de olabiliyor. Bugün öyle bir süreç yaşıyoruz.”

Koç, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın hep camdan ”ileri demokrasi” diye bağırdığını hatırlatarak şöyle devam etti:

”Sokaktan geçen insanlar bir kez bile dönüp sormadı ‘sen kendi evinin içinde demokrasi uyguluyor musun da sonra sokağa demokrasi tavsiye ediyorsun’ diye. Sorgusuz sualsiz tek adam rejimi. Ağzından çıkan kanun, ne dese yapıyor. Keşke bireysel iradesini kullansa Türkiye’yi yönetirken. Ama bütün olayları art arda eklediğimizde şöyle de acı bir tablo çıkıyor. Her yurtseverin yüksek sesle olmasa bile kendi vicdanında dile getirdiği soru şu. Türkiye gerçekten Türkiye’den mi yönetiliyor. Soru açık, cevap ortada.”

Türkiye’de bir demokratikleşme sorunu olduğuna dikkat çeken Koç bu konuda da şöyle dedi;

” Hala 12 Eylül’ün darbe anayasanın arkasına saklanan bir iktidar var. Türkiye’de bilhassa 12 Eylül 1980′in, 100 yıldır mevcut olan,1980′den sonra derinleşen insan hakları ihlalleri ile ciddi bir Kürt sorunu da var. Bunu reddetmiyoruz. Bunun temelinde demokratikleşememe sancısı, hukuk devleti algısının içinin boşluğu var. Ekonomik, sosyal, güvenlik bir sürü boyutu var. Buna siyaset bir çözüm bulmalı ama nasıl bir çözüm bulmalı. Bu sorunun çözüm yeri milletin önünde şeffaf, milletin temsilcilerin toplandığı meşru siyaset zemini, Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir. Avrupa’nın uzak başkentlerinde Oslo’da ya da Marmara’da bir adada teslim alınmış bir terör örgütü liderinin kurduğu pazarlık masası değildir. Devlet hukuk dışına çıkartılarak bir terör örgütü ile muhatap haline getirilir, terör örgütü siyasi muhatap konumu kazanır ise siz olayı baştan kaybedersiniz. Yaşadığımız tam da budur.”

-Başkanlık sistemi tartışmaları-

Seçimden önce Türkiye’nin 12 Eylül anayasasını yırtıp atması gerektiğini söylediklerini belirten Koç, konuşmasında şu görüşlere yer verdi:

”Türkiye’nin çağdaş, özgürlükçü her türlü vesayetten arınmış, YÖK belasının ortadan kaldırıldığı, yargının gerçekten bağımsız olduğu, parlamenter demokratik sistemin güçlendirildiği, kurum ve kurallarıyla çağdaş bir anayasa ihtiyacı var dedik. Bir masa kuruldu. Anayasa Uzlaşma Komisyonu dendi. Çalışmalara başlandı. Anlaşmazlık olan maddeler parantez içine alındı, daha sonra değerlendirilmek üzere. Niyet bu. Bundan 3 ay önce bir gün bu masaya bir bomba atıldı. Bombayı attıran bizzat Başbakan Recep Tayyip Erdoğan. Neydi o bomba, ‘parlamenter sistemi kaldırıyorum, başkanlık sistemi getiriyorum’. Ne demek bu, denetlenmeyen, sorgulanmayan, her istediğini yapmaya kadir bir başkanlık talebi geldi. Biz buna itiraz ettik. Eş zamanlı olarak terör örgütü liderinin tutuklu olduğu İmralı’da görüşmeler başladı. ‘Bu masadan başkanlık sistemini çıkartamayacağım gel bakalım öteki tarafta Aponun desteği ile BDP’den alacağım oylarla 330′u geçerim’. Yani referanduma getirecek sayıyı. ‘Başkan seçimine giderken Kürt yurttaşlarımızından da oy alırım. Böylece yüzde 50′yi geçer, amacıma ulaşırım’. Ondan sonrası tufan. Açıklıkla söylüyorum, milletin ortak talebi olan anayasayı masaya başkanlık sistemini getirip tıkarsanız, masayı devirirseniz ve İmralı’da kurduğunuz masadan bir anayasa üretip meclise ve milletin önüne gelirseniz o anayasanın adı milletin anayasası olmaz, AKP, BDP, PKK anayasası olur. Hodri meydan, gel millete AKP, PKK anayasasını referanduma götürelim. Bekliyoruz, Trabzon’da da bekliyoruz.”

Türkiye’de herkesin huzur istediğini ifade eden Koç, ”Türkiye’de herkes gözyaşı akmasın, artık kan dökülmesin istiyor ama Türkiye’de herkes Başbakanın gizli pazarlıklarla, kendi siyasi çıkarına dönük bir anayasa talebine karşı” diye konuştu.

Dışarıda bir koro olduğunu ve hep aynı şarkıyı söylediklerini belirten Koç, şunları söyledi:

”CHP’nin hiçbir çözüm önerisi yok, CHP ortada. CHP’nin ne dediği belli değil gibi sözler söyleniyor. CHP’nin ne dediği çok iyi belli de sen anlıyorsun onu, anlamamazlıktan geliyorsun. ‘Devleti hukuk devleti kuralları dışına çıkartmayın’ dedik. Eğer hukuk bir kere aşındırılır ise devlet devlet olmaktan çıkar. Başka bir şeye dönüşür. CHP ne önermiştir, gözleri olup göremeyenlere, dilleri olup konuşamayanlara, kulakları olup işitemeyenlere, her şeyden önemlisi vicdanları olup onu mühürletip köreltenlere. CHP’nin söylediği şu; ‘böyle bir sorun var. Bu sorunun yeri terör örgütü ile muhataplık kurarak, gizli pazarlıklar yapmak değil. Milletin meclisinde, milletin önünde bu sorunun şeffaf bir şekilde tartışmaktır. Bunun için her partiden eşit sayıda katılacak bir siyasi uzlaşma komisyonu kuralım’ dedik. ‘Bunları konuşalım’ dedik, pazarlıkta değil milletin önünde. Açık ve mert bir şekilde.

‘Eğer terör örgütü ile silah bıraktırma yönünde bir temas olacak ise bunu devlet ve devletin görevlendirdikleri değil, bu komisyonun görevlendirdiği gerçekten bağımsız olacak, hani önceden söyledikleri ile bir yargı oluşturmamış akil adam, yani kendi alanında gerçekten önder. Özet, siyasi vicdanını Başbakana kiraya vermemiş, gerçekten bağımız olabilecek, bu toplumun çeşitli alanlarında herkesin saygı gösterebileceği insanlardan oluşan bir heyet. Devlet heyeti değil, bunlar görüşsün’ dedik. Bunların hepsi reddedildi çünkü Başbakanın niyeti kendi eksenindeki çıkarlar.”

-”Bu kandırmacaya ve tuzağa CHP düşer mi?”

Haluk Koç, ‘bu sorunun mecliste takibi için bir komisyon kuralım’ dendiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:

”Bizim görüşümüz net ve açık. Bu kandırmacaya ve tuzağa CHP düşer mi? Yani siz bir komisyon kurmaya çalışıyorsunuz, suçlama. Siz de bir komisyon kurulmasını önermiştiniz. Önermiştik ama biz devlet hukuk dışına sürüklenmeden önce, eşit sayıda ve hukuksuzluğu önleyecek, Başbakanın beklentileri değil, milletin beklentileri doğrultusunda çalışacak bir komisyon önermiştik. Bunların önerdiği, AKP çoğunluk, diğer partiler muhalefet. Sayısal olarak baktığınızda parmak hesabı ile AKP ne derse o komisyonun raporunda o yer alır. Yani Başbakanın fikirlerini doğrulama, pazarlama komisyonu gibi çalışacak. ‘CHP daha önce söyledikleri ile çelişiyor’ deniyor. ‘Akil adamlar’ demişti şimdi onlara karşı çıkıyor. Biz akil adamlar dedik, gerçekten Başkana pazarlamacılık yapacak, başbakan memurları demedik. Hiç kimsenin şahsiyeti ile meslek dalıyla onuruyla uğraşmadan söylüyorum, Başbakanın konuşmalarını, camdan akan konuşma metinlerini yazan memurlar ne görev yapıyor ise Başbakanın seçim kampanyalarını yürüten reklam ajansları ne görev yapıyor ise bu atadığı zevat da maalesef aynı görevi yapacak.”

Koç, ülkede birlikte yaşama iradesini sarsacak, her türlü fitneye ve tezgaha karşı duyarlı olduklarını da kaydetti.

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları