loading
close
SON DAKİKALAR

CHP'li Keskin'den Başbakan'a: ''Efelenme!''

CHP'li Keskin'den Başbakan'a: ''Efelenme!''
Tarih: 12.02.2014 - 17:58
Kategori: Siyaset

Genel Başkan Yardımcısı Adnan Keskin canlı yayında Başbakan’a, ''Efelenme'' diye seslendi, ''Efeliğin bir arpa boyu gitmeden hop diye balon gibi sönecek'' dedi

-“Bizi kimse tehdit etmiyor, tehdit etmeye cürette edemez. Sayın Başbakan bizi tehdit ettiğini ima ettiği cemaatle kuzu sarması değil miydi? Suçüstü yakalamanın telaşı içerisinde konuşuyor, ciddiye almıyoruz”

“Ey Başbakan 4 bakan azlettin sen bu memlekette. Senin bakanın çıktı ‘Başbakan ne dediyse ben bunun gereklerini yerine getirdim. İstifa etmesi gerekiyorsa o istifa etsin’ dedi.”

CHP Genel Başkan Yardımcısı Adnan Keskin Habertürk Tv’nin canlı yayınında Nilgün Balkaç’ın sorularını şöyle yanıtladı;

Nilgün BALKAÇ- Siyasetin tüm bu başlıklarını CHP Genel Başkan Yardımcısı Adnan Keskin’le konuşacağız. Efendim hoş geldiniz.

Adnan KESKİN- Hoş bulduk, iyi yayınlar diliyorum. Bizi izleyen yurttaşlarımıza güzel bir gün geçirmelerini temenni ediyorum.

Nilgün BALKAÇ- Aslında dün mecliste grup konuşmasında tabi dinleme kayıtları önemliydi ama CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun tavrı da çok önemliydi. Bir grup partilinin tepkisi üzerine yerel seçimlerdeki tepkisi üzerine CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu aslında bizim pek de alışık olmadığımız bir şekilde kürsüye elini vurdu ve net konuştu.

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu bu açıklamayı yaptı meclis grup toplantısında. Pek bizim alışık olmadığımız bir şekilde bu açıklamayı yaptı ve Kılıçdaroğlu önemli mesajlar verdi. Bir tanesi ben olmazsam CHP olmaz zihniyetini ortadan kaldıracağız dedi. Bunun bir eski hastalık ve hastalıklardan kurtulacağını söyledi. Nedir bu eski hastalıklar ve bu CHP zihniyetinde ben olmazsam olmaz tartışması?

Adnan KESKİN- Yani tabi Sayın Kılıçdaroğlu gerçekten çelebi tabiatlı, parti içi otoriteyi kurarken zora, baskıya başvurmayan, olanaklar ölçüsünde insanları dinleyerek karar oluşturmaya çalışan bir Genel Başkan. Zaman zaman kendi huzurunda bir Genel Başkana gösterilmesi gereken saygının hudutları taşarak bizim MYK arasındaki tartışmaları bile çok olgunlukla karşılayan bir insan Kılıçdaroğlu. Ben 50 yıldır siyasetin içerisindeyim. Ama siyasette tabi liderlik koltuğunda oturan insanın bu özel yaşamının, özel değerlerinin dışında partisini koruma gibi bir görevi var.

Şimdi ilk defa Cumhuriyet Halk Partisinde hatta 1980’den sonra siyasi partilerde yurttaşlar kendilerini temsil eden insanları demokratik yöntemler ve objektif kıstaslarla tespit etme gibi bir olanağa kavuştular. Anımsarsanız Cumhuriyet Halk Partisinin Parti Meclisi MYK’ya merkez yoklama yetkisini verirken adayların eğilim yoklaması veya kamuoyu yoklamasıyla belirlenmesi koşulunu getirdi ve bizde MYK olarak Parti Meclisimizin bu talimatlarının gereğine uygun bir şekilde adaylarımızı 200’ün üzerinde kamuoyu yoklaması yaptırarak, 100’ün üzerinde sandık kurarak belirleme gayretinin içerisinde olduk. Bu arada tabi ki yanlışlıklarda oluyor. Çünkü kamuoyu yoklaması yaptırıyorsunuz bunu yönlendirmek, bu konudaki ortaya çıkacak değerleri tespit etmek sizin elinizde değil. Tamamıyla çalıştığınız kamuoyu araştırma şirketinin inisiyatifinde oluyor. Burada zaman zaman anketörler yanlış yönlere sevk ediliyor. Zaman zaman anket muhatapları yanlış olarak sevk ediliyor. Böyle olumsuzluklarla karşılaşıyorsunuz ve tabi ki partinin tabanının talepleriyle dışarıdaki yurttaşların Cumhuriyet Halk Partisinin beklentilerini, Cumhuriyet Halk Partisinin milletvekillerinin, il, ilçe başkanlarının da bu konudaki değerlendirmelerini dikkate alarak ortaklaşa bir karar çıkarmak zorunda kalıyorsunuz. Siyaset zor bir iş. Masanın bu tarafıyla öbür tarafı çok farklı. Öbür taraftaki belki tek bir anlayışa göre kendisini endeksliyor. Ama burada lider ve çevresindeki insanlarda grup dengelerini, parti içi dengeleri dikkate alarak karar almak zorunda kalıyor.

Nilgün BALKAÇ- Çok mu tepki vardı Kılıçdaroğlu ilk kez böyle bir tepki verdi?

Adnan KESKİN- Yok bence. Ama şimdi düşünebiliyor musunuz bir parti düşünün bu arkadaşlarımızın çoğu iyi niyetli insanlar. Ben bir nebzede normal görüyorum bunları. Tabi insanlar aday olarak yollara çıkıyorlar, günlerce koşuyorlar, yoruluyorlar. Etrafında kendini destekleyen taraftarlar oluyor. Şimdi o taraftarlar kendilerinin aday olmasını bekledikleri, onunla başarılı olacaklarına inandığı insan aday olmayınca doğal olarak bir tepkinin içine giriyor. Siyasetin malzemesi insan. Ekmeği, tuzu bu. Siz şimdi yönetici olarak malzemesi insan olan bu yerde kararlar alacaksınız. İnsanın olduğu yerde tartışma vardır. İnsan statik bir varlık değil, dinamik bir varlık. Zaman zaman beğenecektir, zaman zaman beğenmeyecektir. Zaman zaman hoş görmediği yaklaşımları dışa tepkisini vurarak varacaktır. Ama hoş olmayan bir manzara var. Cumhuriyet Halk Partisinin grup toplantısında Genel Başkanın konuşma sürecinde böylesine bir demokratik tepkinin konulması biraz demokrasi anlayışının hudutlarının zorlanmasıyla… Sayın Genel Başkanımızda dün sanırım buna çok üzüldü. Çünkü kendisi bakın, Cumhuriyet Halk Partisinde bir zihniyet ve uygulama değişikliği var. Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanı haftanın üç dört günü dışarı gitmediyse partiye gelir Anadolu’nun değişik ­yerleşim alanlarından gelen insanlarla yüz yüze konuşur.

İki; sürekli bir şekilde telefon açıktır. Ben zaman zaman mesela Genel Başkanın bu yönlerini eleştirmişimdir. Efendim niye buraya gidiyorsunuz biraz kendinize zaman ayırın. Ama Genel Başkan bu kadar kapısı açıkken böyle bir muameleyle karşılaşması tabi biraz kızdırdı, öfkelendirdi. Ama siyasette bunlar olur. Siyasette kan davası yoktur. Sanırım Sayın Genel Başkan bu tepki koyduğu insanlar yarın kapısını çalsa bu olay olmamış gibi… Bir örnek vereceğim size. Sayın Genel Başkan bir seçim sürecinden sonra bir aday arkadaşımız çıkmıştır Genel Başkanımıza olmadık hakaret etmiştir. Bu tartışma konumuz olduğu için bunu örnek veriyorum. Bu arkadaşımız aday oldu şimdi bir yerleşim alanımızda. Bir MYK üyemizde dedi ki, efendim geçmişte size bunu dedi. Ya geçin bunları dedi. Onları olduğu yerde bırakmalıyız. Sanırım bu örnek en güzel örneklerden birisidir.

Nilgün BALKAÇ- Sayın Keskin, geçmişten değil ama bugünden bir örnek vermek istiyorum hemen. Bugün bazı gazetelere de yansımış. Edirne Belediye Başkanı Hamdi Sedefçi Sarıgül partiyi ele geçirdi ve benim adaylığımı Mustafa Sarıgül ve Adnan Keskin engelledi diyor. Ne diyeceksiniz?

Adnan KESKİN- Bunu üzüntüyle karşıladım. Hamdi Sedefçi’yi çok eskiden tanırım 5. dönem Belediye Başkanlığı. Hamdi Sedefçi 12 Eylül’den sonra bir takım sorunlarla karşılaştı. Hem özel hayatında, hem kamu yaşamında. Ama bu parti tekrar onu Belediye Başkanı yaptı. Şuan Hamdi Sedefçi’yle ilgili yanılmıyorsam 60’ın, 70’in üzerinde dava var hakkında. Hamdi Sedefçi daha üç gün evvel benim odama geldi ben sana emanetim abi dedi. Böyle bir değerlendirme yapmasını kendim açısından hoş görmüyorum.

İki; bütün içtenliğimle, bütün samimiyetimle söylüyorum Mustafa Sarıgül bu çalışma sürecinde bana bir kez telefon açıp bir talepte bulunmamıştır.

Üç; Mustafa Sarıgül benim evladım yaşımda bir insan. Böyle bir telkin yapmaya zaten ne yüreği tutar, ne ahlak anlayışı elverir.

Nilgün BALKAÇ- Sarıgül partiyi ele mi geçirdi?

Adnan KESKİN- Böyle bir şey yok. Bir şey söyleyeyim, bunlar tamamıyla Cumhuriyet Halk Partisini karıştırmaya yönelik, kendileriyle ilgili çıkan olumsuz kararı meşrulaştırmaya çalışan anlayışlardır. Sarıgül’ün Cumhuriyet Halk Partisinin Genel Başkanından bir tek talebi olmuştur, bir ilçeyle ilgili talebi olmuştur. Gerisinin tümü tezvirattır, tümü gerçek dışı yalandır. İstanbul’da bir ilçemizle ilgili talebi olmuştur.

Nilgün BALKAÇ- Hangi ilçe?

Adnan KESKİN- Vermeyim ismini. O ilçedeki isteği, talebi de maalesef tartışma konusu olmuştur ve o isimde değiştirilmiştir. Bırakınız Edirne’yi, bırakınız bilmem başka yeri İstanbul’da bile garibim bir tek yerde bir aday talebi oldu orada tartışma çıktı.

Üç; nedir bu Sarıgül düşmanlığı. Düne kadar Sarıgül’le Hamdi Sedefçi yanyanaydı. Mustafa Sarıgül’ün Cumhuriyet Halk Partisine gelmesiyle İstanbul’daki yaşadığımız hareketliliğe baksın. Dört; 5 dönem aday olan insan izin versin de aday olmamasının nedenlerini biraz kendi yaşamında bulsun.

Nilgün BALKAÇ- Sayın Keskin sohbete devam edeceğiz ama kısa bir reklam arası vereceğiz. Hem CHP’deki durumu konuşacağız, hem de dün Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın özellikle bu internet yasasına destek vermemenize sizlerin de kasetleri olduğu iddiasını gündeme getirmişti. Tüm bu iddiaları konuşacağız ancak kısa bir reklam arasından sonra.

Aslında merak edilen iki konu var kısaca sormak istiyorum size yine partinizle ilgili. Kadıköy çok fazla merak ediliyor. Canan Kaftancıoğlu, Aykut Nuhoğlu, Selami Öztürk kim olacak?

Adnan KESKİN- Biz tartışma kültürüne, eleştiri kültürüne sonuna kadar olanak sağlayan bir partiyiz. Çok sayıda arkadaşımız var. Hepsi birbirinden değerli. Örneğin Canan hanım çok kaliteli, nitelikli bir hanımefendi. Diğer aday arkadaşlarımız örgütün tozunu yutmuş, örgüt için ter dökmüş insanlar. Ama Cumhuriyet Halk Partisinin çok büyük kitlesel desteği olan bir yer olduğu için bu konuda çok değişik taleplerde geliyor. Parti Meclisimizde bu konuda enine boyuna tartışıldı. Söylendiği gibi Adnan Keskin’in eline kalem alıp siyaset mühendisliği yapmasına zaten bu partide imkan yoktur. Ben böyle Hamdi Sedefçi’yi falan dışlayacak. Bunun tipik örneği işte Kadıköy’dür. Parti Meclisinde arkadaşlarımızın çok ciddi eleştirileri geldi, tespit ettiğimiz adayla ilgili bize arkadaşlarımızın teklifleri geldi, yeni isimler geldi ve bu eleştiriler, bu tenkitler dikkate alınarak bu konuda Parti Meclisimiz Sayın Genel Başkanımıza yeni bir çalışma yaparak bir müddet daha bu konuda araştırma yaptıktan sonra adayı belirleme yetkisini verdi. Sayın Genel Başkan kendisine göre bir çalışma yapıyor. Sanırım bugün yaptığı çalışmayla ilgili bize bilgi verecektir. Eğer çalışmasını tamamladıysa kimin atanacağı konusunda da isim önerecektir. Onun ötesinde şuan benim daha fazla bu konuda bir söz söyleme hakkımda yok, yetkimde yok.

Nilgün BALKAÇ- Sayın Keskin hemen kısaca sormak istiyorum. Mustafa Sarıgül’ün eşi Aylin Kotil’in Beyoğlu’ndan belediye başkan adayı olması çok fazla tartışıldı. Eski eşinin aday olması. Sürpriz olarak değerlendirildi. Siz ne diyorsunuz?

Adnan KESKİN- Çok teşekkür ederim bu soruyu sorduğunuz için. Biraz önce Hedef Sedefçi açısından sorduğunuz sorunun yanıtını en güzel bir şekilde bu son sorunuz teşkil ediyor. Eğer Mustafa Sarıgül belli duygusal nedenlerle başka illerin adaylarına engel oluyorsa, boşandığı, hatta geçen zaman dilimi içerisinde Aylin hanımın kendisiyle ilgili bir gazetede ulusal yayın yapan bir gazetede olumsuz yayınları ve değerlendirmelerine rağmen çıktı dedi ki, Aylin hanım seçilirse onunla çalışmaktan bir sakınca duymam dedi. Bu da Mustafa Sarıgül’ün bu konudaki yaklaşımlarının ne derece düzeyli olduğunun somut kanıtlarından biridir.

Üç; Aylin hanım birinin torpiliyle, desteğiyle olmadı. Aylin bileğinin hakkıyla buraya geldi. Anımsayın bir yürüyüş yaptı bir kadın olarak tek başına. Ayakları patladı. O konudaki iddiasını sürdürdü ve oradan geldikten sonra gitti Beyoğlu’nda karargahını kurdu. Yaptığımız kamuoyu yoklamasında Aylin Kotil %23’le en başarılı siyasetçi çıktı. Diğer arkadaşlarımızda çok kaliteli. Örneğin Gülseren Onanç diye bizde Genel Başkan Yardımcılığı yapmış bir arkadaşımız var. Kadın örgütlerinde, sivil toplum örgütlerinde gerçekten dolu, birikimli bir insan. Ama kamuoyu yoklamalarında ben şahsen Gülseren’in daha başarılı çıkacağını bekliyordum. Ama Gülseren alt sıralarda geldi. Aylin Kotil erkekleri de sollayarak vardır ya inancımızda özellikle bizim İslam’da iki kadın bir erkek yerine geçer şahitliğinde. O 10 tane erkeği dizdi birinci sıraya geçti.

Nilgün BALKAÇ- Hakkıyla oldu diyorsunuz.

Adnan KESKİN- Hakkıyla oldu. Sarıgül’de bence bir siyaset adamına, bir büyük kenti yönetmeye talip olan bir insana yakışır bir davranışla onun hakkını teslim etti. Seçildiği takdirde onunla çalışmakta herhangi bir sakınca görmediğini söyledi. Eşiyle tartışmalı bir insanın boşandığı bir eşiyle ilgili böyle değerlendirme yapan bir insanın Edirne’deki Hamdi Sedefçi’yle ne meselesi olur, niye onun demokratik haklarını engellesin? Hamdi Sedefçi şunu unutmasın. Başpehlivana, siyasetteki bir başpehlivana kemer verdi biliyorsunuz. O ayıbını kurtarmak içinde başaltı pehlivanına bir kemer vermişti. Bu partinin Genel Başkanı bunu bile sorun etmemişti. Bir muhalefet belediye başkanı düşünün Başbakana Edirne’ye geldiğinde kalktı siyasetin başpehlivanı diye kemer verdi. Ama bu Cumhuriyet Halk Partisi Hamdi Sedefçi’ye bugüne kadar bu konuyla ilgili herhangi bir soru sorma ihtiyacı duymamış. Benimle ilgili yaptığı değerlendirmeyi üzüntüyle karşılıyorum. Bu konuda Cumhuriyet Halk Partisinden aldığım kültür olmasa Hamdi Sedefçi’ye vereceğim çok önemli cevaplar vardır. Bir kez daha kendini buradan uyarıyorum. Kendisine Cumhuriyet Halk Partisine yakışır bir kültür ve ahlak içerisinde davranmasını temenni ediyorum. Kendisini seviyorum insan olarak. Ama siyaseten konuşmam gerekirse çok mahcup olacağı şeyler söylerim.

Nilgün BALKAÇ- İki önemli başlık var. Size siyasete dair bu iki önemli başlığı sormam lazım. Çünkü hakkınızda da birçok iddia var Cumhuriyet Halk Partisinin. Öncelikle dün Kılıçdaroğlu belli ses kayıtlarını yayınladı meclis kürsüsünde. Meclis kürsüsünde bunun yapılması da defalarca altını yasal diye çizdi. 17 Aralık sürecinde gündeme getirildiğini iddia etti. Ancak bu konuyla ilgili olarak Adalet Bakanı da, Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu’da net açıklamalar yaptı. Özellikle Adalet Bakanı haberleşme ve özel hayatın gizliliği ihlal edildi dedi. Mecliste kötü bir yol açılmasından üzüntü duyuyorum dedi. Siz bunun meclis kürsüsünden yayınlanmasını ne kadar doğru buluyorsunuz?

Adnan KESKİN- Ben hem Başbakana, hem Adalet Bakanı zatı muhtereme günaydın diyorum. Köstebek diye bir canlı vardır bilir misiniz? Kışın toprağın altına girer burnunu toprağa dürter yuva yapar. Baharın doğa yeşillenmeye başladığı zaman yine toprağı ite ite dışarıya çıkar. Sayın Başbakanla, Sayın Adalet Bakanının yaklaşımı aynı köstebeğin yaşamına benziyor.

Şimdi şöyle biraz belleğimizi zorlayalım. Bazı siyasilerle ilgili kasetler çıktığı zaman bir partide ve bizim partimizde ciddi siyasi depreme neden olan bu kasetler yayınlandığında Sayın Başbakan çıktı aynı maço tavırlarla yahu bunu özel yaşamın gizliliğiyle bağdaşmaz görüyorlar Sayın Bahçeli ve diğer siyasiler. Ne özeli be kardeşim ne özeli, kamusal bu kardeşim kamusal kendi karısıyla mı diye bağırmıştı. Şimdi ne oluyor? Şimdi niye tepiniyor ki özel yaşam diye böyle bangır bangır bağırıyorsun. Adama günaydın derler Sayın Başbakan. Sayın Baykal’la ilgili kaset çıktı 1,5 yılı geçti elindeki devletin imkanlarını kullanarak bu kaseti kimin yayınladığını ortaya çıkarmadınız. Bir küçük muhalefet partisinin 8 tane yöneticisi bir gecede operasyona uğradı bu kasetlerle. Çıktı bunun doğal olduğunu, bunun kamusal olduğunu söyleyerek açıklamaları meşrulaştırdın. Şimdi ne oluyor da efendim bu yasaktır diye bağırıyorsun. Oklar size gelince, fosseptik çukuru patlayıp geçtiğiniz sokaklarda insanlar sizin pisliklerinizden burnunu tıkamaya başlayınca mı aklınız başınıza gelmedi. Elbette açıklanacaktır. Yani siz çalacaksınız, çırpacaksınız, aile boyu bu işleri… Elimde bir Urla dosyası var. Keşke zamanımız olsaydı da Sayın Başbakanımızın, kızının, oğlunun bu konulardaki gayretlerini bir gösterseydi. Bodrum’daki yetmemiş Urla’daki birinci derecede sit alanını değiştirerek Topbaş’a yerler açıyor ve oradan yer. Şimdi bunu yayınlamayacak mı Cumhuriyet Halk Partisi?

Nilgün BALKAÇ- Sayın Keskin merak ediyorum ben aslında bir gazeteci olarak. Hani Deniz Baykal’ın kasetinin hala kimler tarafından servis edildiği ya da nasıl gündeme getirildiği bilinmiyor.

Adnan KESKİN- MHP’li arkadaşlarımızla ilgili çıktı mı? Niçin o zaman çıkıp da Sayın Başbakan kalkıp bir ana muhalefet partisinin yaşamıyla ilgili bu kasetleri ahlaki bulmuyorum deyip kamunun duyarlı hale gelmesini sağlamadı? O zaman meşrulaştırdı. Arkadaş senin eşinle mi ilgili bunlar, bunlar ahlaksızlık diye niteledi. Şimdi niye tepiniyor? Demek ki başkasına olunca mubah, kendine hafifçe bıçağın ucu dokununca da nasırına basılmış gibi bağıracaksınız.

Nilgün BALKAÇ- Şimdi yeni dosyalarda olduğunu söylüyorsunuz. Merak ettiğimiz bir şey var. Dünde işte ses kayıtları…

Adnan KESKİN- Bizimle mi ilgili? Ben buradan sesleniyorum…

Nilgün BALKAÇ- Hayır. Siz şuanda yeni dosyalarda elimizde var diyorsunuz. Ben sadece şunu sormak istiyorum size. Dünde ses kayıtlarını açıkladı Sayın Kılıçdaroğlu. Peki efendim bu size nasıl geliyor, bu kayıtlar nasıl geliyor?

Adnan KESKİN- Arkadaşlar hırsızlığı yapacaksınız bir yerden de açık vereceksiniz. Şimdiye kadar cumhuriyet tarihinin en büyük savaşını verdiniz dediğiniz polisleri gönderiyorsanız ne yapalım biz? Şimdiye kadar ben bu davaların savcısıyım deyip de bu davalarda haksız karar veren, tahliye kararına imza atan, aramalara izin vermeyen hakimleri sepetleyerek hukuksuzluk yapanlara övgüler düzdünüz. Elbette bir gün hukuk her zaman herkese lazımdır. Hukuk işte bugünde Sayın Başbakanı vuruyor bu yolsuzluklar. Biz herhangi bir şekilde bir gizli örgütümüz filan yok. Bana bu işte göstereyim size bir vatandaşımız hazırlamış Urla diye tapeleri çözmüş, bu konudaki özel idaredeki yazışmaları, valiliğin yazışmaları içeren şu dosyayı göndermiş.

Şimdi bu konuda Sayın Başbakan diyor ki, bizimle de ilgili kasetler varmış. Sayın Başbakan buradan size sesleniyorum. Ben veya bir başkası varsa bizim yolsuzlukla ilgili kasetimiz yayınlatmazsan namertsin. Böyle ufak laflar yapma. Bir yandan efeleneceksin ama efeliğin bir arpa boyu gitmeden hop diye balon gibi sönecek. Sözünün arkasında. Yani bu konuda bir gün şöyle, bir gün böyle söylemeye gerek yok. Önce sen başkasının hakkında kasetler mi söyleyeceksin. Kendinle ilgili onlarca kasette çıkan iddia. Yani 4 tane bakan azlettin sen bu memlekette. Senin bakanın çıktı söyledi benim söylememe gerek var mı? Ne dedi bakan? Ey Başbakan sen ne dediysen bunun gereklerini yerine getirdim. İstifa etmesi gerekiyorsa bu memleketin selameti sen istifa et dedi.

Nilgün BALKAÇ- Şimdi dün Başbakan Erdoğan’ın mecliste yaptığı bir konuşmadan bir bölüm getireceğiz. Başbakan Erdoğan bu konuşmasında paralel yapının CHP ve MHP’nin paralel yapının yedeği olduğunu söyledi ve biz millet iradesini savunmaya devam edeceğiz. Onlar her iki partide tehdit altında dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın açıklamaları böyle. Hemen Adnan Keskin’e dönüyorum. Efendim siz tehdit mi ediliyorsunuz?

Adnan KESKİN- Biz mi? Hayır. Bizi kimse tehdit etmiyor, kimse tehdit etmeye cürette edemez. Sayın Başbakan suçüstü yakalamanın telaşı içerisinde. Sayın Başbakan şimdi bizi tehdit ettiğini ima ettiği cemaatle kuzu sarması değil miydi? Hatırlayın referandumu.

Nilgün BALKAÇ- Paralel yapıdan bir tehdit var mı size efendim?

Adnan KESKİN- Hayır efendim niye tehdit etsin. Bizim bu konuda herhangi bir şekilde varsa paralel yapıya da rest çekiyorum buradan. Paralel yapıya da buradan rest çekiyorum. Ey paralel yapı diye nitelenenlere, ey Recep Tayyip Erdoğan’ın yolsuzluklarını topluma yansıtanlar, eğer Cumhuriyet Halk Partisinin yönetim kadrosunda, Cumhuriyet Halk Partili biriyle ilgili elinizde bir kaset varsa yayınlamazsanız sizde namertsiniz. Onlara da buradan sesleniyorum. Sayın Başbakan şimdi kendisine yönelik suçlamaları, kendisiyle ilgili olumsuzlukları gizlemek için bunları yapıyor. Şimdi aynı Başbakan Fethullah Gülen’le ilgili şöyle bir geriye doğru gidin. Referandumdan sonra çıktı okyanus ötesine teşekkür ediyorum dedi. Şimdi şikayet ettiği hakimler ve savcılar kurulunun kurulmasına izin veren değişiklikten sonra. Aynı Başbakan büyük İslam alimi diye nitelendirmişti Fethullah hocayı. Tayyip Erdoğan’ın yaşamı bu. Tayyip Erdoğan için dün siyah olanın bugün beyaz diye takdim edilmesinin bir ahlakı sorunu yok. Ahlak anlayışı. Dün inkar ettiğine bugün övgü düzüyor. Dün övgü düzdüğüne bugün…

Şimdi eğer öyle bir şey varsa niye döndü Tayyip Erdoğan? Devletin MİT’i elinde, devletin güvenlik gücü, polisi elinde, jandarması elinde. Cumhuriyet Halk Partisiyle ilgili böyle bir tehdit varsa bu suçtur. Bu suçu da Başbakan olarak takip edip yargıya intikal ettirmek Tayyip Erdoğan’ın görevidir. Bu tehdit bize yönelikse bile Tayyip Erdoğan’ın bu görevi yapması gerekiyor.

Şimdi buradan ben kendisine sesleniyorum. Ey Başbakan Cumhuriyet Halk Partisiyle ilgili bir tehdit varsa, bizim irademize ipotek konulmuşsa çıkıyorsun bunu Başbakan sıfatıyla televizyon ekranında söylüyorsun. O zaman görevini yap bizi tehdit eden, bizim irademize ipotek koyan kişi ve kişilerle ilgili devletin yargı mekanizmasını harekete geçir. Boş saman çuvalı gibi laf söyleyerek siyaset yapılmaz. Devlet adamının ciddiyetiyle bağdaşan yaklaşımlar değil bu. Bir Başbakan böyle konuşma hakkına sahip değildir. İcra makamında bulunan insanın şikayet hakkı yoktur. Görevini yapma sorumluluğuyla karşı karşıyadır. Televizyon ekranından bunu söyleyeceğine araştır. Sen değil misin Ergenekon davalarında ben bu davaların savcısıyım diyen. Şimdi ne çabuk görüş değiştirdin?

Nilgün BALKAÇ- Sayın Keskin iki tane iddia var. Bunlardan bir tanesi Cumhuriyet Halk Partisinin bu yerel seçimlerde ve tabi bundan sonra genel seçimlerde de paralel yapıya da diğer adıyla cemaat diyebileceğimiz kesimden oy alacağı ve bununla ilgili çeşitli görüşmelerin yapıldığı iddiası var ve tabi dün yine Başbakanın gündeme getirdiği 40 yıl boyunca devletin içine bu yapının yerleştiği. Siz devletin birçok kademesinde bulunmuş bir isim olarak ve çok eski bir siyasetçi olarak şunu söyleyebilir misiniz? Cumhuriyet Halk Partisi döneminde de paralel yapılanma ya da cemaat yapılanması devletin içine yerleşti mi? Siz bunun ne kadar içinde oldunuz?

Adnan KESKİN- Biz zamanında bu konuda cemaatlerin, tarikatların devlet içerisinde etkin bir rol almasını eleştirdiğimizde bizi din düşmanı olarak takdim ediyordu arkadaş. Çok da sıkışırsak camileri kapattırırız sattırırız diyordu. Cumhuriyet Halk Partisi, ben Adnan Keskin olarak cemaatle geçmişteki çatışmalarımızı bütün yurttaşlarımız bilir. Meydanlarda ben bangır bangır bağırdım bu işin bu noktaya doğru gittiğini. Şimdi o zaman cemaatle ilgili bizim değerlendirmemizi din düşmanlığı, özgürlüklere karşı duran bir siyasi parti olarak niteleyen Başbakan şimdi niye görüş değiştirdi? Eğer dün vardıysa bu iş bugünde var demektir.

İki; bunu paralel devlet olarak nitelemeye gerek yok. Sayın Recep Tayyip Erdoğan kendisi bu yapılanmayı ortaya çıkarmıştır. Kim tayin etti bu hakimleri, savcıları? Recep Tayyip Erdoğan değil mi anayasa değişikliği yaparak HSYK’nın seçim yöntemini değiştiren? Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın Adalet Bakanları, başkanı olduğu bu kurullardan çıkmadı mı savcıların tayin edildiği. Bu konuda bu hakim ve savcıların Ergenekon davalarında yaşamını yitiren, ölüme terk edilen insanların, çocuklarının, eşlerinin gözyaşlarıyla ellerinde pankartlarla Silivri zindanının önünde bağırdığı zaman bu Başbakan değil mi bu savcılara yargı bağımsızdır, görevini yapıp da sırtını sıvazlayan. Bu Başbakan değil mi gezi olayında gencecik çocuklarımızın ölümüne neden, gözlerini kaybetmesine neden olan polislerin. Çanakkale’den sonra en büyük zaferi kazandırdı onları cesaretlendiren. Daha bu sözlerin mürekkebi kurumadı. Bu ne yüzsüzlük, bu ne fütursuzluk, bu ne biçim bir anlayıştır? Çıkıyorsun 76 milyon insanın gözünün içine baka baka dün söylediklerini inkar ediyorsun da bugün burada ekranlarda edebiyat yapıyorsun Recep bey.

Nilgün BALKAÇ- Seçimlere giderken hem siyaset çok sıcak olacak galiba Adnan Keskin, hem de TBMM sıcak olacak. Herhalde bu sıcaklıkta da en zor habercilerin görevi olacak. Çünkü haberciler olarak biz sizlerin görüşlerini bu noktada aktaracağız.

Adnan KESKİN- Allah sizi iktidarın hışmından korusun. Bakınız, demokrasi diyor, özgürlük diyor internete kısıt geldi. Hiç merak etmeyin bu programdan sonra derhal bu kızı görevden atın diye sana mesaj gelirse hiç şaşma. İnşallah böyle bir şeyle karşılaşmazsın. Bende zaten şimdi size bir ağabey olarak söylüyorum. Aman bu işlerin üstüne fazla gitmeyin. Bu Recep’in nereden esip nereden çarpacağı hiç belli olmuyor.

Nilgün BALKAÇ- Sayın Keskin çok teşekkür ederiz katıldığınız için. Siyasi bu tartışmalar devam edecek. Bizde haberci olarak görevimizi yapmayı sürdüreceğiz.

Vişne Haber Ajansı

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları