loading
close
SON DAKİKALAR

Dünya Madenciler Günü

Dünya Madenciler Günü
Tarih: 05.12.2012 - 20:27
Kategori: Sendika

TMMOB Maden Müdendisleri Odası, Dünya Madenciler Günü'yle ilgili yazılı bir açıklama yaptı...

Maden Mühendisleri Odası'ndan yapılan açıklama şöyle;

1960 yılında Maden Mühendisleri Odası tarafından, Türk Yüksek Maden Mühendisleri Cemiyetinden devr alınarak, o günden beri odamızca kutlanan 4 Aralık; bir rivayete göre babasının gazabından kaçarak, madencilerin çalışmakta olduğu bir mağaraya sığınan ve madenciler tarafından korunarak, daha sonra azize kabul edilen Santa Barbara‘nın 4 Aralık tarihinde bu mağaraya yerleşmesinden yola çıkılarak, tüm dünyada "Dünya Madenciler Günü" olarak kabul edilmektedir. Madencilerin koruyucusu olarak kabul edilen Santa Barbara‘nın aynı zamanda İzmit‘te yaşamış olmasının da ayrı bir önemi vardır.

1971 yılında Maden Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu, aşağıdaki kurallar çerçevesindeki uygulamayı ve bu temel fikri Genel Kurulumuzun onayına sunarak bir yönetmelikle bu özel günü disipline kavuşturmayı kararlaştırdı.
"Madenciler Onur Günü

TMMOB Maden Mühendisleri Odası Üyelerinden, meslek dayanışmasına yararlı çabalar harcamış, Ulusal ve Kisisel Onur ve Haysiyete sahip olarak aramızdan ebedi surette ayrılmış bulunanları anmak, yeni katılanları selamlamak ve olgunluk çağına erişmiş bulunanları kutlamak üzere her yılın Aralık ayı içinde bir onur günü düzenlenir. Bu günün programına da "Madenciler Bayramı" adı verilir.

Onur Üyeliği

Odamızla ilişkisini kesmeden kırkıncı meslek yıllarını dolduran üyeler için, bir "Onur Belgesi" düzenlenerek madenci bayramı gününde törenle ilgiliye sunulur. Onur Üyeleri, kendi istekleriyle yapacakları hibeler dısında her türlü aidat ve maddi külfetten istisna edilerek, ömürlerinin sonuna kadar oda yayınlarından yararlanıp sosyal ve mesleki faaliyetlerine katılırlar. Yazı ve duyurularına odanın yayın organlarında öncelikle ve ücretsiz olarak yer verilir. Madencilik bayramı tören ve eğlencelerinde özel şekilde tertiplenecek bir köşede topluca ağırlanırlar"

Mesleğin ülkemizde geçirdiği süreç göz önünde bulundurularak daha sonra yapılan bir düzenleme ile her yıl Onur Üyelerine, mesleklerinde 40 ve daha fazla (10‘ar yıl arayla) hizmet yılını tamamlamış üyelerimize bu gecenin anısına madenci bastonu, madenci heykelciği gibi çeşitli hediyeler verilmektedir.

Meslektaşımız Sn. Tayfun Özuslu‘nun bir kısmını aşağıda paylaştığımız Dünya Madenciler Günü‘nün tarihçesi ile ilgili yaptığı geniş kapsamlı araştırmada da bu günün dünyada ve ülkemizde ne şekilde yayıldığı ve kabul gördüğü anlatılmaktadır.

"......, merhum ağabeyimiz A. Reşit Gencer‘in aktardığına göre, İlk Zonguldak‘taki mektep açıldığı vakit, gelen profesörlerin çoğu Belçika‘dan geldiği için, bu Hocalar Türkiye‘ye bu adeti sokmuşlar.

...............Öte yandan, Belçika‘lı profesörlerden çok daha önce, işçisi, şefporyonu ve patronları ile birlikte Hırvat Madencilerinin Zonguldak‘a ayak bastığı ve bu insanların, mezhep kavgalarını bugün hala sürdürecek kadar dini bütün Katolikler olduğu da keza dikkate alındığında, 4 Aralık kutlamalarının ülkemize Hırvatistan‘dan ithal edilmiş olması ihtimalinin pek zayıf olmadığı görülebilecektir.

.................St. Barbara‘nın kim olduğu ile niçin madencilerin piri olduğu yönündeki sorulara cevap aramaya çıktığımız zaman, Vatikan‘da yazılan resmi tarih ile yetinmek zorunda kalıyoruz. Vaktiyle, Roma İmparatorluğu‘nun Bitinya Vilayeti‘nin merkezi olan Nicomedia‘da (yani, bugünkü İzmit‘te) yaşayan Dioscorius adında soylu ve varlıklı bir bürokratın Barbara adlı bir kızı varmış.

..............Bu kızın özel eğitimi için tutulan iki öğretmenin birisi ‘ zamanın en illegal öğretisi olan Hıristiyanlık gibi kökü dışarıda aşırı cereyanlara kapılıp üşüttüğünden olsa gerek ‘ aslında sanat, bilim ve klasik grekoromen ideolojisini öğretmekle yükümlü olduğu güzel öğrencisini kafakola alarak vaftiz edivermiş..............Bu duruma fena halde içerleyip sabrı taşan Dioscorius, kafasına göre bir kısmet çıkana kadar, kızını evlerinin yakınına inşa ettirdiği bir kuleye kapatmış...

............... Dioscorius, "Hıristiyan bir kızım olacağına, olmaz olsun!" hesabıyla, korkunç bir öfkeye kapılarak, kızını kendi elleriyle öldürecek kadar zıvanadan çıkmış. Öfkesi dindikten sonra kendine hakim olan zalim baba, Barbara‘yı Roma Hukukunun adaletine havale etmiş. Rivayete göre kendisi de Barbara‘nın aşıklarından biri olan yargıç Marcion, önce, kızın başını çelik elyafdan dokunma kumaşlarla sarmalarını askerlerine buyurmuşsa da kızın yüzünden akan kanları görünce, bu gaddarlığa daha fazla dayanamayıp bir hücreye kapattırmış. ............... giysilerini soyup kırbaçlayarak sokak sokak gezdirmişler. Ancak, eziyeti izleyenler, Barbara‘nın yeniden giydirildiğini ve işkencelerden hiçbir iz kalmadığını hayretle gözlemişlerse de mucizelere mantıki bir açıklama getirememişler. Nihayet, kesin çözüm kararına varan yetkililer, idamın infazını da bizzat zalim baba Dioscorius‘a ihale etmişler. Ne var ki öz kızının başını vurmak üzere keskin kılıcını havaya kaldıran Dioscorius, anında gökten inen bir yıldırımla yanarak helak olmuş ve ardından küllerini bile bulamamışlar.

St. Barbara‘nın nasıl ve ne zaman öldüğü kesin olarak bilinmemekle birlikte, olayların, Maksimus Tracius (235-238) veya Maksimus Daia (308-313) adlı imparatorların hüküm sürdüğü dönemlerde geçtiği sanılmaktadır.

...... madenciler, ani ölümlere karşı muafiyet kesbedip şerbetlenen bu hatunun himmet ve şefaatine daha fazla kayıtsız kalamayarak onu kendilerine pir seçtiler. Daha sonra, aradan yüzyıllar geçti ve sadece madenciler değil, topçular, istihkamcılar, gemiciler, itfaiyeciler, vs. gibi sürekli tehlike altında yaşayan diğer meslek erbabı da St. Barbara‘yı kendilerinin piri olarak benimsediler.

......... dünyanın daha dört bir köşesinde tabiatı arzla kapışıp boğuşan madenciler, inançları uğruna ölüme kafa tutan gencecik bir kızcağızın çektiği eziyetleri vesile ederek, her 4 Aralık günü bir araya gelip geriye bıraktıkları bir yılın yorgunluğunu üzerlerinden atmaya çabalıyorlar. " (Yazının tamamına ve kaynakçalara odamızın web sayfasından ulaşabilirsiniz.)

Bizlerin bu güne yüklediği anlamı ve odamız düşüncelerini çok erken yitirdiğimiz bir meslektaşımızın sözleriyle aktarırken kendisini bir kez daha saygı ile anıyoruz. 1984 yılında dönemin Yönetim Kurulu Başkanı Y. Seçkin İncefe kutlamalara katılan meslektaşlarımıza ve konuklarımıza şöyle sesleniyordu:

"Sayın Meslektaşlarım, Sayın Madenciler,

Madenciliğin doğaya karşı verilen uğraşıların en zoru, en karmaşığı olduğu hepimizin malumudur.
Madencilik üretiminde sorumluluk zinciri çok yönlü ve çok güçlüdür. Örneğin kazmacı, vurduğu her kazmanın kendisi için olduğu kadar ocaktaki diğer arkadaşlarının da yaşamları ile ilgili olduğunu bilir. Domuzdamcısı, emniyetçisi, barutçusu, vinççisi, elektrikçisi, kompresörcüsü, kısaca tüm çalışanları, yaşamsal sorumluluklarını bilirler.

Madencilikte mühendisin sorumluluğu da son derece önemlidir. Öncelikle ocakta çalışan kişilerin tümünün hayatı ondan sorulur. Daha doğrusu mühendis kendisi karşı bu sorumluluğu duyar. İnsan faktöründen sonra maden mühendisi ve madenciler, doğal kaynağın verimli işletilip işletilmemesinin sorumluluğu içindedirler. Çünkü madenlerimiz, bir kez yerinden çıkarttıktan sonra yerine tekrar koyamadığımız doğal kaynaklardır. Onlarda gelecek kuşaklarında hakkı vardır. İşte bu noktada sorumluluk ağı mühendisten yöneticiye, yöneticiden plancıya ve politikacıya kadar uzanmaktadır.
Gerçekten zor ve sorumluluk isteyen bir meslektir madencilik. Madenciler gemiciler gibi çalışırken türkü söylemezler. Çünkü ocakta "türkü için ayrı bir soluk yoktur." İşte bu meslekte bizleri güçlü kılan , bir bütün oluşturan; bu sorumluluk, bu zorluk, bu "iş başında türkü" söyleyememektir.

Biz madenciler yeraltında, açık ocakta, büroda, özetle üretimin her alanında çok iyi çalışırız. Ürettiğimiz maden ve kazandığımız "az para" nemlidir. Alın terimizle ıslanmıştır çünkü. Biz iyi ve sıkı çalışırız. Biz iyi çalıştığımız gibi iyi eğlenmesini de biliriz. Biz çalışmamızla, böyle bir camianın üyesi olmaktan onur duyarız. Biz madenciler, iş başında söyleyemediğimiz türküyü, Madenciler Bayramı‘nda söyleyebilmekten de onur duyarız."

İşte bugün biz birbirimizin canından sorumlu olduğumuzu bilerek o türküyü söylemeye devam ediyoruz.
Bir dayanışma gününe dönüştürdüğümüz, sorunlarımızı tartışıp, çözümlere akıl yürüttüğümüz, birlikte büyüyüp çoğaldığımız, paylaştıkça güçlendiğimiz ve elbet bir gün sağlıklı, güvenli ocaklarımızda gelecek nesillerin payını da düşünerek yapacağımız üretimlerde, gerçekten bayram tadında 4 Aralıklar kutlayacağımıza inanarak yaşasın madencilerin dayanışma günü diyoruz.

Vişne Haber Ajansı

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları