loading
close
SON DAKİKALAR

TTB: Covid-19 doğrulanmış olgu sayısının bir milyonun üzerinde olduğu tahmin edilebilir

TTB: Covid-19 doğrulanmış olgu sayısının bir milyonun üzerinde olduğu tahmin edilebilir
Tarih: 12.11.2020 - 09:42
Kategori: Sağlık, Yaşam

Türk Tabipleri Birliği (TTB) Covid-19 İzleme Kurulu, Türkiye’de ilk Covid-19 vakasının resmi olarak açıklanmasından bu yana geçen 8 aylık süreci kapsayan değerlendirme raporunu açıkladı.

TTB’nin Youtube ve Periscope kanallarından canlı yayımlanan basın toplantısına TTB Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı ve TTB Merkez Konseyi Üyesi Prof. Dr. İbrahim Akkurt ile TTB Covid-19 İzleme Kurulu üyeleri Prof. Dr. Kayıhan Pala, Prof. Dr. Özlem Kurt Azap, Doç. Dr. Cahit Işık Yavuz ve Aslı Odman katıldı.

Basın toplantısının açılış konuşmasını yapan Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, bir yandan aşı çalışmaları ile ilgili olumlu gelişmeler yaşanırken diğer yandan bu aşının sadece mutlu bir azınlığa ulaşabileceğinin tartışıldığını belirtti. Yoğun bakım servislerinde yer kalmadığı ve salgınla mücadelenin tedavi edici hekimlikle sınırlandığı günlerden geçildiğini ifade eden Korur Fincancı, tedbir amaçlı hızla alınması gereken önlemlerin sosyal devlet ilkesiyle birlikte değerlendirilmesi gerektiğinin altını çizdi.

TTB Covid-19 İzleme Kurulu’nun hazırladığı “8. Ay Değerlendirme Raporu”nu ise Prof. Dr. İbrahim Akkurt sundu. Dünyada ve Türkiye’de Covid-19’a ilişkin güncel vaka ve ölüm sayılarını aktararak sunumuna başlayan Akkurt, Türkiye’deki gerçek durumun resmi verilerle halen görülemediğine dikkat çekti. “Turkuvaz tablo ile saha ciddi biçimde çelişmekte” diyen Akkurt, test sayısının kaç kişiye test yapıldığı bilgisini barındırmadığını, sağlık çalışanları başta olmak üzere risk gruplarının öncelikli ele alınmadığını, hasta sayısının hastaneye yatan kişileri mi yoksa PCR testi pozitif olanları mı gösterdiğinin bilinemediğini, ortalama temas süresinin ve filyasyon oranının gerçekle bağdaşmadığını ifade etti.

TTB Genel Yönetim Kurulu’nun 24 Ekim’deki toplantısında 23 ilden elde edilen verilere göre 20 binin üzerinde vaka sayısının tespit edildiğini söyleyen Akkurt, Covid-19’un özellikle emekçi kesim için dramatik sonuçlara yol açtığını dile getirdikten sonra TTB’nin şu taleplerini sıraladı:

-Covid-19 sağlık emekçileri için meslek hastalığı, diğer işkollarında çalışan işçiler için ise iş kazası olarak tanımlanmalıdır.
-İşyerlerinde başta üretim alanları olmak üzere ulaşım, beslenme, barınma gibi tüm alanlarda işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri alınmalıdır.
-Kronik hastalığı olan ve belli bir yaşın üzerindeki tüm işçiler bu süreçte idari-ücretli izne çıkarılmalıdır.
-İşten atmalar yasaklanmalı ve 1168 TL değil tam ücret ödenmelidir.
-Çalışma saatleri, ücretlerde kesintiye gitmeden azaltılmalıdır.
-İşçilere ücretsiz-yaygın testler yapılmalı, vakaların arttığı işyerlerinde üretime ara verilmelidir.
-Evden çalışan işçilerin çalışma saatleri düzenlenmeli ve iş için yaptıkları harcamalar karşılanmalıdır.
-Pandemi sürecinde 1 milyon 60 bin sağlık çalışanının mücadele içinde olduğunu, bakanın ise sağlık çalışanlarına ilişkin verileri paylaşmadığını kaydeden Akkurt, Covid-19’un sağlık çalışanları için meslek hastalığı sayılmasına dönük 7 maddelik yasa tasarısı önerisini sundu.

TTB'nin 7 maddelik önerisi şöyle:

1. Sağlık Bakanlığı HSYS (Halk Sağlığı Yönetim Sistemi) kayıtlarında bulunan “sağlık çalışanı” ibaresi
altında tüm Covid-19 olası ve kesin olgularının meslek hastalığı olarak kabul edilmesi,
2. Bu sistemde kayıtlı olan, Covid-19 olası (PCR negatif ancak SARS/Cov-2/covid-19 ile uyumlu klinik ve
tomografik bulgusu olan) ve kesin (RT- Covid-19 PCR pozitif) olguların “illiyet bağı” olarak kabul
edilmesi için SGK (Sosyal Güvenlik Kurumu) İKMHS (İş Kazaları ve Meslek Hastalıkları Sigortası)
Daire Başkanlığına gönderilmesi,
3. Covid-19 nedeniyle herhangi bir sistem ya da organında geçici ya da kalıcı anatomopatolojik
fonksiyonel hasar oluşmuş olanların maluliyet yönünden “Sağlık Bakanlığı tarafından bildirilen
tanıdan başka bir illiyet bağı aranmaksızın” SGK tarafından yetkilendirilmiş ilgili kurullarınca
değerlendirilmesi,
4. SGK’nın yetkili bu kurulları tarafından yapılan bu değerlendirmeler sonucu belirlenen MKGAO
(Meslekte Kazanma Gücü Azalma Oranı) %’sine göre yasal gerekliliklerin özlük haklarına
yansıtılması,
5. Covid-19 nedneiyle yaşamını kaybetmiş olanların birincil (ikincil) derece yakınlarına da meslek hakları
yasal getirisinden yararlanmalarının sağlanması
6. Yukarıdaki son 2 maddede (4 ve 5. Madde) sayılan durumlarla ilgili hak sahiplerinin tazminat amaçlı
yasal mahkeme süreçlerinin saklı olduğunun bu yasal düzenlemenin gereklerinden biri olduğunun kabul
edilmesi
7. Covid-19 tanılı sağlık çalışanlarından 4a dışındakilerin de çalıştıkları kurumlardan oluşturulacak bir
kaynak ile İKMHS sistemine dahil edilerek yukardaki maddelerdeki haklardan yararlanmalarının
sağlanması. 

TTB'nin açıkladığı rapor şöyle:

"Ülkemizde sekizinci ayını geride bırakan COVID-19 pandemisi, hızlı/kontrolsüz yeniden açılmanın etkisiyle tam olarak kontrol altına alınamayan birinci dalganın Ağustos sonundan itibaren yeniden yükselişe geçtiği bir döneme girmiştir. TTB’nin salgının başından bu yana dikkat çekmiş olduğu “açıklanan resmi verilerin salgının gerçek boyutunu göstermediği” bizzat Sağlık Bakanı’nın yaptığı açıklamalarla net olarak ortaya konmuş ve açıklanan verilerin “hastanede yatan hasta sayısını” ifade ettiği anlaşılmıştır. Oysaki bilimsel yaklaşım, COVID 19 pandemisinde belirlenen kriterlere göre doğrulanmış ya da olası ya da şüpheli COVID-19 olarak saptanan tüm kişilerin “olgu/vaka” olarak sınıflandırılmasını gerektirmektedir. Bu nedenle de “test pozitif vakalar” ve “belirti gösteren ve hastaneye yatırılan hastalar” gibi bir ayırım ile verilerin açıklanması “biz mevcut durumu istediğimiz kadar görmenizi istiyoruz” demekten öteye gidememektedir. Sağlık Bakanlığı tarafından yayımlanan Haftalık Durum Raporu’na göre 25 Ekim tarihi itibarıyla salgının ilk gününden bugüne açıklanan toplam hasta sayısının %39’u toplam ölüm sayısının %33’ü İstanbul’dadır. Hasta ve ölüm sayısında ikinci sırayı Batı Anadolu üçüncü sırayı ise Güneydoğu Anadolu almaktadır.

Açıklanan resmi veriler gerçek durumun bir kısmını gösterse de bu bile Türkiye’de salgın açısından alarm çanlarının çaldığına işaret etmektedir. Ağır hasta sayısı ilk olarak 29 Temmuz’da 542 olarak açıklanmaya başlanmış 7 Kasım itibarıyla beş katına çıkarak 2.730 olmuştur. Ağır hasta sayısındaki bu artış günlük ve haftalık ölüm sayılarında da dikkati çekmektedir. Günlük ve haftalık ölüm sayısında Eylül ayından itibaren dikkat çekici bir artış görülmüştür. 19 Ekim’den itibaren haftalık ölüm sayısı beş yüzün üzerine çıkmış, Eylül ve Ekim aylarında 3882 insanımız hayatını kaybetmiş ve bu rakam Ekim ayı sonuna kadar gerçekleşen ölümlerin %38’ini oluşturmuştur.
TTB’nin pandemiyle ilgili 7.ay açıklamasında, Sağlık Bakanlığı’nın COVID-19 doğrulanmış olgularının yalnızca küçük bir kısmını “hasta” adı verilerek yayınladığına değinilmişti. Sağlık Bakanı’nın açıklamasına göre Eylül’de PCR tanı testlerinde pozitif çıkma oranı %10 kabul edilecek olursa, test yaptıran kişi sayısı halen açıklanmadığından her test bir kişi olarak varsayılırsa, yaklaşık 275 bin doğrulanmış olgunun 1 topluma açıklanmadığı vurgulanmıştı.
Sağlık Bakanının PCR testi pozitif ve “bulgusu olanları” hasta olarak tanımladıklarını ve yalnızca bunları açıkladıklarını söylemesi tartışma konusudur. Çünkü Türkiye’nin test politikasına göre, Sağlık Bakanlığı tarafından yayınlanan temaslı algoritmasında yazdığı biçimiyle PCR testi hastalık bulgusu olanlara yapılmaktadır. Bu durumda PCR testi pozitif olanların büyük çoğunluğu (Tarama amaçlı yapılan testler dışında) bulgu gösteren hastalar olmalıdır. Hastalık bulgusu gösterdiği için “Olası vaka” olarak değerlendirilip PCR testi yapılan ve test sonucu pozitif çıkanlardan kaç kişinin ve hangi ölçütlere göre Bakanlığın “hasta” sayısının içerisinde yer alıp almadığı ise halen belirsizliğini korumaktadır.

Bakanlığın “hasta” olarak açıkladığı sayılara bakılacak olursa;
-1 Eylül’de 1.572 olan sayı 30 Eylül’de 1.391’e düşmüş ve 5 Kasım’da 2.311’e yükselmiştir. “Hasta” sayısı Eylül’de durağan bir seyir izlerken, Ekim’de %57 artış göstermiş; 1 Ekim’de 1.407 olan hasta sayısı, 31 Ekim’de 2.213’e yükselmiştir.
-Sağlık Bakanlığı tarafından Eylül’de bildirilen günlük ortalama hasta sayısı 1.618 iken bu sayısı %13 artışla Ekim’de 1.829’a yükselmiştir.
-“Ağır hasta” sayısındaki artış ise çok daha yüksektir; ağır hasta sayısı Eylül’de %53 artmış ve bu artışın üstüne Ekim’de %38 artış göstermiştir. 1 Eylül’de 991 olan ağır hasta sayısı %159 artışla 5 Kasım’da 2.564’e yükselmiştir.

Dikkati çeken önemli bir konu; ağır hasta sayısı 26 Eylül’de Bakanlık tarafından “Bugünkü hasta sayısı” olarak verilen rakamı ilk kez geçmiş, sonra durağanlaşmış ve hasta sayısından düşük seyretmiş, ancak Kasım ayının başından itibaren günlük hasta sayısından yüksek seyretmeye başlamıştır. Bir başka ifadeyle, Kasım ayının başından itibaren Bakanlık tarafından günlük hasta sayısı olarak açıklanan rakamlar o günkü ağır hasta sayısının altındadır. Bu durum, Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığı “hasta” sayısının doğrulanmış olgulara kıyasla ne kadar düşük olduğunu göstermesi bakımından önem taşımaktadır.

Sağlık Bakanlığı’nın bildirimlerine göre Ekim’de yapılan toplam test sayısı 3.621.553 ve toplam “hasta” sayısı 56.704’dür. Eğer Eylül ayındaki test yapılanlarda pozitiflik oranı (%10) Ekim’de de geçerliyse (Daha yüksek olduğu tahmin edilmektedir); test yapılan kişi sayısı açıklanmadığından her testin bir kişiye yapıldığı varsayıldığında, en azından 305 bin doğrulanmış olgunun kayıtlara
geçmediği tahmin edilebilir.
Bugün itibarıyla Sağlık Bakanlığı tarafından 400 bin civarında açıklanan toplam “hasta” sayısı, aslında COVID-19 olguları açısından buzdağının yalnızca görünen yüzüdür. Bizzat Sağlık Bakanı tarafından açıklanan test pozitifliği oranları (Nisan’da %20 ve Eylül’de %10), farklı illerdeki tabip odalarımız tarafından yapılan açıklamalar (Örneğin Ankara Tabip Odası geçtiğimiz ay günlük olgu sayısını yaklaşık dört bin olarak açıklamıştı), TTB tarafından yürütülen çeşitli araştırmaların bulguları (Örneğin TTB Aile Hekimliği Kolu tarafından 7-14 Ekim tarihleri arasında yapılan çalışmada günlük olgu sayısı yaklaşık 14 bin olarak açıklandı) ve tabip odaları ağından gelen gözlem ve bilgilere dayalı olarak ülkemizde bugün itibarıyla COVID-19 doğrulanmış olgu sayısının bir milyonun üzerinde olduğu tahmin edilebilir.
Tekrar ifade etmek gerekir ki Bakanlığın doğrulanmış olguları açıklamamasını ve bunların sayısının Dünya Sağlık Örgütü’ne eksik bildirilmesini yanlış buluyoruz. Çünkü Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) veritabanına bakacak olursanız Bakan’ın “hasta” diye açıkladığı sayılar, DSÖ veritabanında “confirmed case” (Doğrulanmış olgu) olarak yer alıyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün bu durumun farkında olduğu halde “hasta” sayılarını “confirmed case” olarak duyurmaya devam etmesi de ayrı bir sorun olarak karşımızda durmaktadır. Ayrıca Bilim Kurulu içerisinde yer alan bilim insanlarının bu konuda açıklama yapmamaları da şaşırtıcıdır.

COVID-19’a bağlı olarak yaşamını yitirenlerin tamamı açıklanmadığı halde 3 , son haftalarda haftalık ölüm sayısında da ciddi bir artış gözlenmektedir. Sağlık Bakanlığı haftalık durum raporlarına göre, Haziran’ın son haftasında 128 hasta yaşamını yitirmişken, 19-25 Ekim haftasında kaybedilen kişi sayısı 503’e yükselmiştir. Haftalık durum raporlarında açıklanan verilere göre, entübe edilen hasta sayısı ile kıyaslandığında ölüm sayısı oranının artışı dikkat çekicidir. 29 Haziran – 5 Temmuz haftasında %35 olan haftalık entübe edilen yeni hasta sayısına göre vefat edenlerin oranı, 19-25 Ekim haftasında %83’e yükselmiştir.

Ülkemizde Sağlık Bakanlığı’nın bildirimlerine göre COVID-19 hastalığına bağlı olarak kayıtlara geçen ölümler Ekim’in ikinci haftasından sonra artış eğilimine girmiştir. Entübe edilen hasta sayılarındaki artış ve ağır hasta sayısında özellikle Ekim ayının üçüncü haftasından sonra gözlenen artış endişe vericidir. Sağlık Bakanlığı’nın pandemi sürecini saydam bir biçimde yönetmemesi yüzünden gerçek olgu ve ölüm sayıları hakkında yeterince bilgimiz olmasa da gözlemlerimiz ve çeşitli kaynaklara dayanarak yaptığımız epidemiyolojik tahminler, bugünlerde salgın eğrisinin ilk tepe noktasına ulaştığı Nisan ayına benzer ve belki de daha fazla olgu sayısıyla karşı karşıya olduğumuzu göstermektedir.

Ölüm sayılarındaki artış da endişe vermektedir. Hala sonbahardayız ve kışa doğru hem virüsün güneş ışığından uzak, soğuk ve kuru koşulları sevmesi hem de sonbahar ve kış aylarında insanların kapalı ortamlarda ve havalandırmanın yetersiz olduğu iç mekanlarda daha fazla zaman geçirmek zorunda kalmaları pandeminin yükünün daha fazla olabileceğini öngörmekteyiz. Buna sonbaharda ve kışın, grip ve benzeri hastalıkların görülme sıklığındaki artış da eklenirse (Grip aşısının risk gruplarına henüz yapılamamış olması bu olasılığın hesaba katılmasını gerektirmektedir), durum daha da ağırlaşabilir.

TTB olarak uzun zamandır her akşam Sağlık Bakanlığı tarafından medyada gösterilen turkuaz tablodaki veriler ile sahada çalışan biz hekimlerin yaşadığı gerçekliğin örtüşmediğini ifade etmeye çalışıyorduk. Ancak zaman zaman çığlık şeklinde olan bu haykırışlarımızın hiçbiri maalesef göz
önüne alınmadı. TTB olarak 24 Ekim 2020’de yaptığımız Genel Yönetim Kurulu (GYK) toplantısında katılan tabip odası başkan ve sekreterlerin sahadan ifade ettikleri sağlık sunum rutinlerinin gerçekliği tabloda gözükmektedir.

Türk Tabipler Birliği olarak birçok ilde e-devlet üzerinden yaptığımız çalışmalarda Sağlık Bakanlığının açıklamalarından çok daha fazla ölüm meydana geldiğini tespit ettik. Pandemide fazladan ölümler, COVID-19’a bağlı doğrulanmış ve kuşkulu / olası ölümler ve COVID-19 dışındaki tüm nedenlerden ölümler hakkında önemli bilgiler sağlar. Pandemi sürecinin iyi yönetilememesinden dolayı sağlık hizmetlerine erişimin zorlaşması, sağlık hizmeti alınmasında yığılmalar ve ertelemeler olması ile pandemi döneminde iktidarlarca uygulanan yanlış politikaların var olan eşitsizlikleri derinleştirmesi fazladan ölümleri artırabilir. . Fazladan ölümlerdeki riskli kümeler; yaş, cinsiyet, eşlik eden hastalık (komorbidite) yönünden açıklanırken; mutlaka hane halkı büyüklüğü, oturulan mahalle, sosyal sınıf bağlantısı saptanarak kamuoyu ile paylaşılmalıdır. Birçok ülkede yapılan pek çok çalışmada ölenlerin içinde yoksulların sayısının daha yüksek olduğu ve salgının her boyutuyla sınıfsal olduğu ortaya konmuştur. Türk Tabipleri birliği Merkez Konseyi olarak iktidarın ve Sağlık Bakanlığının

1- Sağlığı piyasaya terk eden, hekim emeğini sömüren, sağlık hizmetinin gereksiz kullanımına  ve hizmete ihtiyacı olanların hizmete erişimini engelleyen Sağlıkta Dönüşüm Programından vazgeçilerek kamucu bir sağlık politikasına dönülmesi ve özellikle salgın sürecinin başarılı bir şekilde yürütülmesi için TTB’nin baştan beri savunup mücadelesini verdiği bölge tabanlı ve ekip çalışmasına dayanan birinci basamak örgütlenmesine ivedilikle geçilmesi;

2-Fazladan (= önlenebilir!) ölümler, pandeminin boyutlarını değerlendirmenin ve bu ölümleri önlemek için alınacak önlemleri belirlemenin en nesnel (objektif) ve karşılaştırılabilir yolunu sağlayacağı için Sağlık Bakanlığı’nı 2020’deki COVID-19’a bağlı doğrulanmış, kuşkulu / olası ölümleri ve COVID-19 dışındaki bütün nedenlerden ölümleri haftalık düzenli olarak açıklanması;

3-Sağlıktaki eşitsizlikleri gidermek ve salgınla mücadelede başarıyı yakalamak için sosyo- ekonomik durumu kötü olan yurttaşların iş, barınma, beslenme, yeşil alan koşullarının ivedilikle düzeltilmesi yönünde bir tavır ortaya koymasını istiyoruz.

4- Başta sağlık çalışanları olmak üzere tüm çalışanların ekonomik krizin yaşandığı pandemi koşullarında insanca yaşayacakları güvenceli bir ücret verilmesi ve çalışma koşullarının düzeltilmesini talep ediyoruz."

Kaynak : www.istanbulgercegi.com

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları