loading
close
SON DAKİKALAR

Doğa-Çevre-İklim katliamları ve çözümleri

Turgut Ünlü
Tarih: 24.10.2019
Kaynak: Vişne Haber Ajansı

Turgut Ünlü: Doğa, çevre, iklim sorunları küresel çapta egemen olan “SİSTEM”in yarattığı sorunlardır. Bu konularda GRETALARIN verdikleri savaşın elbette ki sistemde gedikler açacaktır.

Dünyanın önemli tüm kaynaklarını acımasızca sömüren, talan eden emperyalist-kapitalist sistem; doğada ve çevrede büyük tahribatlar ve dünyayı yaşanmaz kılacak derecede iklim değişiklikleri yaratmıştır.
Günümüzde iyice derinleşen bu sorunlar herkesi etkiler ve ilgi alanına girer hale getirmiştir.
A)Önce dünyada ve Türkiye’de yaratılan, giderek de derinleşen sorunların birkaçına bakalım:

Biyoçeşitlilik ve Ekosistem Hizmetleri Hükümetler arası Bilim- Politika Platformu- Birinci Küresel Değerlendirme Raporu:
“ 1 Milyon tür yok olma tehlikesi ile karşı karşıya. Yeryüzünde insanın var olduğu zaman diliminde ilk defa bu kadar çok tür yok olma tehlikesi yaşıyor.
Dünya 6. en büyük kitlesel yok oluş evresinde. Geçmiş yok oluşlardan farklı olarak bugünkü yok oluş insan marifetiyle meydana geliyor ve insanlık tarihinde tanık olmadığımız boyutlarda. Yok oluştan tüm dünya etkileniyor. 1900’lü yılların başından beri dünyadaki ormanların %50’si yok oldu -ki bugün hala Amazon Ormanları yanıyor.- Son 50 yılda hem karasal hem de deniz türlerinin popülasyonlarında %36 azalma görüldü. Karasal alanların %75’i insanlar tarafında değiştirilerek doğallığını kaybetti. Deniz alanlarının %60’ından fazlası ise yoğun insan etkisi altında. Sulak alanların %85’i artık yok. Son 40 yılda ise kişi başına küresel tüketim %15 oranında arttı.”
BM Aşırı Yokluk Ve İnsan Hakları Özel Raportörü F.Alston Raporu:
“Dünya 2030 yılında kendisini koruyabilen zenginlerle, arkasında bıraktığı fakirler arasında yeni bir “iklim ırkçılığı” ile karşı karşıya kalacak. Gelecek 10 yılda sel ve fırtınaların daha sık yaşanmasıyla birlikte 120 Milyon insan açlıkla - göç arasında tercih yapmak zorunda kalacak, yaşadığı yeri terk edecek. En iyi senaryoyla 1,5 derecelik artış olsa bile birçok bölgede aşırı sıcaklıklar görülecek. Bu durum gıda güvenliği, gelir ve sağlık kaybına yol açarak toplumları çaresiz bırakacak... 2015’te imzalanan Paris Anlaşmasıyla öngörülen sıcaklık düşüşleri milyonlarca insanın hayatını kurtarmaya yetmeyecektir. Eğer ülkeler iklim değişikliği ile yeterince mücadele etmezlerse yaşam, yemek, barınma ve su gibi temel insanlık haklarının zarar göreceğinin farkına varmalılar.”
Stanford Üniversitesi 207 Araştırması:
 “İklim değişikliği ülkeler arasındaki küresel eşitsizliği derinleştirecek, yoksul ülkeler daha yoksullaşacaktır. ABD’den sel ve fırtınalardan en büyük zararı en yoksul şehirler görecektir. Ekonomileri daha çok tarıma bağlı olduğu için doğal afetlerden en büyük zararı yoksul ülkeler görecektir. “

WWF 159 Bilim İnsanı Raporu:

“İnsanlar 1970-2014 yıllarında yerküre üzerinde memeliler, balıklar ve sürüngenler dahil hayvanların %60’ını yok etti. Gıda ve kaynakların artan biçimde ve hızlı tüketimi milyarlarca yılda oluşan, insanlığın nihayetinde temiz hava, su ve diğer her şey için mecbur olduğu yaşam ağını tahrip etti. Bu medeniyetin geleceğini tehdit etmektedir...
160’ın üzerinde memeli, 460’tan fazla kuş, 1/3’ü endemik 10 bini aşkın bitki türünün bulunduğu Türkiye coğrafyası canlı türleri için cazip olmaktan hızla uzaklaşıyor... Küresel düzeyde tehlike altında olan türlerin bugün sayısı 400’e ulaştı.”
Warwick Üniversitesi Bilim İnsanları Araştırması
“Hava kirliliği insan ömrünü 10 yıl kısaltıyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün de son verilerine göre PM 2,5 yoğunluğunun Avrupa’da en yüksek olduğu 10 şehrin 8’i Türkiye’de. Bu şehirler; Batman, Hakkari G.Antep, Siirt, Afyon, Karaman, Iğdır, Isparta”

BM FAO verilerine göre:

“Dünyadaki her 10 kişiden 1’i aç her 4 kişiden 1’inin düzenli olarak sağlıklı gıda bulma imkanı yok. Yetersiz beslenen ve açlık yaşayan insan sayısı 2018’de 811 milyonun üstüne çıktı.        1.5  – 2 Milyar insan gıda güvensizliği yaşıyor. (İnsanlığın önünde büyük bir sorun. Bunun temelleri bütün ülkeleri ilgilendiriyor.) Dünyada yılda 4,5 Milyar ton gıda üretiliyor. Bunun 1,5 milyon tonu atılıyor. (750 milyar dolar) Gelişmiş ülkelerde artan gıdalar mutfaktan çöpe gidiyor. Gelişmekte olan ülkelerde nakliyede kayıplar yaşanıyor. Bir yanda açlık diğer yanda obezite sorunu var. Dünyada 670 milyon yetişkin, 160 milyon çocuk obeziteli ve de 820 milyon insan aç. Yerküre insan beslenme endeksinin en az 1 olması gerekiyor. Her insanın günlük 2000 kalori alacağı gıdayı tüketmesi gerekiyor. 3 Milyar ton gıda maddesini 7,7 milyarlık dünya nüfusunun yıllık kalori ihtiyacına bölünce 0,85 çıkıyor. Demek ki yerküre beslenme endeksi şu an için 1’ in altında. Bu dünyanın açlığa doğru yol aldığını gösteriyor.”

BM Genel Sekreteri A. Guterres:

Yaklaşık 1,2 milyar iş veya bir başka deyişle dünya istihdamının %40’ı sağlıklı ve istikrarlı bir çevreye doğrudan bağlı. Ölüme yürüyen bir gezegende işler sürdürülemez. “
Fransız Pierre Simon Laplace Enstitüsü Araştırması:
“Sera gazları tahmin edilenden daha fazla dünyayı ısıtıyor. Önlem alınmazsa 2100 yılında 6,5-7 derece dünya ısınabilir.”
WWF (Dünya Doğayı Koruma Vakfı):
“Denizlerde her dakika 15 bin kg plastik atığı sızıyor. Plastik kirliliği derhal durdurulmalıdır. Aksi takdirde 10 yıl içinde 104 milyon ton plastik daha doğaya karışacak. İnsanlar ve doğal hayat zarar görecektir. “

Greenpeace aktivistleri: “Pisliğini Temizle!”

“Shell gibi büyük şirketler petrol, kimyasal, radyoaktif atıklarını büyük platformların beton bacaklarını Kuzey Denizi’ne bırakıyor. Greenpeace üyeleri “pisliğini temizle” eylemi yapıyor.”
Avusturalya’da yapılan bilimsel araştırma:
“İnsanlar haftada ortalama 2 bin mikroplastik parçacık tüketiyor. Dünya genelinde her hafta 1 kredi kartına eşdeğer büyüklükte plastik tüketiyor. Pet şişe, plastik damacana, plastik kap, 3,6,7 kodlu plastik kaplar, naylon ambalaja sarılmış gıdalar kesinlikle kullanılmamalıdır. “
T.C Çevre Ve Şehircilik Bakanlığı “Çevresel Göstergeler” Raporu:
“%20 üzerinde kıtlık sinyali veren su kullanım endeksi yıllar içinde artarak %25,8’e çıktı. Ergene, K.Menderes, Gediz, K.Ege, Sakarya, Susurluk’un kalitesi çok kirlenmiş sudur. Endemik bitki türlerinin 600 kadarı çok tehlikede 700 kadarı tehlikededir. Milli park, tabiat parkı, sulak alanlar, kent ormanlarını kapsayan korunan alanların toplam alana oranı %10.1’den %8,9’a geriledi. “
Demiryolu kullanımında, yük taşımacılığı 2013’te %75 iken %43’e düştü. Otomobil satın alma %167.2 arttı. Karayolu ile yolcu taşıma maliyeti %245,2 demiryolu ile %209,2 deniz ve yurt içi su yolu taşımacılığı maliyeti %213,2 havayolu ile %101.4 oranında arttı. Tarım şekeri  kullanım miktarı son 10 yıl içinde %57 oranında artarak 54 bin tona yükseldi. 
Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi Başkanı Ahmet Atalık;
“Çiftçimiz, tarım politikalarındaki yetersizlikler nedeniyle son 15 yılda 29 milyon dönüm araziyi ekmekten vazgeçmiştir. Nohut, mercimek, kuru fasülye, buğday ithal eden ülke haline geldik.”

KONDA “TÜRKİYE’DE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ALGISI 2019” Araştırması:

“Türkiye’de her 10 kişiden 6’sı iklim değişikliğinden kaygılı. Her 2 kişiden 1’i iklim krizinin etkilerini yaşadığını belirtiyor. Üniversitelerde farkındalık daha yüksek. Yerel yönetimler yeterli önlemi almıyor. “
TEMA: Dünyanın Durumu Bilgilendirmesi:
“Dünya hızla başka bir noktaya gidiyor. İklim değişikliği çok hızlı geldi. Eğitim değişikliği ise çok yavaş kaldı. Gezegenimizin öteden beri aklı öne koymuş ülkeleri insani gelişme düzeyini doğayı zorlamadan yükseltmeli yolunu seçtiler. Eğitime ağırlık verdiler. Türkiye ise gitgide hızlanan bir ölçüde doğal varlıklarını aşırı ölçüde zorlayarak tüketiyor... Türkiye’nin doğası ile ilgili 4 önemli sorun;
Kömür santralleri yapımına aşırı dozda abanmak,
Çanakkale ve Kaz Dağlarını da içine alan bölgede aşırı tahribat,
Gelişmemizde geri bıraktırıldık diyerek her şeyin önüne para ve kalkınmanın konulması,
Onlar da yapmış diyerek örnekleri yanlış okumak ve gelecek nesillerin haklarını yemek.”
Burdur Gölü kıyısında 240 km2’deki mermer ocakları ve habitatı bozulmamış 2 alanda yapılan karşılaştırmalı bilimsel araştırmaya göre; mermer ocaklarının habitatı yok etmesi, parçalaması ve bozması nedeniyle o bölgede yaşayan memeli türlerin olumsuz etkilendiği ve popülasyondaki birey sayısının düştüğü tespit edildi.

PESTİSİT KULLANIMI YÜKSELDİ

“Türkiye’de doğaya ve insana zarar veren Pestisit kullanımı 2018 itibariyle 65 bine yükseldi. Tarım alanları azaldı.”
Economist:
“İstanbul, kültür, istikrar, eğitim, sağlık, altyapı ve de ÇEVRE açılarından dünyanın en yaşanılabilir 120. Kenti olarak belirlendi. (1. Viyana)”
Reaktörler azalmıyor çoğalıyor
“31 ülkede toplam 403 reaktör bulunuyor. Üstelik 54’ü de yolda.”
Dünyadan ve ülkemizden birkaç örnekle sıraladığımız doğa-çevre-iklim sorunlarının çözümü elbette vardır. “Sorunu yaratanlardan çözüm beklenemez.” doğrusunu aklımızda tutarak çözüm önerilerimizi sıralayalım:
İyi yaşama dair algılarımızı değiştirmeli, tüketici değil ilişkisel yanları öne çıkarmalıyız. İyi yaşam kalitesini tesis eden şey aynı zamanda doğayla ve birbirimizle kurduğumuz ilişki ve entelektüel yaşantımızla ilgili. Mutluluğumuzun temel bileşeni tüketmek olduğu sürece, normlarımız, yasalarımız, kanunlarımız da tüketebilmek yolunda gelişiyor. Bu da canlı, doğa kaybının hızlanarak artmasına neden olacak. Masum değiliz...
Değerlerimizi, pratiklerimizi sorgulamalıyız. Bu şekilde tüketmeye devam edemeyiz. Küresel tüketime dair kesin önlemler alınmalıdır. Tüketim arttıkça kaynak ihtiyacı da artıyor. Tercihe dayalı politikalar uygulanmalı, pek çok sektörde birden dönüşüm yaşanmalıdır. Aksi takdirde bozulmuş bir yeryüzü, karasız bir iklim, daha ölü bir doğa görülecektir. (Prof A. Saysel)
Hızla uluslararası düzeyde harekete geçerek, doğayı ve biyolojik çeşitliliği koruyacak önlemler almalıyız. Türkiye’nin doğa, çevre, iklim konularında atılan uluslararası adımlara destek olması ulusal kaynakların sürdürülebilirliğini sağlayan politikalar geliştirerek uygulaması gerekiyor.  (WWF Türkiye Y.K.BŞK. U. Bayar)
Sulak alanlar sürdürülebilir bir şekilde kullanılırsa, kentlere birden fazla ekonomik, sosyal ve kültürel fayda sağlar. Sulak alanlar aşırı yağışları absorbe eder; bu da kentlerdeki taşkınları azaltır, felaketleri ve bunun ardından gelen maliyetleri önler. Kentsel sulak alanlar şehirlere su sağlar, kalitesini artırır. Çok sayıda canlı türüne ev sahipliği yapan sulak alan ekosistemleri; ayrıca rekreasyon yoluyla insanların ruhsal ve bedensel sağlığına yardımcı olan yeşil alanlardır. Bu nedenle kentsel sulak alanlar şehirlerin kalkınma ve yönetim planlarına entegre edilmelidir. (WWF)
İklime acil çözüm: Yeni ormanlardır. Dünya genelindeki 3 milyar ağaç CO2 soğurarak atmosferdeki CO2 oranının düşmesini sağlıyor. Ormanların korunması iklimin korunmasıdır. Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli’nin tahminlerine göre ilave 1 milyar hektarlık orman alanı ile 2050 yılına dek ısınmanın 1,5 dereceyle sınırlandırılması mümkün. Günümüzdeki iklim koşullarıyla dünya genelinde 4,4 milyar hektar ormanlık alan yetişebilir. Bir taraftan dünya genelinde yeni ormanlar yetiştirirken öte yandan orman yangınlarını önleme su söndürebilme çalışmalarını en üst düzeye çıkarma orman alanlarını kesinlikle imara açmamak gerekiyor.
Dünyada üretilen gıdaların 1/3’ü israf oluyor. İsraf olan gıdaların ¼'ü ile 820 milyon aç insan doyurulabilir.
AB, plastik, pipet, kulak çubuğu, tabak, çatal, bıçak, kaşık, içecek karıştırıcıları ile köpük gıda kapları ve içecek bardaklarını yasakladı. Gereksiz ve alternatifi olan bu ürünler Türkiye’de de yasaklanmalıdır.
Türkiye su kaynakları konusunda önlem almalıdır.
Her ülkede, Yerküre İnsan Beslenme Endeksi ve üstünü yakalayıp uygulayan politikalar yaşama geçirilmelidir.
Bütün ülkeler iklim değişikliğiyle yeterince mücadele etmelidir.
Doğa-çevre etiği/tüketim alışkanlığını değiştirme/doğanın hakkını çalmama/ekoloji okur yazarlığını geliştirme ve çocukların okul öncesinden başlayarak su, toprak, orman, ağaç, rüzgar, güneş, börtü böcekle tüm doğayla anlamlı bağ kurması eğitimlerine ağırlık verilmesi gerekir. (TEMA)
Sürdürülebilir bir dünya için bilinçli ekonomi bilinçli tüketici yaratılmalıdır. Tümüyle yeniden kullanılabilir, geri dönüştürülebilir ya da gübreleşen ambalaj üretici şirketlerin olmazsa olmazı tüketicilerin tercihi olmalıdır.
Yerel yönetimler, akıllı geri dönüşüm konteynerleri ile çevreyi kirleten atıkların geri dönüşümünü evsel atıkların ayrıştırılarak teslimini sağlamalı, nihai olarak atıkların ortadan kaldırıldığı bir sisteme geçmelidir.
Lineer model yerine döngüsel ekonomi uygulanmasını dünyanın içinde bulunduğu durum dayatmıştır. Geri dönüşümün ön planda olduğu döngüsel ekonomi; herhangi bir malın tüm girdilerinin o malın ekonomik ömrü dolduktan sonra yeni alanlarda hammadde olarak kullanılması ve bu suretle ekonomiye yeni ürünler katılması üzerine kurulu olup; üretim-tüketim-atık yönetimi ve atıktan kaynağa dönüşüm halkası ile doğal kaynak kullanımı da azalmış oluyor.
Türkiye’de halen %70 bitkisel, %30 hayvansal gıdalarla beslenme gerçekleşiyor. Bitkisel beslenme oranı daha da yükseltilmelidir.
Daha besleyici doğal ürünlerin üretilmesi ve üretim aşamalarında sağlığa zararlı hiçbir katkı maddesinin kullanılmaması, çevreye de zarar verilmemesi gerekiyor.
Demiryolu ile deniz ve yurt içi su yoluyla yolcu ve yük taşımacılığı artırılmalıdır.
T.C. Çevre ve Şehircilik Bakanlığınca 2019’un ilk 9 ayında Türkiye genelinde yapılan denetimlerde 5013 tesise 101.338.331 Tl Çevre kanununa uyulmadığı için idari para cezası verilmiştir. Cezaların ve denetimlerin artırılması, işletme kapatma cezasının uygulanması gerekir.
Tarımda pestisit (zehir) kullanımı yasaklanmalıdır.
Korunan alanların alanı genişletilmelidir.
Dere yataklarına riskli alanlara tarım alanlarına imar izni kesinlikle verilmemelidir. İmar affı çıkarılmamalıdır.
1300 civarındaki endemik bitki türlerine “çok tehlikede” ,  “tehlikede” kategorisinden ivedilikle çıkarılmalıdır.
Başta Ergene, K. Menderes, Gediz, K. Ege, Sakarya, Susurluk havzaları olmak üzere tüm su havzaları çok kirlenmiş su niteliğinden temiz su, temiz hava niteliğine kavuşturulmalı bunun için acil önlemler alınmalıdır.
HES’ler, ODTÜ ormanları, Karadeniz yaylaları, Salda ve diğer göllerimiz, Kaz Dağları vb. Doğanın, çevrenin, suların, iklimin vahşice tahribatına yol açan uygulamalara son verilmelidir. Kaz Dağları’nda siyanürlü madencilik yapan şirket 14 Ekim 2019 tarihinden itibaren çalışmalarını durdurdu. Duyarlı, örgütlü, bilinçli halkın doğa, çevre, iklim katliamlarını durdurabileceği burada görülmüştür.
İklim krizi sürekli gündemde tutulmalı buna sahip çıkan gençler teşvik edilmeli kısa sürede sıfır emisyon hedeflenmeli, fosil yakıt teşviklerine son verilmeli, kirleticilerin ödeyeceği bir vergi rejimi oluşturulmalı, yeni hiçbir kömür yatırımı yapılmamalı, nükleer santrallerden vazgeçilmeli küresel ısınmayı tetikleyen aktörler sınırlanmalı bilim ve teknolojik gelişmelerle sürdürülebilir kalkınmanın odağına yerleştirilmeli ve küresel ısınma ile mücadelede bunlar uygulanmaya alınmalı. Otomobil ve tekstil sektörleri başta olmak üzere küresel ısınma karşısında tedbir almayan, aksatan hükümetlere yaptırım uygulanmalıdır.

Küresel ısınma, iklim değişikliği, erozyon, çölleşme, kuraklık çevre ve doğa tahribatı ve çözüm yolları toplumun tüm kesimlerine iyi anlatılmalıdır.
Sanayileşme, üretim, büyüme, kentleşme stratejileri, atmosferi ve doğayı tahrip etmeden yürütülmelidir.
Çevre kirliliğini önlemek için ileri teknolojiler kullanılmalıdır.
Ülkemizin bir çevre envanteri çıkarılmalıdır. Çevre Eylem Planı hazırlanıp uygulanmalıdır.
Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü, TOPRAK SU Genel Müdürlüğü olarak yeniden kurulmalıdır.
Toprak Yasası ivedilikle uygulanmaya geçirilmelidir.
İçmesuyu havzaları, sulak alanlar korunmalıdır.
“Kirleten öder.” İlkesi, STK ların da katılımı ile uygulamaya kararlılıkla konulmalıdır.
Ülke genelinde arıtma tesisleri devreye sokulmalı, kentsel altyapı eksiklikleri giderilmelidir.
Katı atıkların arıtılması, geri dönüşümü sağlanmalıdır.
Çevreyi, doğayı koruma bilinci geliştirilmelidir.
Hava ve gürültü kirliliği ile etkin mücadele edilmelidir.
ÇED’in etkin uygulaması sağlanmalıdır.
Çevresel Yönetim ve Düzenleme kurulu oluşturulmalıdır.
Yüksek Çevre Kurulu’nun etkinliği sağlanmalıdır.
Yeni bir Çevre Ajansı kurulmalıdır.
Küresel ısınma, iklim değişikliği, doğa ve çevre konularında uluslar arası düzeyde işbirliğine gidilmelidir.
KYOTO protokolü özenle uygulanmalıdır.
Ulaştırmada demir ve deniz ulaşımına ağırlık verilmelidir.
Mevcut termik santrallere derhal filitre takılmalıdır.
Güneş, dalga, rüzgar enerjisi gibi yenilenebilir enerjilerin kullanımı arttırılmalıdır.
Sera gazlarının gerçek değerlerinin tespitleri yapılıp sürekli denetimi sağlanmalıdır.
Meteoroloji örgütü geliştirilmelidir.
2005 Barselona Deklerasyonu desteklenmelidir.
Kıyılarımızda kirliliğin kalkması, biyolojik çeşitliliğin korunması, sürdürülebilir balıkçılık yapılması, toksik alanların taşınması konularında önlemler alınmalıdır.
Kentlerde kişi başına düşen yeşil alan miktarı arttırılmalıdır.
Manyetik alan yaratıp insana zarar veren kuruluşların yerleşme alanlarında kuruluşu yasaklanmalıdır. (CHP Programından)
“YEŞİL” VE “YEŞİL YAŞAM”
Eğer bir ürün, hizmet, tasarım, sistem, çözüm, faaliyet, uygulama, kurum, kuruluş veya kişi eşanlı ve bütünleşik olarak tarih, kültür, çevre, doğa, canlı, insan, gençlik, engelli, gelecek, istihdam, tasarruf, kaynak, yenilenebilir enerji, temiz teknoloji, geri dönüşüm, geri kazanım, sosyal sorumluluk, sosyal paydaş, sürdürülebilir ekonomik ve sosyal gelişme dostu ise YEŞİL’dir.
Günümüzdeki tüm teknik, teknolojik, insani gelişmeler 21.YY’da toplumsal ve bireysel yaşamın bütünsel olarak üretime, tüketime, kültür, sanattan tarihe, hukuka, dile, eğitime, siyasete kadar tüm bileşenleriyle YEŞİL ve aynı zamanda DİŞİL ve DİJİTAL olması gerekiyor. (Dr. S.Özkol)
Sürdürülebilir kentler, vatandaşın yaşam kalitesini artıran, nitelikli ve kaliteli zamanında ve yerinde hizmetleri sunan katılımı destekleyen etkileşim paylaşımında bulunan halka daha çok söz hakkı veren halkın karar mekanizmalarında bulunmasını sağlayan bireyle toplumla kolay etkileşim ve ulaşımın sağlanabileceği mahalle ölçeğinde planlama yapan demokrasi kültürünün öğrenilmesi ve demokratik yaşam standartlarının oluşturulmasına katkıda bulunan doğa ve çevre dostu enerji çözümlerinin üretilmesi sıfır atık sıfır emisyon enerji tasarrufu gibi temaları yaşama geçiren sağlıklı bir toplum ile sosyal çevresel olarak sürdürülebilir bir kent yaratmak üzere bütüncül bir politika eylemleri gerçekleştiren kentlerdir. 
Bu nedenlerle uluslararası literatürde tanımlanan YEŞİL yaklaşımı planlamadan uygulamaya her evrede yaşama geçirmek gerekmektedir. Bu yaklaşımda yönetim yerine yönetişim modeli uygulanmalı. Bu çerçevede hizmet ve politikaların sürdürülebilir ekoloji dostu yeşil mahalle kriterleri temel alınmalı, mahalle ölçeğinden kent ve ülke ölçeğine uzanan bir kentsel yönetişim modeli yaşamına geçirilmelidir.
2011’dekki Fukuşima felaketinin ardından Dünya enerjide yeşile dönüyor denilmesine rağmen ne yazık ki 31 ülkedeki 403 reaktöre 54 tane daha ekleme çalışmaları yürütülmektedir. Unutulmamalı ki YEŞİL’e DÖNÜŞMEK yalnızca nükleerden güneş enerjisine dönmek değildir. Bu dönüşüm elbette iyidir ama Yeşile dönmek yeşil uygulama; geri dönüşebilir, sürdürülebilir, doğaya zarar vermeyen, açık, şeffaf doğa dostu enerji çözümlerini üreten sıfır atık sıfır emisyon ve enerji tasarrufu gibi temaları yaşama geçiren demektir. Güneş enerjisine dönüşümde de bu faktörler göz önünde tutulursa o uygulama YEŞİL olur.
16 yaşındaki iklim aktivisti Greta Thunberg, dünyanın dört bir yanından milyonlarca çocuğu iklim için sokağa çıkarmıştır.
Çocuklar;
“Bir an önce harekete geçin”
“Gezegen B yok”
“Büyüyünce yaşanılabilir bir dünya istiyorum”
“Geleceğimle oynama kömür yakma”
“Benim yerkürem benim geleceğim” diyorlar.
Greta “Dünyayı kurtaracak şey umut değil aksiyon” diyor.
Davos’ta “Bazıları iklim krizini hep birlikte yarattığımı söylüyor. Hayır! Eğer herkes suçluysa kimse suçlu değil demektir. Fakat birileri kesinlikle suçlu ve çoğu da şu anda karşımda duranların arasında” diyerek dünyayı mahvedenlerin ana sorumlularını işaret ediyor.
“12 yıl içinde küresel ısınmayı 1,5 derecenin altına çekmezsek hepimiz öleceğiz ve benim geleceğimi çalmaya hakkınız yok”
“Gelecek kapkaranlık görülse de umutsuzluk savaşmamanın gerekçesi olamaz” diyerek geleceğin bekçilerinin haklı düşüncelerini dile getirdi.
Son Söz: Doğa, Çevre, İklim sorunları küresel çapta egemen olan “SİSTEM”in yarattığı sorunlardır. Bu konularda GRETALARIN verdikleri savaşın elbette ki sistemde gedikler açacaktır.
Gerçek başarı GRETALAR iktidarında YEŞİL - DİŞİL DİJİTAL DEVRİMDEDİR

ÜYE YORUMLARI

Yorum Yap

Facebook Yorumları